Nurcan Gökdemir

nurcangokdemir@birgun.net

İktidarın adayı Murat Kurum’un giderek bir komedi figürüne dönüşmesi AKP’yi kampanyasını revize etmeye mecbur bıraktı. Erdoğan bizzat İstanbul’da olacak ve bakanlıkların projeleri ile seçmenden destek arayacak.

AKP’de İstanbul sıkıntısı çözülemedi
Üsküdar Çocuk Köyü açılışında yurttaşlar, Kurum’un konuşmasını dinlemeyip dağıtılan gıdalardan kasa kasa aldılar. (Fotoğraf: Sözcü TV)

TBMM’nin kapanması ve aday listelerinin 3 Mart itibarıyla kesinleşmesiyle siyasi partiler seçim kampanyalarına hız verdi. CHP’nin 2019 seçimlerinde kazandığı belediyeleri koruma, AKP’nin başta İstanbul olmak üzere kaybettiği belediyeleri geri alma, DEM Parti’nin iktidarın kayyum atama hevesini kıracak bir çoğunluğa ulaşma arayışıyla şekillenen kampanya liderlerin mitingleri ve adayların sokak sokak seçmenle temas kurmaya çalışmasıyla sürüyor.

Anamuhalefet partisi CHP, kurultay yaralarını aday belirleme sürecindeki krizlerle daha da büyüterek, örgütte hem kurultay hem adaylıklar dolayısıyla oluşan kırgınlıkları gideremeden kampanya için düğmeye bastı. 14/28 Mayıs seçimlerinden sonra umutsuzluğa sürüklenen seçmenler ve dağılan Millet İttifakı’nın desteğinden mahrum kalan CHP zorlu bir kampanya sürecine başladı.

AKP, Cumhur İttifakı’nın ikinci büyük ortağı MHP’nin desteğini bu seçim öncesi de sağladı ancak sürekli düşüş trendindeki oyları, yıpranan iktidarı ve başta ekonomi olmak üzere krize dönüşen sorunları ile zorlanıyor.

KURUM HAYAL KIRIKLIĞI OLDU

Tüm bunların üzerine seçimin simgesine dönüşen İstanbul’da YRP’nin oyundan mahrum kalması da İstanbul için AKP’nin önüne zaman zaman umutsuzlukların dillendirildiği bir mücadeleyi koydu. Her ne kadar “İmamoğlu-Erdoğan mücadelesi” olarak şekillense de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için gösterilen aday Murat Kurum’un komediye dönüşen kampanyası da beklenmedik olumsuz bir gelişme olarak AKP’nin önünde duruyor.

“AKP’nin adayı Erdoğan” algısını oluşturacak bir kampanya ile sonuç almaya çalışacak olan AKP’de, İstanbul kaygısı çok yoğun dillendiriliyor. Kurum ikna edemediği, coşturamadığı toplulukları bir de gaflarıyla şaşırtıyor, AKP’de, İmamoğlu’nun geride kalan 5 yıllık icraatının başarılarını parlatan, eksikliklerini iktidarın engellemelerine fatura eden kampanyasının sonuç vermesi, YRP’nin desteğinden mahrum kalınması ve DEM Parti’nin Başak Demirtaş’ı aday göstermemesi de moral bozuyor.

Tüm ülke genelinde meydanlara çıkması planlanan, kısa sürede 15’e yakın ilde miting yapan Erdoğan’ın kampanya trafiğinin İstanbul’a daha fazla ağırlık verecek şekilde revize edildiği konuşuluyor. Erdoğan’ın İstanbul’da daha fazla etkinlikte görünür olması, bakanlıkların İstanbul’a ilişkin projelerini vaat olarak dillendirmesi, Erdoğan’ın “vaatlerin teminatı benim” mesajı vererek Kurum’un kimliğinin tıpkı kabinede olduğu gibi “Teknokrat”lıkla sınırlandırılması AKP kulislerinde tartışılıyor.

ANKETLER ADETA BİRER KAMPANYA ENSTRÜMANI

Start alan kampanya ile birlikte anketler de hızlandı. Siyasi partiler anket sonuçlarına göre kampanyalarına yön verirken bir yandan da bu anketleri seçim kampanyasının bir enstrümanı olarak kullanıyor. Uzun zamandır güvenirliği tartışılan anketlerle ortaya konulan isabetsiz tahminlerin büyük bölümünün bilinçli olarak kamuoyuna yansıtılan sonuçlar olduğu da konuşuluyor. Partiler bazen seçmeni motive etmek bazen de rehavete kapılmalarını önlemek için istediği sonucu duyuruyor. Örneğin, CHP’nin kazanmasına kesin gözüyle bakılan bir kentte belediyenin yaptırdığı ankette AKP’den yüzde 14 dolayında daha fazla oy görünmesine karşın bu değil, parti genel merkezinin yaptırdığı ve yüzde 4 fark gösteren anketin açıklanması tercih ediliyor. Amaç partililerin “Zaten kazanacağız” diyerek çalışmamasını, AKP karşıtı ama CHP’ye de küskün” seçmenin sandığa gitmemeyi tercih etmesini engellemek.

Aynı durumu AKP’nin İmamoğlu’nun 3-4 puan Kurum’un önünde göründüğü ankete karşın “Yarışı başabaş” göstererek kazanma umudunu canlı tutma arayışında da görmek mümkün. Sözde anket sonuçlarını yaygınlaştırarak “Kazanabiliriz” umuduyla “Sola karşı olan muhafazakar” seçmenin özellikle de YRP seçmeninin sandığa gitmesini sağlamaya çalıştığı konuşuluyor.

Mevcut başkanların yerine yenilerinin aday gösterilmesi, bazı sürpriz isimlerin tercih edilmesi nedeniyle CHP’de yaşanan tartışmalı süreç kampanyaya da yansıdı. Parti örgütündeki küskünlüğün kampanyaya istekli bir şekilde katılmayı engellediği konuşulurken esas büyük tehlikeye dikkat çekiliyor: Sandık güvenliği. Her seçimde yeni bir tartışmalı yöntemi sahneleyerek sonuç alan AKP’nin karşısında başarıya ulaşmanın en önemli yollarından birinin sandıklara sahip çıkılması olduğu defalarca test edildi. 2019 seçim başarısını bunun getirdiği herkes tarafından kabul edildi. 31 Mart yerel seçimleri öncesi AKP karşıtı küskün seçmen, isteksiz ve umutsuz sivil örgütlenmeler dolayısıyla muhalefetin sandıklara sahip çıkmasının zor olacağı değerlendiriliyor. CHP Genel Merkezi örgütleri en az kampanya kadar sandıklara sahip çıkılması yönünde sürekli uyarıyor, bu konudaki eğitimlerin ciddiye alınmasını, örgütlenmelerin yaygınlaştırılmasını istiyor.

SEÇİM HEYECANI SEÇMENE GEÇMİYOR

Ancak seçime bir ay kala hala tüm partiler için en büyük sorun, seçim heyecanının liderler ve adaylarla sınırlı kalması. Düzen siyasetinden umudunu kesmeye başlayan seçmenlerin büyük bölümü henüz seyirci. Bugüne kadar sadece aday isimleri ile meşgul olan, belediyecilik adına umut veren bir program ve proje ortaya koyamayan partiler, geride kalan bir aydan daha kısa sürede seçmenin sandığa gitmesini sağlamak gibi zorlu bir görevle karşı karşıya.