“Memlekete komünizm lazımsa onu da biz getiririz” diyen meşhur Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ı haklı çıkaracak kelamlar duymaya başladık son günlerde. Memlekete “lazım olduğuna” inandıkları kapitalizm karşıtlığını gerçekten de memleket kapitalizminin Tandoğanları “getirecekler” gibi neredeyse.

Ülkemizin en büyük sermaye gruplarının mensuplarından Ali Koç’un, Bülent Eczacıbaşı’nın birdenbire kapitalizm karşıtı kesilmelerini kendi anti kapitalistliklerinin adeta onaylanması gibi anlayıp içten içe sevinç duyan bir dolu solcumuz da varmış meğer, gördük. Her ne kadar alay eder gibi yapsalar da “bizim dediğimize geldiler” tadında bir böbürlenme var çoğunda.

Kapitalizme her karşı olduğunu söyleyeni yol arkadaşım sayamam ben şahsen. Aynısını dillendiren nice Neo Nazi vardır ki, Koç ile Eczacıbaşı’nın eleştirilerinden çok daha serttir yaklaşımları.

Bu kapitalizm kötülemesini Papa Fransis yaygın hale getirdi benim bildiğim. Geçen yıllarda çıktığı Latin Amerika turunun Paraguay ayağında yoksulluğun nedeni olarak kapitalizmi göstermişti o da. Kimin söylediği her zaman önemli olmaz bazı durumlarda, o yüzden yoksulluğu “Tanrı’nın kullarına takdiri” gibi gören, iman sahiplerinin de böyle görmesini öğütleyen bir din mensubu söylemiş de olsa, söylenen doğru kuşkusuz. Tabii Papa cenaplarının bunu kapitalizm karşıtlığının zirve yaptığı Latin Amerika’da dile getirmesi, mekâna/coğrafyaya özgü konuşma “diplomasisi”nden kaynaklanıyordur, o ayrı mesele haliyle.

Kapitalizmin tüm nimetlerinden yararlanan, Microsoft kurucusu Bill Gates de “Kapitalizm bizi iklim değişikliğinden kurtaramaz. Çare sosyalist politikalar” demişti, anımsarsınız. Bir hakkı teslim etti diye ona kızacak halimiz yok elbette. Sağ olsun. NASA’nın yaptırttığı bir araştırmada da insanlığın karşılaştığı sorunların çözümünün komünizmde olduğu belirtilmişti. Belki de “ayağınızı denk alın, böyle giderse komünizm gelir” denmek de istenmiş olabilir ama olmadık kişilerin/kurumların malum “hayalet”in varlığından söz etmeye başlamaları fena sayılmaz. Bence çok çok güzel bu.

Bülent Eczacıbaşı’nın kapitalizmin insanlık için istenen sonuçları vermediğini ifade etmesi de “yahu ne oluyoruz” dedirtti bana, sizi bilmem. Durup dururken bu lakırdıların edilmesi işte benim fantezime kaynaklık ediyor bir anlamda. İster misiniz “büyük sermaye”, umudunu uzun zaman önce kestiği AKP’ye, yoksulların da gazını alacak kelamlar etmeye başlayan Ali Koç gibileri alternatif olarak çıkarsın? Nabız yoklanmış olamaz mı?

Ne ilgisi var demeden önce Cem Boyner örneği anımsansın. Memlekette “eksik olan demokrasiyi” Yeni Demokrasi Hareketi ile Boyner getirmeye kalkmıştı. Din meselesinde, Kürt sorununda, alt kimliklere ilişkin konularda çözüm önerileri de vardı, malum.

Ali Koç’un AKP’ye alternatif olması “fıtratı”na da uygun. Türkiye’nin AB’ye girmesine, kendi iç pazarını kaybedeceği korkusuyla başından beri karşı çıkan Koç grubunun yakındığı kapitalizm herhalde “AB kapitalizmi”dir, neden olmasın? Perinçek falan, ulusalcılar da “milli kapitalizm”i destekliyor madem, AB karşıtı Ali Koç’tan iyisini mi bulacaklar. Koç AKP’nin desteklediği kır sermayesine karşı büyük kent sermayesini de temsil ediyor pekâlâ. Daha ne olsun?

Avrupa’ya değil Avrupa Birliği’ne karşı olan bir sosyalist olsam da Koç’u ya da benzerlerini elbette desteklemem ben ama dediğim gibi “şöyle milli, gelişmiş bir burjuvazimiz olsa ne iyi olurdu” diye hayıflanan solumsular için de iyi bir alternatif gibi duruyor Ali Koç. “Anadolu burjuvazisi”nin “Cumhuriyet burjuvazisi” ile kapışmasının yeni bir evresine giriyoruzdur kim bilir?

Kim destekler peki Koçları? Perinçekgiller tamam elbette. Ortanın solu, kimi Kürt çevreleri, “endişeli modernler”, “muhafazakâr endişeliler” . Neden olmasın? Boyner’i, Cem Uzan’ı destekleyenleri bir anımsayın. Koç bu iki addan da daha donanımlı biri ayrıca. Hiç olmadı bakarsınız Koç CHP’den “buyur partimize gel” diye bir davet de alabilir. Zaten CHP’li bilinen bir sermaye grubu. CHP Genel Başkanı Ali Koç, pek yadırgatıcı bir söyleyiş gibi gelmiyor kulağa.

Kabul ediyorum işte. Benimki fantezi. Ama olmaz da değil. Olur. “Clinton/Blair kaynaklı bir Avrupa solu geliyor, kurtuluşumuz burada” diyen “solcu” arkadaşlarımız vardı bizim. Neden olmasın?
Neler olmuyor ki memlekette?