İşte biz de hep bunu söylüyorduk zaten. Recep Bey, Malatya’da bir kez de kendileri “teyit” etmiş oldular. Dillere destan pervasızlığının nedeni, yapıp ettiği her şeyde arkasında halkın olduğuna inanmasından kaynaklanıyor. Bunun tek ölçü olduğuna inanmışlığın verdiği rahatlıkla da “demokrasiyi” takmamaya, içinde yer aldığımız coğrafyada işleri karıştırmaya devam ediyor.

Üç gün önce Malatya’da “dünyaya meydan okurken arkamda tüm Türkiye halkının ve Malatya’lı kardeşlerimin olduğunu biliyorum” demesinden de gayet iyi anlaşıldığı gibi Erdoğan buna çok güveniyor. “Malatya’lı kardeşleri” bilmem ama “tüm Türkiye” beyefendinin arkasında mı tartışılır elbette. Yine de varsayalım ki dediği gibi herkes arkasında olsun, bu iyi bir şey midir peki?

Hayır değil. Tüm baskıcı uygulamalarını, demokratik olmayan tutumunu “halk da destekliyor” gerekçesine bağlamak tüm diktatörlerde görülen bir tavır. Böyle cümlelerle değilse bile Hitler de benzeri kelamları ederdi, derler: “Almanya arkamda”.

Bu tarafıyla en çok da İran’ın eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejat’a benziyor Recep Bey. O da tüm dünyayı en ateşli konuşmalarını yaptığı, (“dünyaya meydan okuduğu”) Tahran Camii’nin cemaati sandığı için esip gürlerdi hep. Dünyanın sadece tek bir “kamuoyu”ndan ibaret olmadığını anlayamadı hiç. Bu yüzden de borsaları dalgalandırmanın dışında bir etkisi de olmadı zaten. Kuru gürültüye pabuç bırakmayan bir gerçeklik var dünyada..

Halk sahiden arkasında mıdır Recep Bey’in? Her meseleyi çözebilecek bir maharete sahip, örneğin, “sallandıracaksın üç beş kişiyi, bak bakalım bir daha yapıyorlar mı?” basitliğinde çözüm önerileri olan “halk” elbette arkasındadır. Çünkü Recep Bey’in de kimi çözüm önerileri “halk”ınkiler kadar basit. Daha dün, “her işadamı birer kişi alsa işsizlik çözülür” dememiş miydi? Bunun gerçekten işsizliğe çözüm olacağını sanan dünya kadar “halk” ile “Malatyalı kardeşler” var. “Halkın” öfkesine denk düşen kelam eden her egemen arkasında bir halk bulur. Dağınık Almanya’yı tek bir ulusa çevirmeyi başaran büyük Prusyalı Otto van Bismarck, o birliği “kanla/kılıçla” (kendi sözüdür) oluşturduğunda neredeyse tüm “halk” arkasındaydı. İşin içinde “boğazlama, yok etme, şiddet yoluyla hizaya getirme” olsun yeter ki, kendi öfkelerine denk düştüğü için buna destek de onay da veren “halk” da “kardeş” de bulunur her zaman.

Kürt meselesine ilişkin, “müzakere geride kaldı, şimdi imha zamanı” dediğinde de “halk” ile “Malatyalı kardeşler” Recep Bey’in arkasındadır haliyle. Halkın öfkesini okşayarak politika yapan herkesin arkasında “halk” ile bilmem nereli “kardeşler” daima vardır.

Hepimizin bir parçası olduğumuz şu halkı oluşturan bireyler objektif değiliz elbette. Küçük öfkelerin, basit çözümlerin insanıyız çoğunlukla. Aynı basitliği gördüğümüz herkesin peşinden gideriz. Kendi doğrumuza denk düşen ortamlarda böyledir bu ama sağımızın solumuzun belli olmadığı anlar da olmaz değil. Atatürk’ün yakınlarından bir Ayıcı Arif vardı, bilinir. “Ayranı kabardı mı halkın yanından uzaklaşacaksın” diye bir sözü vardır ki, pek bir küçümseme barındırsa da “halk” ile “kardeşler”in değişkenliğine vurgu yapar.

Recep Bey, çok genel doğruları özel doğruları haline getirdiği için halkı yanında bulabiliyor. Tüm yaptığı bu. Örneğin alkol yasağını, onun zararlı oluşuyla anlatarak, yani dini gerekçeli alkol karşıtlığını “kamusal iyi”nin arkasına saklayarak savunduğunda buna karşı çıkanlar alkolün zararını savunan insanlar durumuna düşebilirler rahatlıkla. Onaylanması kolay kelamlar “üstadı” olduğu bir gerçek.

Berkinimizin ölümünü, “bir çocuk o saatte ekmek almaya gider mi?” diyerek kendince şaibeli noktalara çektiğinde, “o saatte”ye takılan, buradan çıkarak bir sonuca varan, dolayısıyla çocukların sanki, vurulması için uygun saat varmış gibi düşünen “halkRecep Bey’i destekler kuşkusuz.

Koca bir seçmen kitlesini, anında yanıta muhtaç, ayrıntıya girilmesine fırsat vermeyen sorularla manipüle eden, büyük kibrine rağmen popülist takılan biri Recep Bey. Bundan ötürü “halk” ile “Malatyalı kardeşler”in arkasında olduğunu söylemesinde gerçeklik payı var.

Kaderci, tevekkülcü bir zat olduğu için başkalarının deneyimlerinden ders çıkarma huyu yok malum Recep Bey’in. Okumayla yazmayla da arası pek iyi değil. O nedenle kendinde güç vehmeden egemenlerin, tiranların yaşam öykülerini okumasını önermeyeceğim tabii. Ama Otto van Bismarck’ın “en zɑyıf olduğunuz ɑn herkes tɑrɑfındɑn desteklenir gibi göründüğünüz ɑndır. Aslındɑ hiç kimse desteklememektedir sizi. Size verilen onay bir bekleyişi dile getirmektedir ve o onayın ɑrdındɑ dɑimɑ fırtınɑlı bir gün yɑtɑr” sözlerinden haberi olsun isterdim.

Ama, hani gavurdur falan diye Bismarck’a içi ısınmazsa, Ayıcı Arif’in “tespitini” aklında tutsun hiç değilse.

Ne de olsa yerli.