Hükümetin eğitimle ilgili her kararı bir sorunu çözmeye dönük adımmış gibi tartışılıyor. Öyle ciddiye alınıyor ki en radikal eleştirilerde bile nedeni bu iktidar olmayan(!) kötülüğün ortadan kaldırılacağı beklentisini seziyorsunuz. Mesela öğretim programlarını ele alış tarzımız; “Atatürk’ü unutturmak istiyorlar”, “laik eğitimden uzaklaşıyoruz”, “bu gidişle Türkiye din devletine dönüşecek”… Şu ara Milli Eğitim Bakanlığı’nın askıya çıkardığı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi programını didikliyoruz; içinde ne kadar din var diye! Düşünmüyoruz ki bizim bu türden eleştirilerimiz, düzeltilmesi gereken noktanın eleştirdiğimiz başlıktan ibaret olduğu izlenimi yaratıyor...

Eleştirdiğimiz uygulamalarla iktidarın tam da eleştirdiğimiz noktaya gelmek istediğini unutuyoruz. Onlara eğitimi dinselleştiriyorsunuz, yaptığınız iyi bir şey değil derken başarılı olduklarını tescillediğimizin farkında değiliz. AKP, bulduğu her fırsatı bu ülkeyi bir din devletine dönüştürmek için kullanan bir hareketin adı. Uzun vadede planı Türkiye’yi din devletine dönüştürmek olan bir iktidar için eğitimi dine bağlamak itham değildir. Unutmayalım ki cemaatle aralarındaki kavga, birinin ötekini yeterince cihadist bulmamasından ötürü çıktı.

Bildiğini okuyan AKP yönetiminin uyarılardan etkilenip kötülük yapmaktan kaçınacağını düşünüyor olamayız. On beş yıllık deneyim sonunda bu iktidarın uyarıları ciddiye alacağını sanmak aptallık olur. Sanırım iktidara, iktidar uygulamalarına meşruiyet sağlayan, onların kendilerini yeniden üretmesine hizmet eden dili kullanmaktaki ısrarımız, yeni bir söylem geliştirememekten kaynaklanıyor. Halka dönük, onu iktidarın peşinden çekecek cümle kuramamanın sıkıntısı bizi hegemonyanın çeperinde dolaşmaya mahkûm ediyor. Bırakalım detaylarla oyalanmayı! Uzun süredir sorunumuz sadece eğitimden, sağlıktan, turizmden ibaret değil; önümüzde yeniden inşa edilmesi gereken büyük bir enkaz var.

Bu kısır yaklaşımdan uzaklaşıp sorunu kurucu (devrimci) fikirlerle açıklamak çok da zor değil. Son derece pragmatik düşünen bu toplumun, üretim anlamındaki laik ve bilimsel eğitimin kazanımı ile insanın üretim kapasitesini sınırlayan din esaslı eğitim arasındaki tercihini bilimsel olandan yana yapabileceğini düşünüyorum.

Sorun bilimle din arasındaki farkı anlatamamak; adamlar, dini bilginin sonraki hayatında insanı mutlu edeceğini izah edebiliyorlar. Fakat biz, bu kadar dünyevi düşünen insana bilime dayalı eğitimin sunacağı refahı anlatamıyoruz. Bilimin, laikliğin insan/toplum hayatını nasıl etkileyeceğini izah edemiyoruz. Velhasıl sloganımız havada kalıyor.

Şu tür örnekler insanların tercihini bilimden yana yapmaları konusunda belki etkili olur diye düşünüyorum: Diyelim ki insanlar bilim dediğimiz yeni fikirler öğreten uğraş alanından uzak durdu. Farz edelim ki bizi yöneten Müslümanların arzu ettiği noktadayız. O dönemin bilgisi ve o bilginin üretim araçlarıyla, bir kişinin yıllık besin ihtiyacını karşılamak için 40 dönüm araziyi işlemesi gerekiyormuş. Bugün, bilimin ve bilimin sunduğu teknolojinin kullanıldığı aynı miktardaki arazi 300 kişinin yıllık besin gereksinimini karşılıyor. İhtiyacı her gün çeşitlenerek artan bir toplum, en genci bin 500 yıllık dini bilginin mi yoksa kendisini her gün yenileyen bilimsel bilginin mi ihtiyacını karşılayacağını düşünür herhalde. Bilimi problemlerinin çözüm kaynağı olarak gören kişi sosyal ve toplumsal hayata katılım arzusu gütmese bile laiklik olmadan bilim olmayacağını kabullenmek durumunda. Bu ikisinin yaşaması için elbette demokrasiyi de yaşatmak zorunda…

Kısacası biz alternatif fikir üretmeye, devrimci program önermeye odaklanmalıyız. Din devletinin müfredatını, dersinin içeriğini, cihat kavramının kapsamını bırakalım kendileri tartışsın. O onların sorunu, bizim değil ki…

Arguvan Türkü Festivaline davetlisiniz

Yarın Arguvan’dayız; İki gün sürecek Uluslararası Arguvan Türkü Festivali’ne Mustafa Kemal Erdemol, İsmail Saymaz, Fatih Yaşlı, Faik Bulut ve ben konuşmacı olarak katılacağız. Sizi, türkü festivalinde böyle sıkıcı konuları dinlemeye davet edemem; ama Arguvan türkülerini, türkünün hikayesinin yazıldığı yerde, hem de ustalarından dinlemenizi öneririm.