Barış Pınarı harekâtı bugün 7. gününde.

Havuz medyasını izlerseniz, Türkiye bir Kurtuluş Savaşı veriyor!

TRT’yi dinlerseniz Mehter Marşları’yla yeni destanlar yazılıyor…

Bir hamasettir gidiyor!

Bazı minvaller bu durumu kan ve kafatasçı milliyetçiliğe dönüştürmek çabasında…

İşte en büyük tehlike de bu!

Ülkemizde değişik köken, dil, din ve mezhepten gelen yurttaşlarımızın farklılıklarından dolayı dışlanacakları algısının verilmesi birlik ve beraberliğimizi bozar. Dayanışmamızı yok eder.

Gevşeyen toplumlar haline dönüşürüz.

Mikro milliyetçiliğin öne çıkarıldığı bir coğrafyada güçsüz ve yalnız kalırız!

Türkiye, sınırlarının ötesinde bir eylem içinde.

AKP’li yöneticilere göre bu bir savaş!

AKP’lilere göre “TSK ve SMO, terör örgütü YPG/PYD’nin Kuzey Suriye’de yaptığı tahkimat ve barikatları yıkıyor.

ABD tarafından depoladıkları silah ve mühimmatları yok ediyor.

Türkiye’ye tehdit olarak gördüğü bir terör yapısını bozmaya çalışıyor.

İŞİD’in var edilmesiyle birlikte güney sınırımız boyunca oluşan terör odaklarını temizlemek istiyor.

Ankara antlaşmasına dayanarak Suriye sınırları içerisinde harekâtı sürdürüyor.”

Terörist gruplar da bu harekata karşı, sınırımızda yer alan ilçelerimize havan atışları yapıyor. Bu atışlar sonrasında düne kadar 18 yurttaşımız katledildi ve 100’ü aşkın yaralımız oldu.

Atılan bombalar sivilleri, çocuk, kadın, yaşlı demeden hunharca öldürdü.

İnsanlığa sığmayan bir vahşet yaşanıyor!

Dün açıklanan bilgiye göre harekât sırasında 4 şehidimiz olmuş…

Yani, savaşın olduğu yerde doğal olarak kan akıyor!

Dünkü yetkililerin açıklamalarına bakılırsa ülkemiz harekât nedeniyle ciddi sorunlar yaşıyor…

Her ne kadar BMGK’de harekatın bitirilmesiyle ilgili gündeme gelen iki önergenin de Rusya ve ABD’nin karşıt oylarıyla ret edilse de siyasi ve diplomasi anlamında tüm dünyada yalnız bırakıldığımız izlenimi güçleniyor…

AB yetkilileri, Almanya, Fransa ve İngiltere yapılanın bir işgal olduğu görüşünde.

AKP yetkililerinin daha işin başında harekâtla ilgili yaptıkları “Savaş” tanımı, sadece insanlık adına mücadele eden ve barış isteyenlerce ürpertici olmamış, Suriye koalisyonunu oluşturanlar için de kuşku yaratmıştır.

Türkiye’ye duyulan şüphe harekâta bakış açısını farklı bir yöne çekmiştir.

Çünkü her savaş sonunda masada toprak paylaşımı kavgasına, çıkar çatışmasına ve de daha vahimi anlaşılmadığı, barışın oluşturulmadığı sürece de kanın akmasına neden olunacaktır!

Adını barış koysanız da eğer siz savaşmak için yola çıkmış ve karşınızdaki yok etmekten başka bir şey düşünmüyorsanız, barış yanlılarının bu durumu onaylaması mümkün olamaz!

Nitekim KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın medenice bir durum tespitine karşı yapılan top yekûn saldırı, bu harekatın arkasında farklı düşünceler olduğu kuşkusu yurttaşlarımız içinde geçerli oluyor... Akıncı, yalnızca bizim tanıdığımız ve bedel ödeyerek var ettiğimiz bir ülkenin Cumhurbaşkanı. Onun ne demek istediğini anlamadan, karşılıklı konuşmadan hemen edep dışı sözlerle hedefe koymak Türkiye’ye yakışmıyor. Kaldı ki havuz medyasının Akıncı’ya karşı saldırısı, söylediği sözlerden daha çok AKP’lileştiremedikleri KKTC’ye olan husumetlerinin dışa vurumu gibi görünüyor!

Bilindiği gibi, KKTC’lilere bir zaman bir patron edasıyla “sizin paranızı biz veriyoruz” anlamında sözler söylenmişti…

Barış Pınarı Harekâtı mutlaka Türkiyeli Kürtlere çok iyi anlatılmalı.

Bugüne kadar AKP’lilerin silahlı terör örgütü PKK ile HDP’yi ve de Kürt yurttaşlarımızı birbirinden ayırmadan uyguladığı saldırı ve dışlama politikasından vazgeçmeli.

Hatta sadece Türkiye’de değil, İran, Irak ve Suriye’de yaşayan Kürtlerin de barış ve refah için birlikte yol yürünmesi gerektiği de anlatılmalı.

Kürtler ABD sayesinde değil, kendi iradeleriyle var olabileceklerine ikna edilmeli.

Bilinmeli ki; Kürt yurttaşlarımızın onayı ve desteği alınmadan yapılan her eylem, yapanlarca başarılı olsa da ülkede yaşayan farklı kimliklerinbarış ve kardeşlik içinde yaşamasına engeldir!