23 Haziran İBB başkanı seçimine giderken tüm dikkatler Ekrem İmamoğlu’nun üzerinde. Rahat ve mutlu bir metropolde yaşama koşullarının oluşturmasını sağlarken, iş ve aşa ulaşacak projelerin gerçekleşmesini isterken, herhalde İstanbullular İmamoğlu’ndan Ensar vakfı, Okçuluk Vakfı ya da diğerlerine verilen milyar TL’ye varan yardımların da hesabını sormasını bekleyecektir! Bu günden anlaşılan o ki; İmamoğlu’nun gasp edilen mazbatasının […]

23 Haziran İBB başkanı seçimine giderken tüm dikkatler Ekrem İmamoğlu’nun üzerinde.

Rahat ve mutlu bir metropolde yaşama koşullarının oluşturmasını sağlarken, iş ve aşa ulaşacak projelerin gerçekleşmesini isterken, herhalde İstanbullular İmamoğlu’ndan Ensar vakfı, Okçuluk Vakfı ya da diğerlerine verilen milyar TL’ye varan yardımların da hesabını sormasını bekleyecektir!

Bu günden anlaşılan o ki; İmamoğlu’nun gasp edilen mazbatasının büyük bir coşkuyla geri verileceği seçim günü hızla yaklaşmaktadır! RTE’nin alanlardan çekilmesinin tek nedeni bu gerçeği kabul etmesidir. Belki Yıldırım için tek umut 16 Haziranda yapılacak açık oturumdur!

Ancak orada da mat olacağı bu günden herkesin ortak görüşüdür. Üzüldüğüm konu 17 yıl sonra TV’de yapılacak bu münazarayı bir kadın moderatörün yönetememiş olmasıdır. Üstelik Didem Aslan Yılmaz gibi bu işi çok başarıyla yapabilecek insanlarda ülkemizde vardı!

***

Aslında İstanbul konusu artık rayına oturduğuna göre ülkenin önemli diğer konularını da işlemek gerekiyor.

***

Baştan söyleyeceğim; ideolojik olarak ABD’nin uyguladığı günümüz politikasına dolayısıyla NATO’ya çok olumlu bakan biri değilim. Gençliğim tam bağımsız ve de bağlantısız bir Türkiye kurma hayaliyle geçti. Türkiye NATO’ya girmekle kazançlı olmadı, aksine ekonomik kalkınmasını, laik demokratik yapısını, hukukun üstünlüğü ilkesini ve kültürel gelişmesini kaybetti. NATO’nun komünizm korkutması ile her türlü düşünsel ve ifade özgürlüğüne gem vuruldu.

***

Bugün dünya iki kutuplu olmaktan çıkmış çok kutuplu hale gelmiştir.

Küresel oyuncular çoğalmış, ancak dünyadaki çıkar kaynakları azalmıştır.

Küçülen enerji havzaları emperyalist oyuncuların hedefi olmuştur.

Bugün için en dikkati çeken coğrafya, Ortadoğu sonrası doğu Akdeniz çanağıdır. Türkiye, sınırların değiştirildiği ve çağın dışında ılımlı İslam’a dayalı siyasetler tarafından yönetildiği bir coğrafyada sıkışmış kalmıştır.

Kaynayan bir bölge de her an patlamaya hazır bombalarla çevrili konuma getirilmiştir.

***

Türkiye kendi güvenliği için hava sahasını örtmek zorundadır.

1980’li yılların sonunda TBMM’de yaptığım bir konuşmada; o günkü adıyla “uzay savaşlarına“ hazırlanan ABD’nin, gelecekte” uydular aracılıyla havadan istediği her yere saldırılar düzenleyebileceğini söylemiş, ülkelerin başına bela olacağına dikkat çekmiş ve tedbirlerin bugünden alınmasını” istemiştim.

O gün kimsenin kılı bile kıpırdamadı!

***

ABD/NATO Patriot füzeleriyle hava kalkanı oluşturdu. Rusya’da S-200/300 ve 400 füzeleriyle kendi ve müttefiklerinin hava kalkanlarını kurdu. Şimdi yeni nesillere hazırlanıyor. Savaşları kazandıran havadaki bu teknik gelişmişlik. Türkiye havasını Rusların S-400 füzeleriyle örtmek için adım atmıştır. Diğer yandan hava üstünlüğü sağlayacak F16 üreten sonrasında yeni nesil uçak olan F35’inde imalatçılarından biri yine Türkiye’dir. Türkiye bir yandan NATO’ya bağımlı F35 uçağı alırken, diğer yandan NATO’ya bağlı uçaklara karşı programlanan S-400 füzeleri alıyor.

Tam bir çelişki!

ABD para verdiğimiz ve ortağı olarak milyar dolarlar kazanacağımız uçakları hem vermiyor, hem üreticisi olmaktan Türkiye’yi çıkarıyor. Rusya ABD’ni sıkıştırmasını fırsat bilerek temmuz başında S-400’leri teslim edeceğini söyleyerek adeta Türkiye’yi caymaktan vazgeçirmeye çalışıyor… Bugün içinden çıkılmaz bir durumdayız! Yukarısı bıyık, aşağısı sakal!

Kendi elimizle oluşturduğumuz ve yanlış diplomasiyle büyüttüğümüz bu sarmal son hızla elimizi kolumuzu bağlayacak hale gelmektedir.

Kesin çözüm Türkiye’nin kendi uçağını ve hava kalkanını yapmasıyla mümkündür. Öncelikli bu konuya samimi olarak eğilmelidir. Ekonomisi biten ve son parasını silaha harcayan ülkelerin yöneticileri hele hak, hukuk ve adaleti gözetmeyen bir karakterdeyse elindeki silah gücü ile diktatör olma olasılığı çok fazlalaşır!

Aman dikkat!..