Biden'ın savaş partisi ve Ukrayna
Amerikan tarihinden sosyal medya şirketlerinin sansürcülüğü eşliğinde devlet arşivlerinden bile silinmeye çalışılan Donald Trump'la geçen, sarsıntılı ama 'yeni savaşsız savaş şovlarına' dayalı dönem sona erdi. Korkut Boratav hocanın isabetle tanımladığı üzere 'Amerikan emperyalizminin savaş partisi' olan Demokrat Parti'nin şekillendirdiği, dünya barışı açısından tehlikeli bir döneme girdik.
Joe Biden, Trump'ın yapmış olduğu aşı anlaşmaları sayesinde ABD halkını aşılamaya soyunurken, iktidarında ilk 100 günü doldurmadan ABD'yi DSÖ ve Paris İklim anlaşmasına geri döndürerek dünya halklarının ağzına bir parmak bal çaldı. Dış politikada ise hegemonya düşüşünü tersine çevirmek için adımlar atmaya başladı. Geleneksel ABD stratejisinin tersine hem Çin hem Rusya'ya karşı 'insani emperyalizmin' seçmeci propaganda dilinin konuşturulduğu hamlelere tanıklık ediyoruz. Rusya'ya karşı Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne vurgu yapan Biden yönetimi, Çin'in Sincan bölgesinin İslamcı ayrılıkçılarını öne çıkarmayı tercih ediyor. ABD'nin gerçekçi bir stratejisi var mı, varsa nedir, henüz tam göremiyoruz. Şimdilik Avrupa'nın NATO üzerinden, Asya'nın Quad üzerinden tahkimine soyunulduğu anlaşılıyor.
AMERİKAN YASALARINA UYMASI ŞART OLAN TÜRKİYE İLE ALMANYA
ABD açısından Avrupa kanadında öne çıkarılan vaka 'Ukrayna', bu açıdan önemli iki ülke ironik olarak Almanya ile Türkiye. İki ülkenin de ABD Kongresi'nin çıkardığı Amerikan yasalarına uyması şart koşuluyor. Türkiye, Rusya Federasyonu'ndan alınmış S-400 savunma sistemleri; Almanya yine Rusya Federasyonu ile yüzde 95'i tamamlanmış Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattı nedeniyle CAATSA sopası altında.
Ortadoğu'ya uzanan jeopolitiği öne çıkarılan Türkiye, NATO'nun 'Karadeniz emelleri' açısından yeniden önemi vurgulanan ülkesi olup çıkıverdi. Mart sonundaki NATO zirvesi vesilesiyle Genel Sekreter Jens Stoltenberg, Türkiye'nin önemini vurgulaya vurgulaya bir hal oldu. Ne tasadüf ki, Kanal İstanbul gibi son derece tartışmalı bir rant projesi üzerinden; Karadeniz'in askerileştirmesini önlerken, Türkiye'nin 1936'dan bu yana Boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını garantileyen Montrö Sözleşmesi tartışmaya açıldı. Erdoğan yönetimi, Ukrayna ile de ABD'nin arzuladığı türden işbirliğini derinleştiriyor, Kırım'da Rusya'ya cepheden karşıt pozisyon alıyor. Ankara'nın Rusya'ya karşı oluşturulan 'Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti’nin (VJTF) komutasını devr almış olması ve 4200 askerle Karadeniz'de 'Avrupa Savunucusu 2021' tatbikatına hazırlandığını da not etmeli.
