Küresel pandemi koşullarında yoksulluk ve eşitsizliğin derinleştiği ülkemizde ve dünyamızda neyse ki sol cepheden 'hayırlı' haberler geliyor. Ekseriyetle ABD imparatorluğunun bir türlü baş edemediği, birisini 'halletse', halkların ötekisinin bayrak açtığı Latin Amerika ülkelerinden... 2021 sonbaharında Nikaragua'daki Sandinist devrimin seçim zaferi ile son olarak Honduras'ın dönüşü, 'bilmeye değer' örnekler.

Latin Amerika, ABD'nin taktik olarak seçim süreçlerinden istifadeyle sponsoru olduğu darbelerden bir türlü tam randıman alamadığı diyar haline geldi. 2019 sonbaharındaki Bolivya darbesi, bir yıl sonra 2020'de halkın sandıkta iradesini ortaya koymasıyla ters yüz edilmişti. Şimdi 12 yıl gecikmeli de olsa Honduras'ta benzeri yaşanıyor.


Geçen pazar günkü seçimleri 2009'da ABD destekli darbeyle devrilmiş Manuel Zelaya'nın eşi Xiomara Castro Zelaya kazandı. Özgürlük ve Yeniden Kuruluş Partisi (LIBRE) adayı olarak oyların yüzde 53.4'ünü alan kadın lider, en yakın rakibi, iktidardaki Ulusal Parti adayı Nasry Asfura Zablah'a 20 puana yakın fark attı. Katılım oranı yüzde 63.4 ile Honduras için tarihi düzeyde yüksek çıktı.

10 milyon nüfuslu Orta Amerika ülkesi, ABD'nin 2000'lerde yükselen solun soluğunu kestiği ilk yerdi. Zelaya, sosyal kalkınma politikalarına yönelip, işçi ve öğretmenlere yüzde 60'lık zam yapıp, uyuşturucu ve suç çetelerinden mustarip ülkede parayı polisiye tedbirler yerine toplumun eğitimine harcamakla kalmamıştı. 2007'de Küba'yı devrimden sonra ziyaret eden ilk Honduras lideri olmuş, Amerikalar İçin Bolivarcı Alternatif Grubu'na (ALBA) katılmıştı. Bedelini 2009'da Obama/Clinton döneminde darbe ile devrilerek ödedi.

Sonrasında Honduras, hileli seçimlerle bölgenin en yolsuz, sürekli göç veren narco-rejimi haline getirildi. Zelaya, Fort Benning'deki Amerikalar Okulunun mezunları, Genelkurmay Başkanı Romeo Vasquez tarafından devrilip Hava Kuvvetleri Komutanı Luis Javier Prince Suazo tarafından pijamalarıyla sürüklenip sürgüne yollandığında ABD'nin Dışişleri Bakanı olan Hillary Clinton 'darbe' demekten imtina etmişti.

Hillary ABD'yi yönetecek ilk kadın başkan olamadı ama Honduras'ta 12 yıl sonra Zelaya'nın eşi Castro Zelaya ülkenin ilk kadın başkanı oluyor. Kendisi ABD'nin Belarus'tan devşirmeye çalıştığı Tihanovskya'ya da hiç benzemiyor. Castro Zelaya, eşi sürgündeyken ülkesinde direnişe aktif olarak katıldı, kitlesel protestoların öncülüğünü yaptı, LIBRE'nin kuruluşuna önderlik etti. 2013 seçiminde aday oldu, 2017'de şimdi görevi sona eren Ulusal Parti adayı Orlando Hernandez, muhalefet adayını oylar sayılırken gelen 'malum' elektrik kesintisi sayesinde yenerken, Castro Zelaya OHAL ortamında mücadeleyi yükseltti.

