Siz misiniz tek adamın kararına itiraz eden?
Türkiye; hazırlık süreçlerinde etkin rol aldığı, ilk imzacısı olduğu ve adını imzaya açıldığı şehir olan İstanbul’dan alan İstanbul Sözleşmesi’nden, 20 Mart 2021’in ilk saatlerinde çekilme iradesini açıklandı. Ve bu kararla Türkiye; onayladıktan sonra “Artık Avrupa Konseyi toplantılarında başımızı eğmeden yer alıyoruz” diyen ve fakat imzalayıp onayladığı, bundan ötürü bol övündüğü, reklamını yaptığı bir uluslararası insan hakları sözleşmesinden çekilen dünyada ilk ve tek ülke oldu. Bu sadece bir sözleşmeden çekilmekten ibaret bir gelişme değildi, millet iradesiyle TBMM’de oybirliği ile kabul edilen bir uluslararası insan hakları sözleşmesinden tek adamın kararı ile çıkılmasıydı. Yani, Meclis’in iradesinin tek kişiye devredilmesiydi. Hukuk devletinin tamamen ortadan kaldırılması, Meclis’in ve demokrasinin bütünüyle tasfiyesi anlamına gelmekteydi.
Öte yandan kadınlara, çocuklara, LGBTIQ+’lara vermiş olduğu şiddeti önleme, şiddete maruz kalanları koruma, failleri gerektiği şekilde etkin cezalandırma yükümlülüğü sözünü yerine getirmekten vazgeçtiğini, erkek şiddeti ile mücadele etmeyeceğini, -mış gibi yapacağını ilan etmesiydi. Çekilme kararı, kadınlar başta olmak üzere tüm kamuoyunda ve uluslararası çevrelerde büyük şok etkisi yarattı.
***
20 Mart 2021 sabahından itibaren kararın medyaya yansıması ve duyulmaya başlamasıyla ülke genelinde çeşitli kitlesel eylemlerle kararı protesto etmeye başladık. Kararın yayınlanmasının üzerinden henüz 24 saat bile geçmemişti ki kadınlar ve LGBTİQ+’lar olarak ülkenin yarısında sokaklardaydık. Akabinde sözleşmeden çekilmeye ilişkin 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’nın “yok hükmünde” olduğu ve Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle ve yürütmenin acilen durdurulması talebiyle Danıştay’da davalar açılmaya başlandı. Elbette davanın tarafları arasında hakkaniyete uygun bir dengenin varlığı hiç olmadı. Zira söz konusu karar, hukuki değil, siyasiydi. Hukuken yok hükmünde olan bir işlem, bazı kılıflara sokularak bizlere dayatıldı. Muhalefet partileri de, Anayasa’nın parça parça askıya alınarak ortadan kaldırılmasına yönelik olarak o güne dek atılmış en büyük adımlardan birine karşı da gereği gibi Meclis’e ve Meclis’te temsil edilen halkın iradesine sahip çıkamadı.
Mayıs ayına gelindiğinde barolar, siyasi partiler, meslek örgütleri, kadın ve çocuk hakları örgütleri ile yurttaşların bireysel olarak Danıştay’da açtıkları davaların sayısı 200’ü aştı. Esasen hukuka aykırı çekilme kararına karşı hukuk mücadelesi verenlerin başka bir şekilde cezalandırılma süreci de başlamış oldu. Mahkemelerin tek adam rejiminin vesayeti altında olduğu bu iklimde, adeta Don quijote’un yel değirmenlerine karşı savaşı gibi bir mücadeleydi başlayan.
