Hukuk yok sayılırsa yargılama iflas eder!.. Adil yargılamanın olmadığı yerde adalet oluşmaz… Adalet, hak ve hukukun o ülkede varlığının göstergesidir.

•••

Evrensel hukukun en somut ve vazgeçilmez değeri savunma hakkıdır!.. Savunma hakkına ve masumiyet karinesine sadık kalındığı sürece “yargılamanın adil olacağına” dair toplumda inanç çoğalır.

Dahası, delillerin sanık lehine kullanılacağı, tutukluluk uygulamasının, insan haklarına saygıyla eşdeğer tutulacağı, delil karartma, kaçma ve yeni suç işleme yeteneğine bakılarak belirlenmesi vazgeçilmez hukuk niteliği olmalıdır...

•••

Uluslararası hukuk düzenine uyan devletler, hukukun üstünlüğüne inandığını açıklarlar. Bu açıklamayı sadece anayasa ve yasaların oluşturulmasındaki yöntemlerle değil, uygulamada yargı vicdanının ve adaleti sağlama azminin varlığıyla da gösterirler!..

Yani yasama organın varlığı kadar, o meclisin demokratik hukuk ilkelerine göre işlemesi de önemlidir.

Tüm bunların yanı sıra, yargının hızlı karar veren, tarafsız ve bağımsız olması da şarttır!..

Çünkü bilinir ki, devlet şayet hukuk devletinin tüm değerlerini uygulamazsa, egemenliği tartışılan ve yurttaş kavramının yok sayıldığı bir hale dönüşür!..

Bugün maalesef Türkiye, yukarıdaki değerlere sahip çıkmadığı için Kabile toplumu haline getirilmiştir!..

•••

Öyle ki, zaten oluşturulmak istenmeyen adalet kavramı, hain FETÖ darbe girişimi bahane edilerek çıkarılan OHAL ile varlığı tamamen yok sayılmıştır!..Hatta Birleşmiş Milletlere “OHAL süresince adil yargılama yapılmayacağı ve insan haklarına riayet edilmeyeceği” dahi bildirilmiştir!

Bu başvuru göstermektedir ki, değiştirilen rejim sonrası Türkiye hukuk devletiolmaktan çıkarılmıştır!..

Parlamenter sistemden uzaklaşan laik demokratik rejim, tek adamın iki dudağı arasına konulmuştur!..

Şimdi! Bırakın adalet aramayı ve hukuk devletinin güvencesinde yaşamayı, siyasal İslam yönetimiyle yurttaşlarımızın yaşam biçimine bile tasallut ediliyor!.. 15 yıldır çağdaşlıktan uzaklaşan dine dayalı bir yaşam kültürü dayatılıyor!..

Müftülerin nikahkıymasından, kamu toplantılarının ilahilerle açılmasına, eğitimde bilimsellik yerine dinsel temaların öğretildiği medrese eğitimine dönülmesine kadar gerici bir yönetim anlayışı sergileniyor!..

İşin vahim noktası, laik demokratik modern uluslardan ayırma ve zorla muhafazakârlaştırma çabaları halka yenileşme olarak takdim ediliyor. Bir yığın paralı tutulmuş sözde aydın sıfatlı işbirlikçiler aracılıyla toplumda müthiş bir algı yönetimi yapılıyor. Bu gün bu oyuna katılanların ellerindeki tüm varlıkların yarın tek adamın insafına kalacağının farkında değiller..

Tek adam yönetiminde ele geçirilmiş HSK’nın uygulamaları maalesef tarafsız, bağımsız ve adil bir yargı düzenine geçit vermemektedir.

Bu nedenle halkın yargıya olan güveniyüzde 70’lerden bugün yüzde 20’lere kadar düşmüştür. Nedeni Yargının siyasallaşmasıdır!..

Yargı adalet dağıtamadığı için ülkemizde, yurttaşlarımızın yüzde 82’si bir diğer kişiyegüvenmediğini açıklamaktadır!.. Bu tehlikeli bir durumdur!. Yurttaşlar arası birlik ve güven olmazsa orda toplumsal gevşeme ve giderek bölünme söz konusudur!..

Ayrıca dünyadaki etkin ve yetkili kurullar, Türkiye ile ilgili daha vahim raporlar açıklıyorlar. Durumun vahametini duyurmaya çalışıyorlar….

Bakın; The Economist dergisi; “demokrasi endeksinde” 165 ülke arasında Türkiye’nin 98. sıraya gerilediğini ve hibrit rejim kategorisinde yerini koruduğunu yazıyor..

Dahası; demokrasinin temel taşı sayılan fikir özgürlüğünde ülkemizin 180 ülke arasında 154. sırada yer aldığını ve interneti özgür olmayan ülke olarak belirlendiğini de ekliyor.

