Yeni yılın ilk yazısını sinemaya, bir yıl içinde sinema salonlarında ve platformlarda izlediğimiz Amerikan yapımlarına ve uluslararası filmlere ayırıp, yılın en iyileri listesini oluşturabiliriz.

Aşkın öteki yüzü
The Zone of Interest (Fotoğraflar: IMDb)

2023’den geriye ne kaldı? Bu muhasebeyi yapmak kolay değil; çünkü dünyanın dört bir yanında yapılmış binlerce filmden ne kadarını izlemiş olabiliriz? Farklı kültürlerin ürünü olan filmleri acaba doğru biçimde algılama yeteneğine sahip miyiz? Böylesi sınırlamaları bir yana koyarak ve sanat alanındaki her türlü değerlendirmenin öznel olacağını vurgulayarak, sinema dünyasındaki yolculuğumuza başlayabiliriz.

2023 yılında sinema dünyasının en verimli ortamları ABD ve Avrupa oldu. Amerikan sinemasından söz açmışken dijital platformlardan söz etmemek mümkün değil. Sinema seyir alışkanlığında önemli bir değişime yol açan platformlar son yıllarda yapımcı olarak da devreye girip, usta yönetmenlere filmler yaptıran platformların ürettiği filmleri aralarında Cannes’ın da olduğu bazı festivaller yarışmaya kabul etmezken, başta Venedik birçok festivalde böyle bir sınırlamaya gerek duymuyor. Ben de, değerlendirmemde aynı anlayışa sahip çıkacağım.

Filmlere geçmeden önce, 2023’de sinema dünyasını derinden etkileyen bir olaya, Amerikan senaristleri ve sinema oyuncularının grevine değinmek isterim. Çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve yapay zekaya senaryo yazdırılmasının önüne geçilmesi savlarıyla başlatılan grevin, pek çok çekimin yarıda kalmasından, oyuncuların festivallere katılımının engellenmesine uzanan pek çok etkisi oldu. Aylar süren görüşmelerden sonra yapımcılara taleplerini kabul ettiren senarist ve oyuncular sektördeki dayanışmanın elde edebileceği kazanımlara güzel bir örnek oluşturdu.        

BİR ULUSUN ÖZELEŞTİRİSİ

Sinemanın yaşayan en büyük ustalarından Martin Scorsese’in “Dolunay Katilleri” (Killers of the Flower Moon), Amerikan tarihinin karanlık sayfalarından birine ışık tutuyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluş yıllarında yaşanan soykırımı ele alan, “Osage Cinayetleri ve FBI’ın Doğuşu” kitabından uyarlanan senaryoda Scorsese ile birlikte Eric Roth imzası var. Ön planında tutkulu bir aşk hikayesinin olduğu film Leonardo DiCaprio ve Lily Gladstone’un etkileyici oyunculukları, Rodrigo Prieto’nun görüntüleri, Robbie Robertson’un müziği ile dört dörtlük bir yapım. Bir görsel şölen olmanın yanı sıra, insan haklarına yaptığı vurguyla sinemanın sorumluluğunu anımsatan “Dolunay Katilleri”, Amerikan sinemasının yüz akı yapımlardan biri olarak tarihe geçiyor.

Amerikan sinemasının bir diğer önemli filmi de, Christopher Nolan’ın yönettiği “Oppenheimer”. II. Dünya Savaşı’nı sonlandırmak amacıyla Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombasının yaratıcısı   Oppenheimer’ın kişisel yaşamını, bir bilim insanı olarak tutkularını ve yanılgılarını nesnel bir yaklaşımla ve etkileyici bir görsellikle yansıtan film, yönetmenin başyapıtlarından biri ve milliyetçiliğe taviz vermeyen çizgisiyle Amerikan sineması adına gurur kaynağı. Önümüzdeki aylarda 2024 Oscar’ları için yarışacak yapımların en başında yer alan bu iki filmin yanı sıra, pek çok dalda aday olması beklenen “Barbie” Amerika’da yılın en çok gelir getiren filmi oldu. Greta Gerwig’in yönettiği, Margo Robbie’nin başrolde başarılı bir performans sergilediği film, feminist söylemi pembe şekerlere sararak aktarıyor. Oscar sürecinde bu filmlere yeniden dönmek vadiyle, 2023 yılında Amerikan sinemasından gelen dikkate değer diğer yapımları sıralayalım.

