İsveç’te, bir teknoloji mağaza zincirinin kataloğunda tanıtılan ürün beni şaşkına çevirdi. Ürün, katalogda GPS bölümünün altına

İsveç’te, bir teknoloji mağaza zincirinin kataloğunda tanıtılan ürün beni şaşkına çevirdi. Ürün, katalogda GPS bölümünün altına yerleştirilmiş. Çocuk çipi. Tanıtım yazısı şöyle başlamış: “Cep telefonu veya bilgisayarla çocuğunuzu takip edip izini sürebilirsiniz. Çipli bir çocukla, çocuğunuzun her zaman nerede olduğunu kontrol edebilirsiniz. Kaçırılırsa veya kaybolursa bu uygulama işinize yarayacak.” Yazının devamında sistemin nasıl çalıştığı anlatılıyor. “Çipin içinde GPS sistemi var ve çiple birlikte bir bilgisayar yazılımı veriliyor. Bu program, çocuğunuzun gerçek zamanlı olarak, nerede olduğunu gösteriyor. Yazılım, Google Map’le tam entegre. Uydudan alınan harita bilgileriyle çip taktığınız çocuğun 10 metre yakınına kadar ayrıntılara ulaşabiliyorsunuz. Çip yazılımı, ayrıca internete girilen cep telefonlarına da kurulabiliniyor ve sosyal paylaşım siteleriyle (örneğin facebook’la) bilgi paylaşımı yapabiliyor. Böylelikle çocuğun her anı, güncel bir şekilde facebook’taki hesabına yansıyor. Gelişmiş modesense teknolojisiyle çocuğun keyfi veya bezini doldurup doldurmadığı sosyal paylaşım sitesindeki hesabında anında yer alıyor.”
Hadi bakalım iyi saatte olsunlar, yeni nesil çocuklara çip takıp öyle hayata salacağız artık. Kataloğa baktıkça isyan ediyorum, “Bu nasıl olur?” diye. Hali hazırda, tanıtım yazısının gerisi de tam bu noktayı anlatıyor.  “Çocuk çipi, özel nano teknolojisi sayesinde kan dolaşımından elektrik alıyor, her hangi bir pil veya şarj sorunu ortadan kalkıyor. Bebeğinize, çip taktırmak lisanslı sağlık ocaklarında ve hastanelerde mümkün. Uyarı; çip yerleştirmek devlet sağlık sigortası güvencesine girmediği için fiyat, tüketici tarafından ödenecektir.” Bitti, tanıtım yazısı bu kadar. Ne kadar zamandan beri yapılıyor bu iş diye düşünüyorum önce. “Of Evrim ya, ama büyük haber atladın” diye kızıyorum kendime. “Kataloğa düşüne kadar niye başka yerde hiç okumadım” diye geçiyor aklımdan.
İnternetten karıştırıyorum bu ne böyle diye. Oraya bakıyorum, buraya bakıyorum. Sonuç; şaka çıkıyor. Teknoloji mağaza zinciri, müşterileri arasında bir yarışma düzenlemiş. Mağazanın ürün kataloğunda yayınlamak üzere bir blöf ürün yaratılmış. Aslında olmayan ama gerçeğe en yakın duran ürünü yazan, ödülü kapıyor. Katalogda yer alan blöf ürünü bulup mağaza zincirinin internet sitesine form bırakanlar içinden de ayrıca bir çekiliş yapılıyor. İyi hadi, çip takıp gezeceğimiz dönemlere daha gelmedik.
Hafta içi, İsveç gazetelerinden birinde, kocaman bir resim altı haber yerleştirilmiş. İki yaşındaki Çinli çocuk, Pekin’de bir ana caddede, ağaca zincirlenmiş, babasını bekliyor. Babası bisiklet taksicisi olarak çalıyor. Taksi şoförü Chen’in oğlunu yuvaya gönderecek yeterli parası yok. Onun yerine bir zincir ve kilit almış. O, Pekin sokaklarında çalışırken oğlunu ağaca zincirliyor. Eğer kilitlemezse çocuğunun kaçırılacağından korkuyor. Baba Chen, “Yakın zamanda 4 yaşındaki kızım kayboldu. Oğlumu da kaybedeceğime ona zincir vururum daha iyi” diyor. İngiliz haber kaynaklarına göre Çin’de her gün 190 çocuk kaçırılıyor. Çocuklar genellikle erkek. Beli bir ücret karşılığı, yurt dışına çıkartılıyor. Evli çiftler tarafın evlatlık olarak alınıyor. Erkek çocuklar, kızlara göre daha pahalı. Yaklaşık 10 bin kron.
Teknoloji mağazasının açtığı yarışmada, kataloğa konulacak blöf ürünü bulan kişiye verilen ödül de 10 bin kron. Şu sıralar bu para, Türk Lirası olarak 2 bin TL ediyor.
Biri şaka, biri gerçek.