•••

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün Türkiye raporuna göre; Türkiye’de gazetelerin yüzde 57 si, Radyo ve TV’lerin yüzde 54 ve haber portallarının yüzde 47’si hükümetin kontrolünde olduğunu belirtiyor...

•••

Dünya Adalet Projesi’nin (JWP) 2016 Küresel Hukukun Üstünlüğü Endeksine bakarsak şaşırtan gerçeği görebiliriz. Türkiye, 113 ülke arasında iktidar üstünde en az denetimin olduğu ülkeler arasında 6. Sıradadır. Yani Hukuk iktidarı denetleyememektedir!.. Ayrıca; hukukun üstünlüğü sıralamasında 99.

Temel haklar kategorisinde 105,

Suç adaleti sisteminde 75,

Güvenliğin sağlamasında 98. sırada yer almıştır. Bu sıralamalar ülkemiz için yüz karasıdır.

31.01.2017 de yayınlanan Dünyada Özgürlükler raporuna göre;

195 ülke arasında Türkiye, 100 puan üzerinden yapılan puanlamada 38 puan ile 2016’da da kısmen özgür ülkeler arasında sayılmaktadır!..

Türkiye 2016’da özgürlüklerin en çok gerilediği ülkeler arasında birinci oldu. Son 10 yılda da özgürlüklerin en çok gerilediği ikinci ülke konumunda. İlk sırada ise Orta Afrika Cumhuriyeti geliyor.

Avrupa Konseyinin 01.03.2017 tarihli raporunda; : “demokratik sisteminin dramatik bir biçimde gerilediği ve otokratik, tek adam rejimi yolunda olduğu” saptaması yer alıyor.

Buna göre Türkiye Avrupa demokrasi liginde küme düşme riskiyle karşı karşıyadır..

(AKPM) Denetim Komisyonu açıkladığı raporda; Demokratik kurumların Avrupa standartlarında işlememesini gerekçe göstererek Türkiye’nin 2004 öncesi olduğu gibi yeniden siyasi ve hukuksal planda denetime alınmasını kararlaştırdı.

Başka bir kahredici rapor ise 16 Nisan sonrası AGİT’in yayınladığı

Referandumun eşit koşullarda yapılmadığı ve YSK şeffaf davranmadığı!” açıklamasıdır!...

Devamla 20.04.2017 tarihli AVRUPA KONSEYİ raporunda ise; Gazetecilere tehditte Türkiye ilk sırada olduğu açıklamasıdır!!

Rapora göre kendilerinin hedef alınarak gözetim altında tutulduğunu düşünen gazetecilerin oranı Türkiye’de yüzde 87 düzeyindedir.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) 15.06.2017 tarihli çocukların refah koşullarına yönelik hazırladığı raporda ise, Türkiye, ‘eğitim kalitesi’ kategorisinde sonuncu sırada yer almıştır!.

Oysa Ülkede her şey tozpembe gösteriliyor! Yukarıdaki vahim durumdan daha da kötüsü Türkiye bu gün savaş halindedir!..

Kendi yarattığımız Suriye ve Irak kaosundan şimdi çıkmaya çalışıyoruz. Mehmetlerimizin kanı Pahasına!..

Dahası emekçi halkımızın alın teriyle ödediği vergileri bir kişinin kaprisi uğruna harcayarak!..

”Operasyondayız!.” Diyerek iktidarın şehitlerin sorumluluğundan kurtulması mümkün değildir.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yaşanan bu kadar açık Adaletsizlikler için tarihi bir eylem yaptı.

İlk kez bir lider “ADALET “ diyerek 430 kilometre yol yürüdü. Türkiye’de adaletin olmadığını dünyaya duyurdu!.. Ona 2 milyonu aşkın insan Maltepe meydanında destek verdi!..

Ve yürüyüş sırasında görüldü ki, On Milyonlarca yurttaş, Türkiye’nin hukuk devleti olmadığı gerçeğini anladı. AKP iktidarı bu uyanıştan çok korktu!.. Kılıçdaroğlu’nun bu başarılı eylemi dünya tarihinde iz bırakacak, adalet isteyen toplumlara örnek olacaktır!.

Adaletin oluşması, AKP iktidarının iş başından acilen uzaklaşmasına bağlı!.

Tek adam rejiminden tekrar Laik demokratik, sosyal, hukuk devletine geri dönüşün sağlanması gerekir!..

Tek yol “Korkutulan ve sindirilen” halka umut vermek!...

Başta CHP ile emek, özgürlük ve hak odaklı partiler,4 Kasım 2019’un adaletin oluşacağı çağdaş Türkiye’nin yeniden kurulduğu gün olduğunu halka inandırmalı!..

Siyasete düşen temel görev; Hak, hukuk, adalet ve insandan yana herkesin bu talebi yüreğinde duyabilmesi için çalışmak olmalıdır!..