Google Play Store
App Store

Yerel yönetim seçimlerinde sağlanan başarı yeni bir heyecan yaratabilirdi; öyle olmadı. CHP’nin kazandığı kentlerde sanat adına olumlu adımlar atılacağını umut eden sanatçıların beklentileri karşılanacağa benzemiyor

Ah şu şöhret merakı!

First Lady’miz, Hint sinemasının ünlü oyuncusu Amir Khan’ı ‘Prezidansiyel Rezidans’ ta kabul etmiş geçen gün. Umarım, sinemamız adına hayırlı bir görüşme olmuştur… Saray’ın şöhret merakı yeni bir şey değil. Emel Sayın’dan Engin Altan Düzyatan’a, az mı ‘sanatçı’ ağırladılar Beştepe’de ya da Dolmabahçe’de. “Yeditepe Konserleri” bile düzenlediler, Corona günlerinde sıkıntı çekmesinler diye… Ama Allah var, onlar da bu ilgiyi karşılıksız bırakmayıp, Reis’e her fırsatta destek sunmaktan geri durmadılar.

Bu şöhret merakı yalnızca Saray’a özgü bir özellik değil, ne yazık ki. Muhalefetin amiral gemisi CHP de bu şöhret merakından muzdarip. Her seçim öncesi, bazı popüler oyuncuların adları dolaşır kulislerde. Sonra, bir-ikisini listelerin seçilemeyecek yerlerinde görürüz… Ercan Karakaş’ın Genel başkan Yardımcısı olduğu dönemde verimli çalışmalar yapan Kültür Sanat Platformu ise Karakaş’tan sonra uzun ömürlü olmadı, olamadı… Yerel yönetim seçimlerinde sağlanan başarı yeni bir heyecan yaratabilirdi; öyle olmadı. CHP’nin kazandığı kentlerde sanat adına olumlu adımlar atılacağını umut eden sanatçıların beklentileri karşılanacağa benzemiyor. Ankara Büyükşehir’de yaprak kımıldamazken, İzmir popüler bir yazarı -Sunay Akın- danışman yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ise, seçim öncesi sanatçılarla yaptığı toplantıda, kültür-sanat politikasını sanatçılarla birlikte oluşturma sözü vermişti. Toplantıda, sanat alanında ‘popülizm’in en önemli tehlike olduğunu vurgulayan bir konuşma yapmıştım. Başkanın iletişim danışmanları bu politika önerisini doğru bulmamış olmalı ki, tercih ‘popülizm’den ve meşhurlardan yana oldu.

İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi sanat kurumlarına yaptığı ve genellikle olumlu karşılanan atamaların ardından, İstanbul Büyükşehir Kent Konseyi kuruldu (Ekim 2019). 42 asil, 42 yedek üyeden oluşan Konseyde iki de sanatçı vardı: Demet Evgar ve Mert Fırat. Şubat 2020’de, İmamoğlu’nun seçim vaatleri arasında yer alan bir Sanat Meclisi / Platformu’nun kurulması amacıyla ‘İstanbul Kültür Sanat Platformu Oluşum Çalıştayı toplandı. Yüze yakın sanatçı ve sanat kurumu temsilcisinin katıldığı toplantıda, karşılıklı iyi niyetlerin dile getirildiğini biliyoruz. Ama, hafta içinde açıklanan İstanbul Kültür Sanat Platformu Danışma Kurulu üyeleri sanat dünyasında düş kırıklığı ve kızgınlıkla karşılandı.

Platform ile Danışma Kurulu’nun görev ayrımı yeterince yapılamamış olmalı ki, Platform üyesi olmaları doğal karşılanacak tiyatro sanatçısı ve girişimci Mert Fırat, müzisyen Harun Tekin ve sunucu, dublaj sanatçısı, yazar Yekta Kopan’ı Danışma Kurulu’nun 11 üyesi arasında gördük. Mesleklerini aktif olarak yapan sanatçılar yerine, bu alanlarda yetkinliği tartışma götürmeyen sanat eleştirmenlerinin görevlendirilmesi daha doğru olmaz mıydı? Sayın Başkan, “Kimi koysam eleştiri alacaktı” diyebilir. Ama bu, ‘çıkar çelişkisi’ ilkesini gözden kaçırmak olur. Yani, masanın iki tarafında birden (hem yarışmacı, hem seçici) olamazsın…

Yayıncılar Meslek Birliği Başkanı Kenen Kocatürk’ün doğru bir tercih olduğu düşünüyorum. NTV’deki popüler kültür programlarıyla tanınan Levent Erden’in kamucu bir anlayıştan çok post-modernizme yakın duran görüşleri Kurul’un çoksesliliğine katkı sağlayabilir belki. Ama, Akbank Sanat, Contemporary İstanbul gibi çeşitli kurumların küratörü Hasan Bülent Kahraman (istifası doğru bir karar olmuş) ve İKSV Kültür Politikaları çalışma direktörü Özlem Ece’nin görevlendirilmelerinde ‘çıkar çelişkisi’ gözetilmemiş. Kapatılan ‘Today’s Zaman’ın sanat eleştirmeni Rümeysa Kiger ve profesyonel rehber, seyahat yazarı Saffet Emre Tonguç’un bu Kurulda olmalarına anlam vermek güç. Belli ki, liyakat yerine, dost-ahbap tavsiyeleri geçerli olmuş… İBB’nin icra organlarının Danışma Kurulu üyesi olması gerekli miydi, kuşkuluyum. Sinemadan bir üye olmaması da anlaşılır gibi değil. Sonuç olarak, ‘popülizm’in İBB’nin sanat politikasına damgasını vuracağını… söylemeye de dilim varmıyor, ama…