Çok aktörlü Suriye savaşında gelişmelerin hızına yetişmek mümkün değil. Küresel güç merkezlerinin, bölgesel ve yerel aktörlerin yer aldığı savaş potasında sahada da masada da hummalı bir kapışma, rekabet, nüfuz mücadelesi var. Çok sayıda değişkenin olduğu, savaş içinde savaşın yaşandığı ülkede dengeler, ittifaklar, pozisyonlar da bu mücadeleye bağlı olarak hızla değişebiliyor. Fırat’ın doğusuna yönelik harekât dengeleri değiştiren son hamle oldu. Harekâtın henüz birinci haftası dolmadan rollerin yeniden dağıtılmasına, yeni ittifaklara yol açtı.

Sahadaki gelişmeler çerçevesinde pozisyonlarını sürekli olarak güncelleyen küresel güç merkezlerinin manevraları yeni Osmanlıcıları Suriye bataklığında tek başına bıraktı. Fetih rüyalarıyla ülkeyi maceradan maceraya sürükleyen siyasal İslamcı rejim “övünç kaynakları” Özal gibi 1 koyup 3 almak isterken, tersi oldu; 1 koyup 3 kaybetti. Özal da 30 yıl önce benzer bir hevese kapılmış, Körfez Savaşı’nda bir koyup üç almak isterken bu heves elinde patlamıştı.

BİR KOYUP ÜÇ KAYBETTİLER!

Bir sevda uğruna neler kaybedildi?

  • ‘Dost’ dedikleri Trump beklenildiği gibi yalnız bıraktı, ABD ile ittifak zedelendi, ilişkiler limonileşti. Trump tehdit üstüne tehdit savururken, İran’dan sonraki en büyük ekonomik, siyasi, askeri yaptırımlar kapıda.
  • Suriye Kürtleri Rusya-Şam İttifakı’na yanaştı. Moskova’nın arabuluculuğundaki anlaşma çerçevesinde Suriye birlikleri SDG’nin elindeki kuzey kentlerine girdi. Menbiç, Tabka, Tel Emir, Kobane sırada. Şam yönetimi Kürtlerle anlaşarak mevzi genişletti.
  • Pimi çekilmiş IŞİD bombası Türkiye’nin kucağına bırakıldı. Bütün dünyanın kaçındığı sorun Türkiye’ye havale edilirken, Ankara’nın “değersiz yalnızlığı” daha da derinleşti. Ankara daha çok yalnızlığa itildi.

ASLINDA NE OLDU?

Suriye sahasındaki aktörlerin her birinin kendi özel ajandası olsa da Şam ve YPG/SDG’nin anlaşması yeniş değil. Kürtlerle Şam’ın anlaşması yeni değil. Daha önce de benzer şekillerde anlaşılmıştı.

  • İç savaşın hemen ardından 2012 yazında ÖSO ve Selefi cihatçı gruplara karşı sıkışan Suriye devleti, stratejik bir hamle ile ülkenin kuzeyinden çekilerek buraları YPG/SDG/Kürtlere bıraktı. Kürtler kuzeye cihatçıları sokmazken, Suriye ordusu da büyük kentleri korumaya geçti.
  • İki yıl önce Menbiç’te de benzer bir anlaşma yapıldı. Fırat Kalkanı Harekâtı’yla Türkiye’nin Menbiç’e yönelme tehlikesi üzerine kenti çevreleyen sekiz köyün kontrolü Rusya üzerinden Suriye’ye bırakılmıştı. Zeytin Dalı Harekâtı öncesi Afrin’de de benzer bir manevra hayata geçirildi.
  • İç savaştan yedi yıl sonra bu kez tersi oldu; Türkiye-ÖSO ittifakına karşı sıkışan YPG/SDG/Kürtler Suriye devletini kendi bölgelerine çağırdı. Ortak “düşman” ÖSO ve Türkiye’ye karşı ittifak yapıldı. Suriye ordusu 2012’den bu yana ilk kez ülkenin kuzeyine dönmeye başladı.

DEĞERSİZ, TEHLİKELİ YALNIZLIK

Suriye denkleminde ABD ile Rusya arasında sıkışıp kalan, iki küresel aktörün sürtüşmesinden nemalanmaya çalışan AKP/Saray rejiminin yaşadığı sıkışmışlık Barış Pınarı Harekatı’yla daha da derinleşti. Aradaki küresel ve/veya yerel unsurların çekilmesiyle savaşın başladığı Mart 2011’den bu yana Suriye ordusu ile TSK ilk kez karşı karşıya. İdlib, Menbiç gibi kriz bölgelerinden farklı olarak arada tampon bölgeler, unsurlar, güçler yok. Suriye ordusunun, SDG’nin, YPG’nin, ÖSO’nun, TSK’nin burun buruna geldiği mevcut durum büyük risklere gebe.

Yeni Osmanlıcılar tehlikeli bir yalnızlığın girdabında. Ülkeyi Suriye bataklığına saplayıp, tehlikeli bir savaşın içine sürüklerken, ufak bir kıvılcım tüm bölgeyi ateş topuna çevirebilir.

RUSYA ALANINI GENİŞLETTİ

ABD emperyalizmi Suriye’de sıkıştı. Tarihsel müttefiki Türkiye ile yeni müttefikleri Suriye Kürtleri arasında denge bulmaya çalışan Trump yönetiminin “ben çekiliyorum, ne haliniz varsa görün” kararı bu sıkışmışlığın itirafı adeta. Bir manevrayla kuzeyden daha aşağıya çekilen ABD’nin aksine Türkiye’yi Astana ve Soçi süreçlerine dâhil ederek kendine yakınlaştıran Rusya hamle üstünlüğünü ele geçirdi.