***
Tüm yetkinin ‘tek adam’da toplandığı ucube başkanlık sisteminin yargısında adalet arama sürecimiz Danıştay 10. Dairesi 3/2 hâkimin oyu ile davaları reddetti yani çekilme kararını hukuka uygun buldu. Danıştay’ın verdiği bu karara karşı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na yapılan temyiz başvuruları da reddedildi. Dilekçelerimiz ne kadar dikkatli okundu bilinmez ama duruşmalarda kerhen dinlendiğimizi daha önce de yazmıştım. Hiçbir talebimiz dikkate alınmadı, tıpkı avukatlık ücreti ve hak arama özgürlüğü konusundaki itirazlarımızın da dikkate alınmadığı gibi… Zira “Ben istedim oldu” diyen tek adama karşı dava açanlar olarak sürecin başından beri yüklü ödemelerle baş başa kaldık. Davalar birleştirilmedi, her açılan dava için ayrı ayrı harçlar ödendi ve “kaybettirilen” davalar sonucu da ayrı ayrı vekâlet ücretlerinin borçlusu olduk. Ezcümle; hem İstanbul Sözleşmesi’nden mahrum kaldık, hem de Cumhurbaşkanlığı Hukuk Müşavirliği lehine yüksek vekâlet ücretlerinin borçlusu olduk.
Oysa açılan 200’ü aşkın dava; Danıştay’da 28 Nisan ilâ 23 Haziran 2022 tarihleri arasında dört duruşma, 28 Kasım 2023 tarihinde de bir duruşma olmak suretiyle beş celsede görüldü. Ancak toplu davalar olarak ele alınmadı, her bir dava için tam avukatlık ücretine hükmedildi. Vekâlet ücretinin yargılama giderleri içerisinde olduğunu, yargılama giderlerinin miktarı da mahkemeye erişim hakkını etkilemekte olduğunu, bunun da başka bir cezalandırma yöntemi olduğunu temyiz dilekçelerimizde belirttik. Üst mahkeme yanıt bile vermedi. Oysa Anayasa madde 36’da aykırılık yani hak arama hürriyetinin ihlali, adalete erişim hakkına müdahale olduğu çok açık. Yargı harçlarının, “kaybettirilen’ davalar sonucu borçlusu olunan vekalet ücretlerinin yüksekliği pek çok kadını dava açmaktan alıkoydu. Yoksulluğun beher gün yükseldiği ülkemizde, harçların yüksekliğinin dava açmayı aşırı derecede zorlaştırması sonucu kadınların mahkemeye erişim hakkı ihlal edildi. Danıştay’ın bu yönüyle de silahların eşitliği ilkesi kuralına aykırılık oluşturduğu kararları da hukuk tarihimizdeki kara lekelerden biri olarak yerini aldı.
***
Malum, İdari Yargılama Usulü Yasası m.28 gereği, idareden alacaklıysak önce yazılı olarak ilgili kuruma başvurmamız gerekiyor. Doğrudan icra takibi başlatamıyoruz ama borçlu vatandaş olunca idareden aynı kibarlığı göremiyoruz. Bireysel dava açan kadınlardan biri olarak benim de masamın üstünde ödeme emri var. Cumhurbaşkanlığı Hukuk Müşavirliği aleyhime cebri icraya başvurmuş, başvurmadan evvel bir ses etseydi keşke ya da küçük bir not da yeterdi… Borcumun miktarı da artmamış olurdu. Ama yoo olmaz! Çünkü İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz diyen kadınları cezalandırmaya bu da dahil… Siz misiniz “Güçler ayrılığı ne ki, bütün güç bende” diyen tek adam rejimine direnen, itiraz eden? Her yerden baskılarız sizleri” böyle dediler. Varsın olsun ve muktedirin tüm baskılarına rağmen inadına büyüyen mücadelemiz de onlara dert olsun.
Yazımı sonlandırırken bu hususa dair bir yapılan kıymetli bir çağrıdan bahsedeceğim: Eşitlik İçin Kadın Platformu - EŞİK’in İstanbul Sözleşmesi mücadelemizde ödemek zorunda bırakıldığımız yüksek vekâlet ücretlerine ilişkin dayanışma çağırısı var. Kadınların ortak mücadelesi ve dayanışması ile neleri çözmedik ki, bunu da çözeriz diyen EŞİK’in değerli çağrısını bilginize sunuyorum. Lütfen EŞİK’in iletisim@esikplatform.net adresine ulaşın.
Mücadelemizin her bir aşamasında birlikteyiz ve birlikte güçlüyüz…