12 Eylül darbesinin yıldönümünde darbenin ve 12 Eylül 2010 referandumunun en yıkıcı etkilerinin en açık haliyle yaşandığı alan eğitim. Eğitimin ticarileştirilmesinin ve dinselleştirilmesinin birbirinden ayrılamaz iki temel hat olarak nasıl sürdürüldüğünün adım adım izlerini taşıyor yaşadıklarımız.

*80 darbesi ile önce zorunlu hale getirilen din derslerinin haftalık ders saati sayısı “seçmeli” adı altında 2010 referandumu sonrası hayata geçirilen 4+4+4 yasası ile artırılarak fiilen zorunlu hale getirildi. Son genel seçim sonrası ise yapılan değişiklik ile din derslerinin 16 saate kadar yükseltilmesinin önü açıldı. Tüm okulları imam hatipleştireceğiz söylemi hızla gerçekleşiyor.

*Sermayenin ihtiyaçlarının gerçekleştirilmesi ve eğitimin dinselleştirilmesi hedefi ile ortaöğretim kurumlarının sayısının yarısından fazlasını artık meslek liseleri ve imam hatip liseleri oluşturuyor. Sınav sistemi değişiklikleri ve okullaşma politikası ile öğrenciler meslek liselerine ve imam hatip liselerine mecbur bırakıldı.

Yasalara,mevzuatlara aykırı bir şekilde Fen ve Sosyal Bilimler,Yabancı Diller Programı uygulayan imam hatip liseleri isimleri ile tüm liseleri imam hatipleştiren uygulama hayata geçirildi.

Çok programlı anadolu liseleri üzerinden yapılan yönetmelik değişikliği ile önce imam hatip okullarında fiilen kaldırılan karma eğitim hukuken de ortaöğretim kurumlarında kaldırılmış oldu. Karma eğitim tartışmaları ile öğrencilerin karma eğitim hakkına son darbeyi vurmaya hazırlanıyorlar.

*80 darbesinin ve 2010 referandumunun temel hedeflerinden olan eğitimin özelleştirilmesi, çocuk işçiliğinin piyasanın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde artırılması ve imam hatip okullarının sayısının artırılmasına hız verildi. 2002'de iktidar olan Akp bu hedefin en başarılı sürüdürücüsü oldu. Özel okulların, meslek liselerinin,mesleki eğitim merkezlerinin ve imam hatip okullarının sayısındaki artış son hızla devam ettiriliyor.

*Müfredat değişimi ve yönetmelikler eliyle öğretim programları ve ders kitaplarının içerikleri piyasanın ihtiyaçları ve eğitimin dinselleştirilmesinin esas alınmasına uygun hale getirildi.

*Protokoller ve işbirlikleri eliyle tüm eğitim kurumları sermaye ve tarikatlara teslim edildi. Seçimden sonra art arda açıklanan ÇEDES protokolü ve özel öğretim kurumlarındaki kursların ücretsiz olarak belediyeler eliyle,halkın vergileri ile karşılanacağı açıklanan protokol ile bu kuşatmanın daha da artacağı çok açık.

*80 darbesi sonrası Kuran kurslarının yaygınlaştırılmasını amaçlayan uygulamalar 2002 yılından itibaren ve 2010 referandumu sonrası hızlandırıldı. 20. Milli Eğitim Şurası ile birlikte 4-6 yaş Kuran kurslarının artırılması da temel amaçlardan biri haline getirildi. DİB’ in yaptığı son açıklama ile yalnızca 4-6 yaş Kuran kurslarına katılan çocuk sayısının 1 milyona ulaştığı açıklandı. Özel öğretim kurumları ile ilgili yapılan düzenleme ile de belediyeler ve il milli eğitim müdürlüklerinin imzalayacağı protokolün hedeflerinden birisi de Kuran kurslarının yaygınlaştırılmaya devam edileceği vurgusu.

Onlarca maddeyi sıralamaya devam edebiliriz.

Şimdi 12 Eylül’lerin yıldönümünde “Türkiye Yüzyılı’nı” amaçlayan yeni Anayasa tartışması ile siyasal islam rejimi inşasının tamamlanmasının son aşamasına hazırlandıklarını ilan ediyorlar.

Seçim öncesi gündeme getirdikleri Anayasa değişikliği tasarısının içeriği dahi tek başına nasıl bir karanlıkla karşı karşıya olacağımızın açık kanıtı. Kamuda ve özelde, hizmet alan/veren tüm kadınlar için “dini inancı sebebiyle” tercih ettiği kıyafet nedeniyle hiçbir surette engellenmemek şartıyla devlet gerekli tedbirleri alır diyerek tüm kadınlara örtünmeyi dayatarak “ahlak polisliğinin” önünü açan bir uygulamayı hayata geçirmenin hazırlığı yapılıyor. Kınanamaz ifadesi ile çocukların saçlarının,bedenlerinin örtünmesine karşı yapılacak her itirazda da anayasal suç işlemiş olacağız. Yine aynı tasarıda evlilik birliği ifadesi ile dini nikaha anayasal statü kazandırılarak çocuk yaşta evliliklerin,çok eşliliğin de önü açılıyor. 6 yaşındaki çocuklara gelinlik giydiren karanlığı yaşadığımız zamanlarda “18 yaş altı evlilikler yasaktır.” düzenlemesi ise söz konusu dahi değil.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un önce  16 Ağustos'ta, “Özellikle Aile Hukuku konusunda geniş bir çalışmamız var. Bilim Komisyonumuz şu anda çalışıyor. Aile Hukukunu toptan ele alacak bir düzenlememiz söz konusu olacak” ve 31 Ağustos'ta “‘Aile hukukunu sil baştan ele alacağız”açıklaması medeni kanundan kaynaklı mücadele ederek kazandığımız tüm haklarımızın kadınlar ve kız çocukları için yok edileceğinin açık ilanı.

Türkiye’yi kadın erkek eşitliği, kadınların,kız çocuklarının kamusal alana katılımı açısından Afganistan'ın Taliban rejimine çevirecek bir Anayasa teklifi ile karşı karşıyayız.

Endişeli muhafazakarlar tartışmasının iktidar ve bir kısım muhalefet eliyle sürdürülmesi sonucu bugün için geldiği nokta tüm memleketi bir karanlığa sürüklüyor. Bugün İran’da,Afganistan'da kadınlar,gençler,halk ölümü göze alarak kaybettiği haklar,yaşamlar için mücadele ediyor.

12 Eylülcülerin Anayasa değişiklikleri çocukların,gençlerin,kadınların,emekçilerin yaşamlarını,umutlarını çaldı. İranlı kadınların,yasaklanan saçlarımız şimdi gençlerin boynunda birer idam ipi haykırışı bizi nasıl bir karanlığın beklediğinin seslenişi…