En sonunda itiraf etti.

Senelerdir dile getirdiğimiz hakikati Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin bütçe görüşmeleri sırasında TBMM Genel Kurulu'nda kürsüden açıkladı.

Meclis’teki bütçe görüşmelerinde, bakanlığın ve bağlı kuruluşların 2024 yılı bütçesine ilişkin konuşmasında MEB’in 2,709 adet protokolünün bulunduğunu ve bunların on tanesinin tarikat-cemaatlerle imzaladıklarını söyledi. MEB’in tarikat ve cemaatlerle olan ilişkilerini TBMM Genel Kurulunda dile getirmekten çekinmediği gibi 'STK'larla protokoller imzalamaya devam edeceklerini ekledi. Eğitim Birlik Yasası’na, laikliğe karşı açtığı savaşta yapılan o protokollerin içeriği, o “STK”ların adları da pek gizli, MEB web sitesinde yer almıyor. Birinden haberdarız; MEB’in Cihannüma Derneği’yle "eğitimde işbirliği" protokolü imzaladığı ve Bakan Tekin'in derneğin kurucu başkanı olduğu ve derneğin yönetiminde çok sayıda AKP’li ve bürokratın yer aldığı ortaya çıkmıştı.

Milli Eğitim Bakanı bilir. 1925 tarihli 677 sayılı “Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Birtakım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun” yürürlükte ve anayasal koruma altında. Hukuksal olarak var olmaması gereken yasa dışı yapılarla işbirliği yapmak da suçtur. Bakan, Türkiye Cumhuriyeti'nde eğitim öğretim faaliyetlerinin devletin aslî görevi olduğunu, bu görevi yerine getirmekle Millî Eğitim Bakanlığı’nın yetkili olduğunu da bilir. Tekin bu yetkiyi devretmişe benziyor. Bu bir acziyet ilanı da aynı zamanda. Bilindiği gibi, 'Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)' projesi ile MEB okullarına 'manevi danışman' adı altında dini görevliler görevlendirilerek tarikat ve cemaatlerin okullara girmelerinin önü açıldı. Tarikat ve cemaatlere iradi olarak STK diyen Bakan ise göreve geldiğinden beri hız kesmeden çalışıyor. İmamlar anaokullarında ders veriyor, ÇEDES projesi eğitimin ilk aşamasına kadar indi. İstediğimi yaparım zihniyeti; çocukların can güvenliği, fiziksel ve ruhsal sağlığı kim olduğu belirsiz insanlara teslim ederek iyice gözümüze sokuluyor.

∗∗∗

Sadece tarikat – cemaatlerden değil MEB’den de çocuklarımızın korumamız gerektiği ortada.

Çocuklar sınıflarından alınıp camii temizletiliyor, bu rezalete dair soruşturma açılmasını isteyen laiklik meclisi üyelerinin* dilekçeleri okunmadan, şüphelilerin ifadeleri bile alınmadan soruşturmalar kapatılıyor. MEB ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçeleri gittikçe şişerken velilere zorla okullar temizletiliyor, okullarda çocuklara bir öğün yemek verilmiyor, yoksulluk her geçen gün yükseliyor…

“Anayasamızın temel ilke ve kurumları hiç ediliyor, tehlikenin farkında mısınız?” diye senelerdir mücadele eden, mücadelenin büyümesi için uğraşanlara karşı üç maymunu oynayanların da eseri bugünler. Şimdi de; bilimsel, demokratik, laik, parasız, kamusal eğitimi kazanma mücadelemizde, çocuklarımızı karanlığına teslim etmeyeceğiz diyenler ile de omuz omuza vermeyecek misiniz?

“Alışacaksınız eski Türkiye yok!” mesajı her yerde. Uluslararası Üniversiteler Konseyi Başkanı'nın üniversite mezunu olmadığının ortaya çıktığı, Yeşilay Başkanı’nın uyuşturucu madde kullanmaktan tutuklandığı, Millî Eğitim Bakanlığı makamında bulunan kişinin laik Türkiye Cumhuriyeti’ne, laik eğitime karşı savaş açmış olduğu ülkemizde muktedir keyfice hareket edilebiliyorsa; yürütme, yasama, yargı ve siyasi partiler sessiz kalıyorsa; çözüm yeri halkta, sende, bende... Bittabi zor bir mücadele ama bu derin sessizliği yırtmaya var mısın? Yoksa oportünizme ve mahsusçuktan şaşırmaya devam mı?

https://x.com/LaiklikMeclisi/status/1737419053277286909?s=20