AMERİKAN BAĞIMSIZLARI

Usta orkestra şefi ve besteci Leonard Bernstein’ın yaşam öyküsüne odaklanan Bradley Cooper imzalı “Maestro” Cooper’ın oyunculuğu, başarılı görüntü yönetimi ve makyaj tasarımı ile, Celine Song’un ABD-Güney Kore yapımı “Başka Bir Hayatta” (Past Lives) yalın anlatımı, Todd Haynes’in “Bir Skandalın Peşinde” (May December) Natalie Portman ve Julianne Moore’un, Elvis Presley’in aşık olduğu genç kadınla çalkantılı ilişkisini konu alan Sofia Coppala’nın “Priscilla”sı genç oyuncu Cailee Spaeny’nin başarılı yorumları ile öne çıkıyor. Hemen hepsi de aşkın öteki yüzünü sergileyen bu filmlerin yanı sıra, bir sınıf atlama öyküsü olan  “Saltburn”de Emerald Fennell’in, “Gösteriş”de (Showing Up) Kelly Reichardt’ın, “Dünyaya Karşı İkimiz”de (A Thousand and One) A.W. Rockwell’in, “Reality”de Tina Satter’in yönetim başarıları, öğretmen-öğrenci ilişkisi üstüne klasik bir anlatıya sahip başarılı bir yapım olan Alexander Payne’in “The Holdovers”ında Paul Giametti‘nin, Ridley Scott’un “Napolyon”unda Joaquin Phoenix ve Vanessa Kirby’nin oyunculukları dikkate değer. Henüz izleme olanağını bulamadığımız Andrew Haig’in “All of Us Strangers”, Cord Jefferson’un “American Fiction”, Savanah Leaf’in “Earth Mama”sı da Amerikan bağımsızlarının son yılda ürettiği ilginç yapımlar arasında sayılıyor. Bunları sıralamaktaki amacım, okurlarımızın kendi izleme listelerini oluşturmalarına yardımcı olmak. Amerikan sinemasını hafife almayın derim; özellikle bağımsızlar Avrupa sinemaları ile yarışacak düzeyde işlere imza atıyor.

AVRUPA’NIN USTALARI

Avrupa sinemalarından çok sayıda önemli film izledik yıl içinde. Kişisel listemin ilk sırasını iki film paylaşıyor: Finlandiyalı usta yönetmen Aki Kaurismaki’nin “Sararmış Yapraklar” ve Birleşik Krallık’tan Jonathan Glazer’in “Zone of Interest”i. Kaurismaki her zamanki sakin ve duyarlı anlatımı ile iki yoksul ve yalnız insanın buluşmasını anlatıyor; oyuncuları Alma Pöysti ve Jussi Vatanen’in mükemmel yorumları ile… Glazer de, insanın karanlık yanlarına eğiliyor. Özel yaşamında ve işinde iki farklı kişiliğe bürünen temerküz kampı yöneticisi bir Nazi subayının ruh halini soğukkanlı bir anlatımla anlatıyor. Bu filmde de Christian Friedel ve Sandra Hüller’in oyunculukları ve filme ciddi bir katkı veren ses tasarımı öne çıkıyor.

Sararmış Yapraklar 

Sandra Hüller’e Avrupa Film Akademisi seçimlerinde En İyi Kadın Oyuncu, yönetmen Justine Triet’ye En İyi Film ve En İyi Yönetmen ve Senarist ödüllerini kazandıran Altın Palmiyeli “Bir Düşüşün Anatomisi”, Berlin’de Altın Ayı’yı kazanan Nicolas Philibert belgeseli “On the Adamant”, Fransa’nın Uluslararası Film dalında Oscar’a aday gösterdiği Tran Anh Hung filmi “Şeflerin Aşkı” (The Taste of Things) ve Luc Besson’un “Dogman”i bu yıl Fransız sinemasından gelen başarılı yapımlar. Almanya’dan İlker Çatak’ın “Öğretmenler Odası” , Danimarka’dan Nikolaj Arcel’in “The Promised Land”i (Bastarden) de usta işi yönetim, senaryo ve oyunculuklarıyla yılın en iyileri listesine girmeyi hak ediyor. Yılın en ilginç yapımlarından bir diğeri, Romanya’dan Radu Jude’nin “Dünyanın Sonundan Fazla Bir Şey Beklemeyin”i. Berlin’de yarışan film, “Kaçık Porno” ile 2021’de Altın Ayı alan yönetmenin başarısının rastlantı olmadığını kanıtlayan, ülkesindeki çarpıklıkları anlatırken mizah ögesini ustalıkla kullandığı bir yapım.

