Yoksul halkların isyanı dalga dalga Güney’den kıyıları vurmaya başladı. “Baldırı çıplaklar”ın isyanı umut saçıyor. Nasıl saçmasın ki? Önce nesnel bir tespit, yani somut şartların somut tahlili; Yeni bir küresel isyanlar çağındayız. Salgınla katmerleşen neo liberal ekonomik krizin yol açtığı tahribata karşı halklar ayakta. Artan açlığa, yoksulluğa, sefalet ve adaletsizliği karşı beklenen isyan dalgası ilk olarak Sri Lanka’da patlak verdi. Sri Lanka’da olan bitenleri beş madde halinde özetleyelim.

1) HALK NE İSTİYOR?

Bir ada ülkesi olan 22 milyonluk Sri Lanka, on yıllardır Rajapaksa hanedanlığı tarafından yönetiliyor. Tamil halkının bağımsızlık taleplerini kanlı bir şekilde bastıran ve Tamillere karşı katliam yapan Rajapaksa’lar ülkenin mutlak hakimi. Nisan ayında istifa etmek zorunda kalan 2005-2015 yılları arasında iki dönem boyunca devlet başkanlığı koltuğunda oturan Mahinda Rajipaksa yönetiminde 2009 baharında Tamil Kaplanları’nın yenilgiye uğratılarak 30 yıllık iç savaşın sona erdirilmesi sonrası ülkenin çoğunluğunu oluşturan (%74,9) Sinhalar arasındaki kredibilitelerini yükselttiler. Ancak ülkeyi bir aile çiftliğine dönüştüren Gotabaya Rajapaksa, başbakanlık ve bakanlıklar dahil devletin her kademesine “Rajapaksalar”ı doldurdu. Rajapaksa ailesi Sri Lanka siyasetini tekelleştirdi. İki ay önce istifa eden başbakan da kardeş Mahinda Rajapaksa’ydı. Sri Lankalılar yolsuzluk, adam kayırma ve kötü yönetime karşı yıllardır mücadele veriyordu.

2) PROTESTOLAR NASIL BAŞLADI?

Sri Lanka uzun bir süredir ekonomik krizin girdabındaydı. Salgınla birlikte açlık, pahalılık ve yoksulluk daha da arttı. Ülkenin büyük bölümü açlık sınırının altında. Sefalet diz boyu. Ukrayna savaşının da etkisiyle daha da derinleşti. Bir ada ülkesi olması vesilesiyle tedarik-lojistik ağında yaşanan aksaklıklar da üstüne gelince ülkede sorunlar kronikleşti. Dünya Eşitsizlik Veri Tabanı’na göre en zengin ülkedeki en zengin yüzde 10’luk kesim toplam servetin yüzde 63,8’ine sahip. Gelir adaletsizliği ve sınıfsal uçurum had safhada. Gıda ve enerji krizlerinin akut hale gelmesiyle Rajapaksa hanedanlığı çözülmeye başladı. Kriz derinleştikçe Rajapaksa yönetimi IMF ve Dünya Bankası’nın kemer sıkma taleplerini hayata geçirmek içim adımlar attı. Öyle ki IMF heyeti isyanlar sürerken ülkedeydi.

3) İSYANA KİM ÖNCÜLÜK EDİYOR?

Bu bir halk isyanı. Aylardır devam eden protestolarda herkes var, belirgin bir öncü grup yok. Her kesimden Sri Lankalı kendi öfke ve talebiyle meydanlarda yer alıyor. İşçiler, emekçiler, kenti yoksullar, çiftçiler, öğrenciler, sendikalar, doktorlar, öğretmenler, kadınlar her toplumsal ve siyasal katmandan kesim alanlarda. Rejimin kendi tabanından da önemli bir kesim sokaklarda. Gotabaya Rajapaksa’ya oy veren seçmenlerin birçoğu, “Gota evine git” yazan pankartlarla Gotabaya Rajapaksa’nın istifasını istemeye başladı.

4) SOL-SOSYALİST GÜÇLER İŞİN NERESİNDE?

Solcular ayaklanmanın tam merkezinde, ancak isyana rengini verecek güçte değiller. Ülkeyi demir yumrukla yöneten Rajapaksalar’ın solu ezmesi nedeniyle ülkede sol hiçbir zaman istenilen güce ulaşamadı. Bunda Tamil Kaplanları’yla (Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları-LTTE) süren 30 yıllık iç savaşın da etkisi var. Tamil azınlığının bağımsızlık mücadelesini gerekçe gösteren rejim, güvenlikçi politikalarla ülke siyasal ve toplumsal yaşamını zapturapt altına aldı. Savaş politikaları sadece solu değil tüm ülkeyi esir aldı. Son yıllarda sol yeniden ayağa kalmaya başladı. Örneğin Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP), 10 Mayıs’ta Sinhala ve Tamil dillerinde bir açıklama kaleme alarak kitlelerin acil ihtiyaçlarını çözmek üzere talep, program ve önerilerini sıraladı. Bağımsız eylem komiteleri kurulması çağrısı yapmıştı.

5) BUNDAN SONRA NE OLACAK?

Başkanlık Sarayı’nı basarak devlet başkanı ve başbakanın istifasını sağlayan Sri Lankalıları zorlu günler bekliyor. Düzenin bekçileri hemen devreye girdi. Rajapaksa’ların yerine yeni isimler atanarak yoksul kitlelerin isyanı sönümlendirilmeye çalışılacak. Egemenler geçici bir yönetim oluşturarak ülkeyi seçime sürükleyeceklerdir. Gelenin gideni aratma durumu ortaya çıkacaktır. Yakın dönemde pek çok ülkede görüldüğü üzere öfkenin bastırılması için her yolu deneyeceklerdir. Solun öncülük etmediği, edemediği bu tarz halk hareketlerinin uzlaşıyla, kısmi kazanımlarla sonuçlandığını yakın siyasi tarih acı gerçeklerle göstermiştir. Devrimci bir önderlik şart. Aksi halde halk isyanının çalınma ihtimali yüksek.