Önceki gün, 4 AKP’li Eski Bakan’ın haklarında yolsuzluk ve usulsüzlük yaptıkları nedeniyle TBMM’de açılmış olan “Soruşturma Komisyonunun” çalışmalarına yayın yasağı getirildi.

Yasak talebi, Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in yargıya başvurmasıyla gerçekleşti.

Parlamento tarihinde ilk defa böyle bir talep yapılıyor. Ve Cumhuriyet süresince eşine rastlanmayan bir örnek yaşanıyor!..

Demokrasinin beşiği, düşünce ve ifade özgürlüğünün teminatı olan Meclis, Anayası’nın görev verdiği bir konuda yapmış olduğu çalışmayı kendisini seçenlerden saklıyor...

Halk, vekalet verdiği Meclis’in ne yaptığını öğrenemiyor!.. Böylece “Millet adına görev yapmakla övünen” AKP ve onun Meclis Başkanı, anayasal suç işlemeye devam ediyor...

Anayasa’ya göre TBMM, hükümeti denetlemektedir... Denetim yollarından en önemlisi “Soruşturma Komisyonudur.”

Bu komisyonun her türlü bilgiyi alma hakkı ve yetkisi vardır. Üstelik yaptırım gücü de bulunmaktadır. Savcılık görevi görür!..  

Hazırladığı dosya ile soruşturulan Bakan ya da Bakanları Meclis genel kurulunun onayını alarak “Yüce Divana” sevk etme gücüne sahiptir!.. Soruşturma Komisyonu kendi gündemine hâkimdir. Kimi dinleyeceğine, hangi belgelere ulaşacağına ya da hangi kurumları araştıracağına ve nereye kadar gideceğine komisyon karar verir. Gerekirse gizlilik kararını da komisyon oybirliğiyle alır... Hal böyleyken, komisyondan talebi olmaksızın Cemil Çiçek’in komisyon adına yargıya başvurması mümkün olamaz...

Nitekim CHP Grup  eski Başkanı Hakkı Süha Okay, Çiçek’in komisyonun “yetkilerini gasp ettiğini” dile getirmektedir... AKP’li her yetkili konuşmasının bir yerinde vesayetten bahseder. Bu kavram dillerinden hiç düşmez!.. Ülkeyi 10 yıldır vesayetleri kaldırmakla kandırmaktadırlar...

Oysa şimdi, 4 Bakan’ın yolsuzluklarını soruşturan Komisyonun üzerinde TBMM Başkanı Çiçek tarafından görülmemiş bir vesayet uygulanmaktadır... 

Bu davranış,TBMM’nin üzerine hak etmediği bir gölge düşürmüştür!. Cemil Çiçek sadece Anayasal suç işlememiş, yetkisini aşarak, siyaset ve ahlak açısından da bataklığa gömülmüştür. Meclis Başkanı güya tarafsız olmalıdır!.. Çiçek tarafsız kalamamıştır!..

Ama daha vahim olanı, Çiçek bu davranışı ile bilgi ve belgelerin gizlenmesine fırsat verecektir... Bu zorlama durum, aslında  4 Bakan’ın yolsuzluk yaptığının bir nevi ikrarıdır!..

Ayrıca Çiçek, onları korumak adına Meclis’in itibarını ve şahsi saygınlığını askıya almıştır!.. Uygulanan bu yasak bir sansürdür!.. Tıpkı Uludere katliamı, Bingöl Emniyet Müdürü’ne yapılan suikast, Soma, Ermenek maden kazaları ve Musul Konsolosu’nun kaçırılması olayına konulan yasaklar gibi... Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi tarafından ağır dille olayın  kınanması, işin vahametini göstermektedir!..

Belli ki dehşet durumdan Cemil Çiçek çok huzursuz oldu!..

Dün geç saatlerde “yayın yasağı için kendisinin başvuru yapmadığını” açıkladı!..

Peki başvuruyu kim yaptı?..

Şayet Mahkeme kendiliğinden böyle bir karar almışsa iş yargı skandalına dönüşür!..

İktidar 12 yıldır bize ne olduğumuzu anlatmakla vaktini geçirdi.

Vesayet altında kaldığımızı...

Haklarımızı alamadığımızı,eşit ve özgür olmadığımızı... İbadetimizi istediğimiz gibi yapmadığımızı... Hep yediklerimize, giydiklerimize, konuştuklarımıza karışıldığını söyledi... Halkımızın bir kısmı bunlara kandı... AKP’ye oy verdi... Sonra, kendisinin ne olduğunu sürekli anlattı!.. Namus dersi verdi. Şereften bahsetti. Ahlakın yüceliğini söyledi... Yaratandan dolayı yaratılanı sevdiğini açıkladı...

Gecekondulara gidip iftar açtı... Çocuklara oyuncak dağıttı... Demokrasi dedi... Hak, özgürlük, eşitlik dedi... Kürdü, Alevi’yi ayırmıyorum... Fakirin yanındayım dedi... Hukuk dedi... Ancak, söylediklerinin tam tersini yaptı... Bu durum bana Dostoyevski’nin önemli bir sözünü hatırlatıyor...

Diyor ki; ”Yarattığım karakterlerin olmayan değerlerini, konuşmalarında varmışçasına sürekli tekrarlarla göstermeye çalışırım...”

AKP’lileri daha iyi anlamak için Oscar Wilde’in şu sözünü ekleyelim;

“İnsanlar daha çok kendilerinin ihtiyacı olan şeyleri başkalarına vermeye bayılırlar; öğüt, şeref, namus  gibi…”

Anlaşılan o ki; Cumhuriyet döneminin en büyük yolsuzluğunun ortaya çıkmasını hiçbir güç engelleyemeyecek...

Zaten her şey ayan beyan görülüyor!..