Birleşik Krallık’tan Ken Loach’un siyasi çizgisini yansıtan “Umudunu Kaybetme” (The Old Oak) ve İtalyan sinemasının ustalarından Marco Bellochio’nun “Kidnapped”i sağlam içerikleri ile öne çıkarken, İspanyol sineması farklı türlerdeki ürünlerle başarılı bir yıl geçirdi. J.A. Bayona’nın Uluslararası film dalında Oscar adayı “Kar Kardeşliği (Society of the Snow), Victor Erice’nin “Kapa Gözlerini”, Lois Patino’nun “Samsara”, Estibaliz Urresola Solaguren’in “Arıların 20.000 Türü”, Latin Amerika’dan dört yapım öne çıktı: Meksikalı yönetmen Lila Avilés’in Meksika, Fransa, Danimarka, Hollanda ortak yapımı “Totem”, Arjantinli yönetmen Rodrigo Moreno’nun Arjantin, Brezilya, Lüksemburg, Şili ortak yapımı “Kabahatliler” (Los Delinquentes), Şilili yönetmen Felipe Galvez Haberle’nin Şili, Arjantin, Birleşik Krallık, Tayvan, Almanya ortak yapımı “Los Colonos” (Sömürgeciler) ve Şilili usta yönetmen Pablo Larain’in Pinochet rejimini anlatan kara mizah yapıtı “Kont”.

Asya sinemalarından izleyebildiğim yapımlardan, Japon animasyon ustası Hayao Miyazaki’nin “Çocuk ve Balıkçıl”, Kore-eda Hirokazu’nun “Canavar”, Ryusuke Hamaguchi’nin “Kötülük Diye Bir Şey Yok”,  İran’dan Houman Seyyedi’nin “III. Dünya Savaşı” ve Ali Asgari ile Alireza Khatemi’nin “Terrestrial Verses”, Arap dünyasından Ürdünlü yönetmen Amjad Al Rasheed’in “İnşallah Erkek Olur” adlı kurmaca filmiyle, Tunuslu yönetmen Kaouther Ben Hania’nın “Dört Kız Kardeş”(Olfa’nın Kızları) ve Faslı yönetmen Asmae El Moudir’in Fas, Mısır, Suudi Arabistan, Katar ortak yapımı “Tüm Kötülüklerin Anası” adlı belgeselleri uluslararası sinema ortamında beğeni kazanan filmler oldu.

Yılın en iyileri listesine, 2023’de ülkemizde - bir bölümü sinemalarda, diğerleri platformlarda - gösterime giren 2022 yapımı filmler “The Banshees of Inisherin”, “Fabelmanlar”, “Babylon”, “Saint Omer”, “Korsaj”, “Güzel Bir Sabah”, “Balina” ve 2023 Oscar adayları arasında yer almasına karşın henüz ülkemizde gösterilmeyen Todd Field’in 2022 ABD yapımı “Tar”ını almadım.

Yunan sinemasının iddialı yönetmeni Yorgos Lanthimos’un “Poor Things”ini, günümüzün en önemli sorunlarından göçmen sorununa eğilen Polonya’dan Agnieszka Holland’ın “Yeşil Sınır” ve İtalya’dan Matteo Garrone’nin “Kaptan Benim” filmlerini, Alice Rohrwacher’in İtalya, Fransa, İsviçre ortak yapımı “La Chimera”, Fransa’dan Quentin Dupieux’nun “Daaaaaali!”, Bertrand Bonelo’nun Fransa-Kanada ortak yapımı “Yaratık”, Belçika’dan Bas Devos’un “Here”, Alman usta Wim Wenders’in Japonya’da çektiği ve Japonya’nın Oscar adayı olan “Mükemmel Günler”, İzlandalı yönetmen Hlynur Palmason’un “Tanrının Unuttuğu Yer”, Vietnamlı yönetmen Thien An Pham’ın “Inside the Yellow Cocoon Shell”, Ukrayna’dan Mstyslav Chernov‘un belgeseli “Mariupol’de 20 Gün” filmlerini henüz izlemediğimi belirtip, izlediklerim arasında yılın en iyilerini içeren 10 filmlik listemi vererek bitireyim:

1. Sararmış Yapraklar

2. The Zone of Interest

3. Dolunay Katilleri

4. Oppenheimer

5. Bir Düşüşün Anatomisi

6. Dünyanın Sonundan Fazla Bir Şey Beklemeyin

7. Dört Kız Kardeş

8. Totem

9. Öğretmenler Odası

10. Umudunu Kaybetme