Bekleme bizi İstanbul

TÜİK’in açıkladığı verilere göre İstanbul’da tersine göç 2018’den bu yana devam ediyor. Son 5 yılda 2 milyon 182 bin kişi megakentten göç etti. Bu sayı, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Konya ve Adana dışındaki şehirlerin nüfusundan çok. İstanbul’da ortalama ilçe nüfusunun yaklaşık 408 bin olduğu düşünülürse, 2018-2022 yılları arasında 5 ilçeyi dolduracak kadar insan “hadi bana eyvallah” demiş ya da istemeye istemeye bavulunu toplamış.

Elbette İstanbul göç de alıyor. Aynı zaman dilimi içinde şehre 1 milyon 983 bin kişi gelmiş gelmesine ama son 5 yıldaki net göç olgusuna bakıldığında gidenlerin sayısı gelenlerden 199 bin fazla. İstanbul bu açıdan pek çok şehirden ayrılıyor. 2022 yılında İstanbul’da net göç eksi 32 bin iken, Ankara ve İzmir’e göç edenler, bu kentlerden ayrılanlardan daha fazla. Ankara’da net göç 27 bin, İzmir’de ise 25 bin. Antalya ve Muğla’nın yanı sıra, İstanbul’a yakın olan Bursa, Tekirdağ, Sakarya ve Balıkesir gibi kentlerde de göç anlamında kayda değer bir yükseliş var.

Peki bu göçün sebebi ne? İstanbul’un bugün 16 milyonu aşan kalabalık nüfusu, geçmişten bu yana önemli bir problem olarak görülüyor. Farklı alanların uzmanları yıllardır, şehirdeki birçok problemin kaynağının fazla nüfus olduğuna ve nüfusu diğer illere yayacak bir planlamanın yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Çünkü İstanbul’un fiziki şartları ve kaynakları bu kadar fazla insana ev sahipliği yapmak için yeterli değil. Ülke nüfusunun yaklaşık 5’te 1’inin yaşadığı kent, yüzölçümü açısından Türkiye’nin en büyük 63’üncü ili. Memlekette kapladığı alan İstanbul’dan küçük olan sadece 17 şehir bulunuyor. Megakentte kilometre kareye 2 bin 800 insan düşüyor. Hal böyle olunca trafikte, ulaşımda, depreme hazırlıkta, eğitimde, sosyalleşmede, enerjide, su kullanımında, yeşil alanları muhafaza etmede vs. büyük sorunlar baş gösteriyor.

Tersine göçün sebebi elbette hükümetin İstanbul’un nüfusunu azaltmak amacıyla devreye aldığı merkezi planlama değil. Bunca insan yerellerde gelişen tarım ya da büyüyen ekonomiye bağlı istihdam koşulları nedeniyle İstanbul’a veda etmiyor. İstanbul, kiraların ve yaşam pahalılığının halkı en fazla hırpaladığı şehir konumunda. Göçün başat nedeni de tahmin edilebileceği gibi ekonomik sıkıntılar. Aile fertlerinden birine bağımlı yapılan göçün ardından İstanbul’u terk etmenin en belirgin nedeni hayat koşulları. TÜİK’in verileri, 2022’de daha iyi konut ve yaşam koşullarına ulaşmak için İstanbul’dan kopanların oranının yüzde 22,1 olduğunu ortaya koyuyor. İş değişikliği/tayin, emeklilik, başka kentten ev alınması gibi gerekçelerle birlikte nedeni bilinmeyen göç de ekonomik sorunların tabelaya yansıyandan daha büyük olduğunu düşündürtüyor.

İstanbul Planlama Ajansı’nın (IPA) Ekim 2023 verilerine göre kentte ortalama kira 13 bin 500 lira. Merkezi noktalara yaklaştıkça ortalama kira 20 binleri buluyor. Yine IPA’nın İstanbul Barometresi Eylül 2023 anketine katılanların yüzde 34,8’i, ekonomik sıkıntıların kentin bir numaralı gündemi olduğunu söylüyor. Yüzde 32,5’i kredi kartı borcunun asgari tutarını ödeyebildiğini, yüzde 43,1’i kıt kanaat geçinebildiğini, yüzde 20’si işten çıkarılma korkusu yaşadığını belirtiyor. Ankete katılanların yüzde 40’ı, ekonomik koşulların daha kötüye gideceğini düşünüyor. Aynı çalışmaya göre İstanbulluların stres seviyesi 10 üzerinden 7,3; yaşam memnuniyeti ise 4,6. İstanbul halkının yüzde 48,7’si öfkeli.

İstanbul artık sakinlerini kusuyor. Yedi tepeli şehirde onca zorluğu rağmen yaşamaya devam etmek zorunda olan milyonlar ise köşeye sıkışmış bir boksör gibi bir yandan dayak yerken bir yandan da yarı baygın bir şekilde ayakta kalmaya çalışıyor. Kentte yaşamak dün olduğundan çok daha zor, yarından kesinlikle kolay. Alınan ücretler ay sonunu getirmeye, insan onuruna yaraşır bir yaşam sürmeye imkân vermiyor. Yakın gelecekten de bir beklenti yok. Vedat Türkali’nin “Bekle Bizi İstanbul” diye seslendiği kadim şehir, gencinden yaşlısına emeğiyle geçinen halk kesimleri için kocaman bir ıstıraphane gibi. Güçlü bir toplumsal örgütlülüğün ve yaygın dayanışmanın eksikliği, doğal olarak bireysel çözümleri geçer akçe haline getiriyor.

Türkiye’nin en büyük şehrinde yaşam altüst olmuşken siyasetin gündemini ise bambaşka konular meşgul ediyor. Ülkeyi yönetenler zaten böyle olsun istiyor. İktidar gerçekleri unutturacak konular üretip toplumun bilincine enjekte ediyor. Anaakım siyasetin muhalif aktörleri de halkın yaşadığı sorunlardan epey uzak. Resmi muhalefetin bir kısmı delege hesaplarına, diğer kısmı da kendine yeni rota çizme işine gömülü halde. Yurttaşın oturduğu eve ne kadar kira ödediğinden çok, oturulacak makam koltuklarının muhasebesi yapılıyor. Kısacası rejimin sınırlarını ve iç yapısını belirlediği siyaset alanı, muhalefetten de öyle ya da böyle onay alıyor.

İktidar ve muhalefetin el ele vererek evlere hapsettiği, suskunlaştırdığı, “sandığı bekle” diyerek heyecanını söndürdüğü halk kesimleri de politik bir özne olamadığından temsile dayalı bu aldatmaca, “siyaset” adı altında sahnelenmeye devam ediyor. Halkın siyasete maruz kalmak yerine siyaseti kendisine maruz bıraktığı yeni döneme dek, herkese iyi seyirler.