Akrostiş, şiirde dizelerin ilk harflerinin yukarıdan aşağıya okunduğunda bir isim ya da anlamlı bir kelime, cümle oluşturması. Genellikle şairler tarafından değil, şiire özenenler...

Akrostiş, şiirde dizelerin ilk harflerinin yukarıdan aşağıya okunduğunda bir isim ya da anlamlı bir kelime, cümle oluşturması. Genellikle şairler tarafından değil, şiire özenenler, şiir heveslileri tarafından yazılır. Eskiden ortaokulda, lisede 'sevdiği kız'ın adı soyadıyla akrostiş yapmak pek revaçtaydı, daha cesur olan arkadaşlar 'seni seviyorum' mesajını verirlerdi akrostişleriyle. Ben, öğrenciliğimde değil, ilk şiirlerimi, kitaplarımı yayımladığım gençlik yıllarımda da değil, 50 yaşından sonra birkaç akrostiş yazdım. Birini karıma, birini kasım ayında doğan kızım Nar'a, birini de şair arkadaşım Fergun Özelli'ye armağan olarak. Kimbilir belki de şiire hâlâ hevesim olduğunu göstermek içindir bu, eğer çocukluğa özlem değilse.

Şiirimizde ünlü 'akrostiş'ler var mı bilmiyorum. Şairler pek ciddiye almadıklarından, meyhane masalarında peçetelere yazılan şiirler gibi anında unutuluyor olmalı onlar da. Doğrusu bu yöntemle 'sevdiği kız'a kavuşan ya da evlenen biri varsa, korkarım ki o izdivacın sonu da pek hayırlı olmamıştır. Akrostiş yazan birini hatırlıyorum. 20 yıl kadar önce, eski Galata köprüsünün altında ve üstünde, öğrenci kahvelerinde, biracılarda şiir satardı. Elindeki Bond çantanın üstünde "Manisa Kır-kağaçlı Şiir Yazarı Şair" yazardı. Şiire saygı diye buna derim, kendini önce 'şiir yazarı' olarak adlandırıyor. 50-55 yaşlarında, ucuzundan bir takım elbise, incesinden bir kravat, temizinden bir beyaz gömlekle gezen bir adamdı. Üçüncü hamur kağıtlara çeşitli renklerde basılmış bir-iki farklı şiiri vardı. "Güzel Kızlar İçin Hatıra Şiiri"ydi birinin adı, şiirin dizelerinin ilk harfleri de yukarıdan aşağıya okunduğunda bu ad çıkıyordu, yani akrostiş yapmıştı.

Alevi açılımı, Kürt sorunu, Hrant'ın katledileceğini belki de katillerinden önce onları önlemek ve yakalamakla görevli olanların bilmesi, derinden çok sığ bir görünüm arz eden Ergenekon operasyonu, türbanın serbest bırakılması... Hepsi birbirinden verimli, bereketli konular da hani o 'bir de ben yazsam ne olacak ki' sıkıntısı yok mu? Erkan Goloğlu daha iyi ifade eder ya, topa bir de ben girmeyeyim duygusundan mı neyse artık, biraz da gazete tarafından yazılarımın 'şiirsel tad'ıyla takdim edildiğinden, arkadaşları okur arkadaşlara karşı mahcup etmemek için nihayet 'şiirsel' bir yazı yazıyorum!

Fakat tabii 'şiirsel' olması hayattan, siyasetten, dünyadan kopuk olması anlamına da gelmiyor. Geçenlerde şiirin hayattan o kadar da kopuk olmadığını gösteren bir haber okudum, elbette bizde değil, Burma'da! Hani birkaç ay önce binlerce rahibin cuntaya karşı uzun yürüyüş başlattığı ve bu barışçıl eylemin cunta tarafından kanlı bir şekilde bastırıldığı Myanmar'da yani. 25 Ocak günkü Tarafın haberine göre 'Burma'da bir şair yazdığı bir akrostiş yüzünden tutuklanmış: "Burma'da aşk methiyeleriyle tanınan şair Sav Vai, yazdığı şiirde 'cunta lideri General Than Şve'nin iktidar hırsını kınayan gizli bir mesaj verdiği' gerekçesiyle tutuklandı." 'Aşk' adlı popüler bir dergide yayımlanan şiirin adıysa, 14 Şubat, malum Sevgililer Günü" Sekiz mısralık şiirde bir modele âşık olan ve kalbi kırılan bir adam anlatılıyor. Adam kendisine aşkın anlamını öğrettiği için sevdiği kadına teşekkür ediyor. Ancak yukarıdan aşağıya okunduğunda mısra-lardaki ilk kelimelerin baş harfleri 'General Than Şve iktidar delisi' ibaresini oluşturuyor." Şair Sav Vai, gazete ve dergilerde 'zararsız aşk şiirleri' yazan biri olarak tanınıyormuş! Demek ki aşk şiirleri her zaman olduğu gibi yine şairine zarar veriyormuş!

Şair Sav Vai için üzüldüm, umarım uzun sürmez tutukluluğu. Fakat şu Ergenekon filan, hani 2009'da darbe planlıyorlarmış, acaba kızım Nar için yazdığım akrostiş de ilerde başıma bir iş açar mı? Siz de bir okuyun: "Nar'dan mı geliyorsun, içinden geliyorsun öyleyse/Aşk kimin içindeyse nar da onun içinde/Rengini Haziran'dan alan bir evin mutluluğu belki de". Hani Nar, kırmızıdır, kırmızı malum renk, sonra haziran, o da şanlı işçi direnişimiz 15-16 Haziran'ı hatırlatıyor... Demek ki insan 50 yaşından sonra akrostiş yazma-malı, sahi şu şair Sav Vai kaç yaşındaydı, haberde yazmıyor da...