Çok çalışıyorsun ama zamanında işleri bitiremiyorsun. Bu kadar. Çok çalışmak ve işleri zamanında bitirememek. Bu iki koşul yan yana geliyor

Çok çalışıyorsun ama zamanında işleri bitiremiyorsun. Bu kadar. Çok çalışmak ve işleri zamanında bitirememek. Bu iki koşul yan yana geliyor, oluşan soruna dâhil olanlara da ‘aptal-verimli’ deniyor. Kavramı İsveççeden Türkçeye birebir çevirerek kullanıyorum, çünkü sevdim. Kibar olsun diye ‘verimsizler’ denebilir ama “Ağzına biber sürerim senin” korkusuna şimdi hacet yok. Zira ben o biberin tadını biliyorum ve çekinmiyorum.
Çalışma hayatınız boyunca maruz kaldığınız en büyük işkenceleri aptal-verimliler yaptı size. İyi niyetli insanlar, temiz çocuklar ama işi götüremiyorlar. Çalışıp çalışıp bir arpa boyu yol alamıyorlar. Bir şekilde elinize ayağınıza dolaşıyorlar. Bu onlar için de inanılmaz zorlu bir durum. Hem herkesten daha fazla emek harca, hem de sonucu göreme. Karşındaki yüzler hep senin çalışmandan memnun olmasın. Aptal-verimliler ve onlarla birlikte çalışmak zorunda kalanlar için aslında ortak bir çözüm yolu var. Çözüm kolay ama ilk adım çok zorlu. Şöyle ki;  iş hayatı bir cehennem olan aptal-verimli, önce bir aptal-verimli olduğunu kabul edecek. Çünkü kendinden başka kimse ona yardım edemez.
32 yaşındaki İsveçli, güzel pazarlama şefi Eleonor Demetri, eskiden bir aptal-verimli olduğunu söylüyor. Aptal-verimli olduğunu kabul eden ve bugün bunu aşmayı başarmış olan Demetri, derdini şöyle anlatıyor; “Neredeyse her gün çok fazla çalıştığımı hissediyordum. Ama aslına hiç bir şeyi tamamlayamıyordum. Yaptığım en büyük hatalardan biri çabuk çözülecek sorunların, çalışma günü içinde bütün iş gücümü tüketmesiydi” diyor. İş saati bittiği halde bazı akşamlar oturup çalışmaya devam eden Demetri, yaptığı işlerin ayrıca sonuçlarını da görmek isteyince kendini değiştirmeye karar vermiş.
İlk olarak 3 önemli şeyi sıralamakla organize olmaya başlayan Demetri, kendine bir sistem geliştirmiş. Eski bir aptal-verimlinin bizlere sunduğu ilk öneri, “Yapılacak işler listesi çıkarmayı küçümsemeyin” oluyor. “Eve gitmeden önce bir sonraki gün için yapılacak işler listesi hazırlıyorum. En önemlileri, üste yazıyorum. İşler bittikçe yanlarına ‘tık’ atıyorum. Bu bana memnuniyet duygusu veriyor. Akşamları daha sakin oluyorum. Karın ağrıları hissetmiyorum artık. Bir sonra ki gün için stres yaşamıyorum” diyor.
Aptal-verimlilik sadece İsveçlilerin başına bela olan bir şey değil. Tüm dünya bu tiple başa çıkmaya çalışıyor. Üzerine her yıl yeni yeni kitaplar yazılıyor. Aynı zamanda birçok şeyi yapmayabileceğini düşünen, ‘daha fazla çalışılarak, daha fazla iş yapılır’ diyenlerin zihniyetlerini değiştirerek gerçek verimlilik isteniyor. Yani iş, güç sahibiysen, makamın, mevkiin varsa, hele hele yaşadığın ülkede işsizlik oranı yüzde 14’se işini bileceksin. O oturduğun koltuğun hakkını vereceksin. “Çok çalışıyorum ama başaramıyorum” olmayacak, yakışmıyor. Bir de senin maaşını, devlet, topladığı vergilerden ödüyorsa iş bilmezliğin yeri değil.
Yazı bitti. İmralı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Eğitim Kurulu’nun 6 Kasım’da aldığı kararla bu yazıyı Abdullah Öcalan okuyamayacak. Birgün gazetesi, Günlük ve Taraf gazeteleriyle birlikte “Örgüt propagandası yaptığı, Türk ve Kürt halkları arasında infiale sebep olacak yazılar yayımladığı” gerekçesiyle Öcalan’a yasaklandı. Haberi duyunca Birgün’de yazdığım köşe yazılarına döndüm tekrar baktım. Ben örgüt propagandası yapmamışım, Türk ve Kürt halkları arasında infiale sebebiyet vermek için hiç kalem oynatmamışım. Eğitim Kurulu, bu kararı almak için çok ama çok çalışmış yine de sonuçta bir başarısızlık olmuş. Nedenini bilemem.