Avrupa, her ekonomik kriz sonrası tekrar hatırladığı göçmenleriyle yeniden tanışmaya niyetlendi. Avrupa Birliğince üç yıldır finanse edilen MEDIVA projesi dahilinde, önceki hafta, taze göçmen yazarınız da bu tanışmaya dahil oldu. Hollanda’nın başkenti Amsterdam yakınlarında Utrecht’te düzenlenen, iki gün süreyle bir çalıştaya davet edildim. Konu göçmenler ve medya olunca göçmen bir gazeteciye de bu toplantıda yer açılmış. “Avrupa’ya göçenlerin başına neler gelir?” başlığını bir de benden dinlemek istemişler. Davete ‘evet’ derken anlatacaklarıma böylesi meraklı bir bilim ve medya topluluğuyla karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim. Öyle ki ikinci gün, çalıştayın kapanış panelinde konuşacak dört kişiden biri olarak belirlendim. MEDIVA’nın Hollanda ayağını organize eden Ed Klute, bu duruma “Yeni ve cesaretli seslere ihtiyacımız var” diye açıklık getirdi.

MEDIVA projesi, Avrupa toplumlarında giderek artan çeşitliliği yansıtacak şekilde medyanın kapasitesini güçlendirmeyi hedefliyor. Avrupa Üniversite Enstitüsü’nün koordinasyonuyla ayaklandırılan proje, Avrupa’daki göçmenlerin uyum sürecini teşvik için yollar arıyor. Bu zorlu gözüken hedefler, AB için artık zorunluluk. Çünkü rakamlar bağırıyor. Tüm Avrupa’nın nüfusu, yaklaşık 770 milyon. Alman etnologlar oturup saymış. Bu nüfus kalabalığında 87 çeşit halk grubu var. Bunlardan 33’ü kendi ülkelerinde çoğunlukken 54’ü azınlık gruplarını oluşturuyor. Avrupa’da bahsedilen azınlık gruplarının oranı yüzde 14 ve bu 105 milyonluk bir kitleye denk geliyor. Kıtaya, Avrupa dışından gelen göçmen sayısı 60 milyon.

Avrupa’da hali hazırda yürütülen, azınlıkların ve göçmenlerin uyum politikalarına yeni akımlar getirilmek isteniyor. 1970’lere kadar yürütülen asimilasyon yaklaşımının tamamen unutulması gerektiği, entegrasyonda da “Bize benzeyin” değil, “Nasılsak öyle kalalım ama birbirimizi anlayalım” anlayışını oturtmak hesaplanıyor. Göçmen ve azınlık gruplarını anlamak için de en önemli ayak medya. Ama bugün işleyen geleneksel Avrupa medyası buna cevap vermekten çok uzak. Çünkü profesyonel medya elemanlarının, göçmen ve azınlıklarla bağı yok. MEDIVA tam bu noktada işi pratiğe dökmeye çalışıyor. Sosyal medyayı ve internet gazeteciliğini kullanarak göçmen gruplarını, kendi dillerinde haber üretmeye çağırıyor. Oluşturulacak bir veritabanı aracılığıyla da gazetecilerin ve diğer medya profesyonellerinin bu kaynaklardan haber yapmaları sağlanacak.

Projeyle peşinden koşulan bir başka konu da Avrupa’da yaşayan ikinci, üçüncü nesil göçmen kökenli gençlerin gazeteci olmaya özendirilmesi. Özellikle görsel medyada, göçmen kökenli birilerinin ekran önünde yer almaması medyaya duyulan güveni azaltıyor. Göçmenler, kendilerinden birini haberci olarak görmedikçe sunulan bültene inanç duymuyor. Bu özellikle “Arap Baharı” diye adlandırılan Ortadoğu’da yaşanan halk ayaklanmalarında, aktarılan bölge haberciliğinde ortaya çıktı. Yaşadığı Avrupa ülkesinin dilini konuşan Arap kökenli televizyoncular, büyük göçmen kitlelerini ekran önüne topladı. Bazı haber arkası programları izlenme rekorları kırdı.

MEDIVA projesinin Hollanda ayağında iki gün boyunca hem tek hem paralel tartışmalarla anahtar konuşmacılar, bölgesel ve ulusal dosyalar sundular. Yine de katılımcılar, esas ayrıntıları toplantı salonlarında değil, yemek masalarında konuştular. Avrupa Birliği’nin üniversiteler aracılığıyla soyunduğu bu ve buna benzer yeni toplum mimarlığı projeleri, nereye gideceği belli olmayan çabalar olarak görülüyor. Hele Avrupa göçmeninin, bu projeyle çocuğunun gazeteci olmasına izin vermesi, pek hayalperest bulundu. Çünkü göçmenlerin gazeteciliği meslekten saymadığı genel kanıydı. Tanışma fırsatı bulduğum dünyadan biraz haberdar her katılımcı da Türkiye kökenli bir gazeteci olduğumu öğrendiklerin de bana Türkiye’deki tutuklu gazetecileri sordular. Avrupa, geleneksel medyayı güçlendirmek isterken Türkiye gazeteci tutukluyor. Türkiye’deki tutuklu gazeteci sayısını 92 olarak duyuran Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, işini yapamayacak. Türkiye böyle AB’ye giremeyecek, anca göçecek.