ABD, Almanya'nın Kuzey Akım-2'deki ısrarı karşısında meseleyi 'Avrupa'nın enerji güvenliği' olarak koyuyor. Derdinin Rus doğalgazının Amerikan LNG'sine tercih edilmesiyle ve Doğu Avrupa'daki milliyetçi muhafazakar rejimlerle kurduğu jeopolitikle alakalı olduğu herkesin malumu. Berlin, kurduğu enerji denklemi icabı Kuzey Akım-2'den vazgeçmek istemiyor. Orta Asyalı, Kafkasyalı ve göçmenlere 'hamam böcekliğini' reva gören, normal koşullarda Alman siyasilerin 'nefret suçlusu' görmeleri icab eden muhalif Rus blogcu üzerinden Moskova'ya 'hassasiyet' sergiliyor. 2014'de Ukrayna Meydan'da Yanukoviç ile muhalefeti uzlaştırma hamlesinin dönemin Amerikalı yetkilisi Victoria Nuland'ın 'fk EU' temalı telefon konuşmasıyla bozulduğunu iyi bilen Berlin'in, Donbass'ta çıkarılacak olası bir savaşla Kuzey Akım-2'ye dair tutumunun nasıl etkileneceği meçhul.
UKRAYNA KİLİDİ VE AMERİKAN TRAVMASI
Batı açısından Rusya Federasyonu, Sovyetlerin ideolojik mirası olan sosyalizmden 'soyunmuş' olsa da devlet kapitalizmi ile toparlanıp ABD'nin kurguladığı dünya sistemine teslim olmadığı için 'makbul değil'. Ukrayna 21'inci yüzyılın başından itibaren çok uluslu ve çok kültürlü Rusya'yı çevreleme hedefiyle ABD'nın milliyetçi yatırımlarının kalesi kılınmış durumda. Sovyetler Birliği'ne liderler yetiştirmiş, ortak tarih ve kültürün önemli bir parçasından söz ediyoruz. Ukrayna, ABD için Baltıklardan Karadeniz'e uzanan jeopolitiği düzenleme umutları açısından kritik önemde. Aynı zamanda Ukrayna, Amerikan devlet elitlerinin, Joe Biden'ın oğlu Hunter Biden'ın Burisma enerji şirketi dahil olmak üzere son yıllardaki bütün kirli çamaşırlarının biriktirildiği ülke. Biden'ın kameralar önünde başkan yardımcısıyken Ukrayna başsavcısını nasıl kovdurttuğunu küfürler eşliğinde açıkça anlattığı video youtube'da duruyor. Ve Ukrayna'nın elbette Trump öncesinde ABD'nin Ortadoğu'ya uzanan hegemonya düşüşünde de travmatik bir rolü olduğu söylenebilir.
İRREDENTİZM İDDİALARI
Dünyaya 'irredentist-miş' gibi sunulan Rusya Federasyonu, tam aksine yakın coğrafyasından mütemadiyen çevrelenmesini mecbur kalmadıkça yanıtsız bıraktı yahut yanıtlarını sınırlı tuttu. Rusya, Sovyetler Birliği Anayasasına dayanarak bağımsızlıklarını ilan etmiş çeperdeki eski cumhuriyetlerde 2000'lerin başlarında başlayan 'renkli devrimlere' temelde kayıtsız kaldı. Etrafında kendisiyle dengeli ilişkiler yürütecek bağımsız devlet varlıklarını yeğleyen bir strateji izledi.
Gürcistan 2003'teki 'Gül devrimi' örnektir. Moskova Tiflis'e ancak 5 sene sonra 2008'de mecbur kalınca müdahalede bulundu. Neocon George W. Bush'un meşhur Tiflis ziyaretinin ardından Amerikan yönetiminin teşvikiyle Gürcistan lideri Mikhail Saakaşvili Sovyetlerin çözülmesinde Tiflis'in egemenliğini kabullenememiş özerk bölgeler Güney Osetya ve Abhazya'ya saldırdığında yani... 1990'ların başından kalma husumeti donmuş tutmayı sağlayan Rus barış gücü askerleri de bu 'yıldırım harekatında' öldürülünce müdahale eden Moskova, Tiflis önlerine kadar gitti ve sonra çekildi. Sonuç Saakaşvili'nin kameralar önünde kravatını yemek zorunda kaldığı sahnedir. Bu müdahalenin Moskova açısından realpolitik sonucu, Güney Osetya ve Abhazya'nın kendi kaderini tayin hakkının BM Şartına atıfla kabullenilmesi oldu. ABD, Soğuk Savaş'tan çıkışla birlikte jeopolitik önem atfettiği coğrafyalarda statükoları kendi eliyle bozmakla iştigal etmişken, Rusya, yakın coğrafyasındaki girişimlere yanıtlar geliştirmekle uğraştı.
