Cemal Süreya Türkçenin en güzel şiirlerini yazmakla kalmadı, portrenin, yani bir anlamda “yüzyazma”nın da kuşkusuz en şahane örneklerini verdi. Yazdığı yıllarda da sonradan 99Yüz adıyla kitaplaştırdığında da hep merak etmiştim, “Cemal Süreya gibi bir şair, denemeci, ki zaten az yazdı ne yazık, zamanını niye gereksiz, değmeyecek tipleri yazmak için harcar?” Sağlığında soramadım, şimdi sorsam da geç! 

Sonra “galiba gerekiyor, Cemal Süreya gibi etkileyici bir kalemin yazması gerekiyor” diye düşündüm. Bizdeki diktatör Evren’in kardeşi Pakistan diktatörü Ziya-ül Hak’ın portresini yazmıştı örneğin, Özal’ın devlet bakanı, Kayseri ticaret odası başkanı da olan Mehmet Yazar’ı yazmıştı, daha bunlar gibi pek çok gereksiz, bugün var yarın yok kişileri de yazmıştı! 

Kendilerini gündelik siyaset adını verdikleri şeyden uzak tutan, küçümseyen yazarlar, şairler vardır, belki “yüksek edebiyat” yaptıkları için gündelik olana gönül indirmezler, ama onlar gibi değilsen, Anday’ın “Telgrafhane” şiirindeki iletinin, belki eskisinden de çok geçerli olduğunu düşünüyorsan, “Uyumayacaksın/Memleketinin hali/Seni seslerle uyandıracak/Oturup yazacaksın” diyorsan şiirdeki gibi, iyisini kötüsünü düşünmeden yazacaksın! Cemal Süreya’nın tutumunu da o zaman anlayacaksın! 

Alper Gezeravcı, uzaya çıkan ilk Türk astronot ve uzaya çıkan 610. insan. Türk Hava Kuvvetleri’nde de askerî pilot ve Türkiye Uzay Ajansı yönetim kurulu üyesi. Buraya kadar iyi. 2024 kış aylarında 36 saat süren bir yolculuğun ardından uluslararası uzay istasyonuna kenetlenmeyi başardı, istasyonda başka uluslardan astronotlarla birlikte 18 gün geçirip 13 farklı deneye katıldı, Taksim’e kurulan dev çadırlarda canlı bağlantı kurularak görüntülendi, 19 Ocak’ta başlayan yolculuğu 9 Şubat’ta kapsülün Atlas Okyanusu’na inmesiyle sona erdi. Gezeravcı, Mustafa Kemal Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir!” sözünü de hatırlattı. 

Yolculuğun 55 milyon dolara mal olduğu çok konuşuldu, tartışıldı, bu paranın uzay yolculuğu için pahalı olmadığı söylendi, bunun turistik bir yolculuk olduğundan tutun da parayı bastıran herkesin gidebileceğine dair görüşler dile getirildi, “ayranımız yok içmeye”den “onlar aya, biz yaya”ya kadar pek çok söz de hatırlatıldı filan... Bunların üzerinde durmayacağım, zira çok duruldu. 

Sonrasından söz edeceğim. 31 Mart yerel seçimleri dolayısıyla, özellikle İstanbul’a devletin çıkartma yaptığı malumunuz. Bir de İzmir. Meyhaneleri mi ziyaret etmediler yaşam tarzı güvencesi mi vermediler, ne hadlerineyse bu arada, siz kim oluyorsunuz da benim yaşam tarzım hakkında ahkâm kesiyorsunuz, güvence verme densizliğinde bulunuyorsunuz, özgürlükçü diye allayıp pulladıkları yeni anayasayı yuttururlarsa yaşam tarzına da karar verecekler, o ayrı! Bir de baktım AKP İzmir BB başkan adayının yanında uzay pilotu giysisiyle Alper Gezeravcı! Daha dün “İstikbal göklerdedir!” diyordu, ne çabuk yere indi de seçim kampanyalarına filan katıldı derken, “memur” olduğu aklıma geldi! Devletin memuru! Diyeceksiniz ki parti devletinde olur o kadar!  

Cemal Süreya olsaydı Gezeravcı portresini de yazar mıydı bilmiyorum, fakat öyle bir tanım buldular ki 40 yıl geçse unutulmaz: Aktronot! 40 yıl yıkasan çıkmaz! Sovyetler’inki kozmonottu, Amerikalılarınki astronot, bizimki de aktronot, şahane değil mi? Başta AKP değil de CHP olsaydı, Gezeravcı’ya “Halktronot” mu diyecektik? 

Can Yücel’in başlığa yarısını aldığım dizesini anmanın tam yeri, “Bi sen eksiktin ayışığı/Gümüş bir tüy dikmek için manzaraya.” Kampanyada bi sen eksiktin yani, ilahi aktronot!