'HALKI SADECE HALK KURTARACAKTIR'

62 yaşındaki kadın lider şimdi meyvelerini topluyor. Pandeminin pekiştirdiği yoksulluk ve yolsuzluktan bezmiş geniş kesimlerin desteğini aldı. Kendisini 'demokratik sosyalist' olarak anıyor. Honduras'ı neo-liberalzimn narco devleti olmaktan çıkarmayı vaad ediyor. Zafer konuşmasında '12 yıllık acı ve gözyaşı döneminin kapandığını' belirterek halka seslendi: "Artık savaş yok! Artık nefret yok! Artık ölüm mangaları yok! Artık yolsuzluk yok! Artık uyuşturucu kaçakçılığı ve organize suç yok! Artık ZEDES -Özel Ekonomik Kalkınma Bölgeleri- yok! Honduras'ta artık yoksulluk ve sefalet yok! Nihai zafere kadar hep birlikte ülkemizi dönüştüreceğiz!"

"Halkı sadece halk kurtaracaktır" diyen kadın liderin iddialı bir programı var. Katılımcı demokrasi, yoksul aileler için evrensel temel gelir, ABD'nin beyin göçü olarak emilip gitmemeleri için istihdam sağlamak. Kurucu meclis seçimleri ve yeni anayasa hedefleniyor. Devlet şirketlerinin güçlendirilmesi, tarım ve kayıtdışı sektörleri desteklemek için BANADESA adlı devlet bankasının yeniden devreye sokulması, dış borcun müzakeresi, büyük mali sermayenin vergilendirilmesi eksik değil.

Dış politikada 'ulusal egemenlik, uluslararası dayanışma' vurgulu Bolivarcı çizgi ile Orta Amerika entegrasyonu.

İKİNCİ KALE NİKARAGUA

Honduras'ın geri dönüşünün ABD'ye 'tokat' olduğu açık. Latin solu, ABD komploları eşliğinde 2000'lerdeki hatalarını tekrarlayacak mı, göreceğiz. Yeni liderin belki bölgede Küba'nın ardından ikinci kale haline gelen Nikaragua'ya bakması hayırlı olabilir.

Honduras'tan önce 7 Kasım'da da Nikaragua'daki Sandinist devrim süreci önemli bir seçim onayı elde etti. Daniel Ortega, 2018'de ABD destekli 'ölüm tugaylarını' canlandırırcasına girişilen renkli devrim girişimi sonrasında, adeta referanduma dönüşen bu seçimde sandıkta yüzde 75'lik destek aldı. Katılım oranı yüzde 65'i buldu. ABD ve AB fonladıkları muhalefeti bir türlü birleştiremediler. 27 ülkeden gözlemcilerin izlediği seçimleri, Batı fonlu anket şirketleri gölgelemeye çalıştılar ama nafile.

ABD'nin ağır yaptırımlarına rağmen Ortega'nın zaferinde en başta sağlık sektörü olmak üzere kamucu politikalar etkili oldu. Sosyal programlar, orta ve küçük ölçekli işletmelere öncelik verilmesi; okullar, hastaneler, yollara yönelik kamu altyapı yatırımları desteği güçlendirdi. Öyle bizdeki gibi yabancı ortaklıklı büyük sermaye gruplarını palazlandıran, bedelleri dövize endeksli halka ödeten türden değil. Sandinist devrim sürecinin belki en önemli başarısı yarattığı toplumsal bilinçlenme. Halkın sağlık ve eğitimi özelleştirilmesi düşünülemeyecek en temel kamu hizmetleri olarak görür hale gelmesi.

ARKA BAHÇEDE DURUM

Joe Biden'ın 9-10 Aralık'taki meşhur 'Demokrasi zirvesine' davet edilenler arasında sağcı Kolombiya lideri Ivan Duque Marquez, neo-faşist Jair Bolsonaro var. Ekvador'un petrol endüstrisini yağmaya açan bankacı lideri Guillermo Lasso var. Seçilmemiş kukla Juan Guaido da var. Elbette ki Latin solu yok. Bolivya'da geçen yıl darbeyi tersyüz etmiş Luiz Arce'yi faşizme karşı 180 kilometrelik yürüyüşte görüyoruz. Sol Honduras'ta, Nikaragua'da zaferini kutlamakta.