Son yirmi iki senedir çok kez müfredat değişti, sınavların isimleri bile sürekli değişiyor. Kızıma “Benim zamanımdaki sınavların adı şunlardı, sistem şöyleydi” diye açıklama yapıyorum. Yaparken de bir yandan, eğitimin yapboz tahtası haline getirilmesine üzülüyorum. AKP iktidara geldiğinden beri eğitim ile uğraşıyor. 2004, 2006-2007, 2017-2018 müfredat değişimi, 2023 eğitim vizyon belgesi, şimdi de Millî Eğitim Bakanlığı’nın yirmi yedi ayrı kitapçıktan oluşan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” isimli müfredat taslağı! 

Müfredat taslağını uzun uzun inceledim, incelerken içim karardı. Müfredat, eğitimin anayasasıdır. Bu kadar çok değiştirilmesi zaten başlı başına bir sorun. Kaldı ki hangi Milli Eğitim Bakanı gelirse gelsin iki gaye ile koltuğuna oturmakta: Birincisi eğitimin özelleştirilmesi, piyasalaştırılması. İkinci gaye ise laik eğitimin adım adım ortadan kaldırılması. Hakkını yemeyelim muktedir bu hususta çok tutarlı zira bu iki eksenden hiç ayrılmadı. Gelelim taslağa… Sorun taslağın adından başlıyor: Milli Eğitim Bakanlığı "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”

Müfredat taslağının ismi bile kapsayıcı değil. Çünkü “Türkiye Yüzyılı” AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın 2023 cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasının sloganı. Yüzleri hiç kızarmadan, bir siyasi partinin sloganını milli bir eğitim programıyla kamuoyunun önüne getirdiler. Adını koyalım; bu bir eğitim program değil, parti programıdır. Ayrıca eğitim yerine maarif kelimesinin tercih edilmesinin bir tesadüf değil, ideolojik vurgu olduğu da açık. Bu eğitim modeli taslağı muktedirin siyasal İslam rejimini kalıcı hale getirmesinin en başat adımlarından. 2004’ten itibaren her müfredat değişiminde gördük ki; kamusal, laik, bilimsel eğitim hakkını değil, çocuğun üstün yararı soslu vurguları ile sermayenin ihtiyaçların esas alan değişimler esas alınmakta. Öncelikle altını çizmek gerekmekte öğretmenin öznesi olmadığı bir müfredat taslağı ile karşı karşıyayız. Eğitimciler bu çalışmanın parçası değil. Paydaşlardan bahsediliyor. Peki, taslakta ifade edilen bu paydaşlar kimler? Cevabı belli, müfredat taslağı tarikatlarla, muktedirin STK yani gongolarıyla hazırlanmış. Hali hazırda ÇEDES gibi projelerle okulları abluka altına almış olan tarikat ve gongolarla…

TEVHÎD- I TEDRÎSÂT ILE HESAPLAŞMA MI?

Necip Fazıl’dan, Nakşibendi tarikatı üyesi Nurettin Topçu’nun 1960 basım tarihli Türkiye’nin Maarif Davası kitabına yapılan referens hazırlanan müfredat taslağı siyasi anlam ve ideolojik açıdan laik Cumhuriyete meydan okumadır. Siyasal İslam’ın kalıcı hale getirilmesinin en keskin adımının atıldığını görüyoruz. Kültür ve medeniyetimize yön verenler dersine laiklik, karma eğitim karşıtı ne kadar isim varsa eklenmiş. ‘Bütüncül eğitim yaklaşım modeli’ olduğu iddia edilen müfredat taslağının omurgasını temel bilimsel dersler değil, dini ders ve kavramlar oluşturmakta. Örneğin; fizik, kimya, biyoloji ve matematik gibi evrensel ve bilimsel dersler adeta angarya gibi gösteriliyor ve daha çok dini ve ahlaki değerlerin öğretilmesine odaklanılıyor. Amaç Tevhîd- i Tedrîsât ile hesaplaşma isteği mi?

Taslakta yüzlerce kez ‘değerler’ kelimesi geçmekte. Peki, o değerlerin içeriğinde neler var? Bütününe bakınca değerlerin din dersleriyle eşleştirilmiş durumda olduğunu anlıyoruz.

Örneğin; o sayılan değerlerde cumhuriyet, barış ve eşitlik gibi evrensel kavramlar yok. Tüm yapı; itaat, fıtrat, kanaat, şükür, edep, mahremiyet, sabır, ahilik, fazilet, hadis, cedel, hikmet, iffet, medevvet üzerine oturtulmuş durumda. Bazı ders içeriklerinde veda hutbesindeki eşlerin sorumlulukları, aile yapısının ayet ve hadisler ışığında ele alındığı, kadının çalışma hayatına girmesinin, çocuk ve yaşlı bakım merkezlerinin arttırılmasının aileye zarar verdiğinden bahsedildiği kadın düşmanı, ayrımcı ifadeler var.

MEB, müfredat taslağının incelenmesi ve görüş sunulması için kamuoyuna dokuz günlük süre vermiş. Senelerce sürmesi gereken bir süreci dokuz güne sığdırmış. gorusoneri.meb.gov.tr adresine giriş yapıp ben de görüşlerimi ilettim. Peki, iletilen görüşler paylaşılacak mı? Ve nihayetinde dikkate alıp değişiklikler yapılacak mı?

MEB, 2017-2018 müfredat değişikliği sürecinde de görüşlerimizi istemişti sonra yok saymıştı. Yoksa o zamanki gibi yine fikirlerimiz yok mu sayılacak?

Öte yandan, hali hazırda ders kitaplarının basım için yayınevlerine gönderildiğine yönelik haberler var, bu bilgi doğru mu? Doğruysa niye görüş istiyorlar? MEB buna dair de açıklama yapmak zorundadır. Görüş isteyerek demokratik görüntü vermeye çalışma sevimliliklerini yutmuyoruz ama basım için yayınevlerine gönderilme haberine dair ayrıca açıklama getirilmesi gerekmekte.

Yirmi iki yıldır sürdürdükleri eğitim politikasını eğitimin piyasalaştırılması ve dinselleştirilmesi yolunda el arttıracaklarının ilanı olarak okumak yanlış olmaz. Mevzu bahis olan hepimizin geleceği. Bu müfredat taslağının geri çekilmesi başat mücadele başlığımız olmak zorunda. Bilimsel ve evrensel olmayan bir müfredatla eğitimin daha iyi bir duruma gelmesi mümkün mu? Yaratıcı, çocukların yeteneklerini ortaya çıkaracak, bilimsel bir eğitim programı yerine, hedefi dindar ve kindar nesil yetiştirmek olan bu taslağa yüksek sesle itirazlarımızı sunmamız gerekiyor.