Zorunlu BES ile ilgili 17 Aralık 2016 tarihli son yönetmeliğe göre, çalışanın cayma hakkını kullansa bile 2 yılda bir tekrar sisteme dahil edilmesi öngörülüyor. Bu süre bir yıla kadar da inebilecek

BES’te cayma hakkı zorlaştırıldı

Bireysel Emeklilik Sistemi’nin zorunlu olarak uygulanması, 1 Ocak 2017 tarihinden itibaren başlıyor. 45 yaşın altındaki tüm çalışanlar, yani işçi ve memurlar bu sisteme dahil olma zorunluluğu ile karşı karşıya bulunuyor. BES’le ilgili özel emeklilik şirketlerinin hesabına çalışanların brüt ücretinden yüzde 3’lük bir kesinti yapılacak.

İşverenlerin bu fona herhangi bir katkısı olmadığı halde kesinti işlemlerine aracılık etmeleri nedeniyle bu teknik işlem bir yük olarak kabul edildiğinden BES’e kademeli bir geçiş öngörüldü.

Kademeli geçişte belirsizlik

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, tüm 45 yaş altı çalışanların 1 Ocak 2017’de hemen sisteme dahil edilmeyip 1.000 ve üzeri çalışanı olan özel sektör çalışanlarının bu tarihte sisteme dahil olacağını söyledi. Mehmet Şimşek, memurlar ile 250-1.000 çalışanı bulunan özel sektör çalışanlarının ise 1 Nisan 2017’de sisteme gireceğini belirtti. Geri kalanlar da yine kademeli olarak sisteme dahil edilecekler.

Başbakan Yardımcısı Şimşek, bu açıklamayı 4 Aralık 2016 tarihinde yapmasına rağmen kademeli geçişle ilgili Bakanlar Kurulu kararı henüz yayımlanmadı. Yani, imzalar tamamlanmadığı için bu karar henüz yürürlükte değil.

Cayma sanki geçersiz

Öte yandan 17 Aralık 2016 tarihli Resmi Gazete’de BES ile ilgili bir yönetmelik değişikliği yayımlandı. Bu yönetmelik değişikliğinde, zorunlu BES’ten cayma hakkının zorlaştırıldığı görülüyor.

TBMM’de 10 Ağustos 2016 tarihinde kabul edilen yasada, “Çalışan, emeklilik planına dahil olduğunun kendisine bildirildiği tarihi müteakip 2 ay içinde sözleşmeden cayabilir” hükmü yer alıyor. Yani, çalışan kendisine tebliği tarihinden itibaren 2 ay içinde cayma hakkına sahip bulunuyor.

Yeni çıkan yönetmelikte ise Hazine Müsteşarlığı, çalışanı “2 yılda bir tekrar otomatik olarak sisteme dahil edebilir.” Bu sürenin 1 yıla indirilmesi ya da 3 yıla çıkartılması konusunda Hazine Müsteşarlığı yetkili kılınıyor.

Dolayısıyla çalışan BES’ten çıksa bile bir veya iki yıl içinde tekrar sisteme dönmesi zorunlu hale getiriliyor, kesintisi de tekrar başlıyor. İşçi ya da memur bu kez tekrar sistemden çıkmak için uğraşmak zorunda kalacak.

Yönetmelik yasayı aşıyor

Ayrıca çalışanın iki aylık cayma hakkını kullanabilmesi, Hazine Müsteşarlığı’nın BES’le ilgili belgeleri imzalaması veya onaylamasını müteakip başlıyor. Çalışanın cayma ile ilgili bildiriminin özel emeklilik şirketine ulaştığı tarih itibariyle cayma hakkının kullanılmış sayılması öngörülüyor. Yani yönetmelik, BES’le ilgili yasayı da aşacak tarzda cayma hakkını zorlaştırmış oluyor.

Çalışan cayma hakkını kullandıktan sonra 10 iş günü içerisinde ödediği miktarlar kendisine iade edilebilecek. Ödeme geciktirilirse işverenden temerrüt faizi alınacak. Uygulamada bu konuda da sorunlar yaşanacağı ve geri ödemenin uzayabileceği hesaba katılmalıdır.

Giriş aidatı geldi

Yeni yasada olmadığı halde yeni yönetmelikte, çalışanın BES’e ilk katılımında ya da farklı bir emeklilik şirketi ile sözleşme yapması halinde bir giriş aidatı ödeyebilmesi hükme bağlanıyor. Bu giriş aidatı, çalışanın cayma hakkını kullanması durumunda kendisine iade edilecek.

Öte yandan yönetmelikte bir Fon Danışma Kurulu’ndan söz ediliyor. Bu kurul, özel emeklilik şirketleri ve orada toplanan paraların nemalandırılmasıyla ilgili bir kurul. Fon Danışma Kurulu’nda çalışan temsilcisi yok. Hazine Müsteşarlığı’nın, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK), Türkiye Sermaye Piyasası Kurulu ile Türk Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği’nin temsilcileri bulunuyor.

*****

Yazmanın zorluğu…

İçinde bulunduğumuz koşullarda yazı yazmak giderek zorlaşıyor. İnsan yaşamını hiçe sayan, başkanlık sevdası uğruna ölümü yücelten anlayış bir tarafta, gencecik insanları katlederek diktatöryal gidişe çanak tutan terör örgütünün tavrı öbür tarafta…

Bazen içinizden bir şey yazmak gelmiyor. Yazma motivasyonunuzu kaybediyorsunuz. Kimi zaman “yazıyoruz da ne oluyor, aynı şeyleri tekrarlayıp duruyoruz” diye düşünüyorsunuz…

Aslında tüm bunların mevcut kapitalist sistemin artık toplumları yönetemez duruma geldiğinin bir sonucu olduğunu, bir gelecek vaat etmediğini, bu sebepten ötürü otoriter, faşizan uygulamalara başvurduğunu görebiliyorsunuz ya da görmemiz gerekiyor.

Kitleler, işsizlik başta olmak üzere sistemden kaynaklanan diğer ekonomik ve sosyal sorunlar manipüle edilerek; yabancı düşmanlığı, mülteci sorunları ön plana çıkartılıp aldatılıyor. Nitekim Avrupa’nın birçok ülkesinde; Fransa’da, Yunanistan’da, Avusturya’da milliyetçi, ırkçı, faşizan eğilimli partilerin önemli güç kazandığı görülüyor.

Ülkemizde de neoliberal düzenin en vahşi uygulamalarının sergilendiği, emek kesiminin çok ciddi hak kayıplarına uğradığı, dış politikada Ortadoğu bataklığına iyice girildiği bir ortamda demokrasiyi tamamen ortadan kaldıracak, tek adam diktasına yol açacak bir sürecin inşasına çalışılıyor. Bunun farkında olarak yine yazmanın, elinden geldiğince toplumu bilgilendirmenin gerekli olduğunu düşünüyorsunuz.

Ama insan tabii ki mekanik bir yaratık değil, duygularıyla, düşünceleriyle, etkilenmeleriyle birlikte var olan bir yaratık. Tüm bunlara karşın yazma motivasyonumuz olduğu sürece emeğin sorunlarına yine de değinmeye çalışalım…