Moskova, Gül Devrimi'nden bir yıl sonra 2004'te Ukrayna'daki 'Turuncu Devrim' dalgasında örneğin Gürcistan örneğini tekrarlamadı. Batı'nın hele ki ortak Sovyet mirası düşünüldüğünde Rusya için çok daha önem taşıyan Kiev'deki milliyetçiliği temel alan genişlemeci tavrına kayıtsız kaldı. Kendisine fazladan düşmanlık edilmedikçe Ukrayna'ya Avrupa fiyatlarından çok daha ucuza gaz teminine kapıyı açık tutmayı kafi gören Rusya o tarihte daha ziyade doğal olarak ulusal güvenliği ilgilendiren Kırım, Sivastopol'daki Karadeniz Filosu'yla alakalıydı. Nitekim 2017'de süresi dolacak olan üsle ile ilgili kiralama anlaşması 2010'da epeyce pahalıya patlayacak şekilde yenilendi.
Ancak ABD'nin NATO üzerinden genişleme ve Rusya'yı çevreleme hamleleri bekleneceği üzere durmadı. Sovyet Ukraynası'ndan kalanları talan eden 'Turuncu Devrim' kendi içinden çökerken, ABD müdahalesi 10 yıl sonra 2014'te AB ile elbirliğiyle çizilen 'Doğu Ortaklığı' planı üzerinden Meydan Darbesi'yle geldi. Fonda 'müreffeh Avrupa'nın parçası olmak isteyen Ukraynalılar, arka planda İkinci Dünya Savaşı'ndaki Banderist/neofaşist damarın aşırı sağcı paramiliter güçleri ve kiralık Gürcü keskin nişancıları eşliğinde epeyce 'şenlik' yaratıldı. Bu 'şenlik' antifaşist damarın güçlü olduğu güney doğu Ukrayna'da anti-Meydan'la karşılandı. Batı medyasında anti-Meydan işlenmedi. Odesa gibi kentlere salınan neofaşistlerin katliamlarından pek söz eden de olmadı.
Rusya 1999'da başlanan Putin iktidarı baz alınırsa, tam 14 sene sonra Kırım ve Donbass'ta ABD'ye 'dur' dedi. Donbass'a resmi birlik göndermeye gerek olmayan yüzde 50'leri aşan Rus nüfus da varken, lojistik ve insani destekle yetindi. Rusya Federasyonu'ndan farklı kökenlerden oluşan uluslararası tugaylar devreye girdi. Moskova Kırım'da artık 'üs kiralamanın' çare olmayacağına kanaat getirilmiş olsa gerek. Odesa'daki gelişmeleri dehşetle izleyen Kırım'da neofaşist tehlike kapıdayken, meclisi toplandı, referandumla Rusya Federasyonu'na geri dönme kararı çıktı. Kırımlılar 1954 yılında Rusya Sovyetleri'ne bağlı olarak uyuyup ertesi sabah Hruşçev'in Kiev'e hediyesi olarak Ukrayna Sovyetleri'ne bağlı uyanmışlardı. 2014'te referandumla birliğe geri dönmüş oldular. Rusya örnek olarak ABD'nin Kosova'da Avrupa'nın ikinci Arnavutluk devleti 'mucizesini' yaratmış olmasını verdi. Ukrayna'da aşırı milliyetçilierin Rusça diline getirdiği yasakların aksine Kırım'da Tatar dili resmi dil ilan edildi, Sovyetlerin mirası fark dil ve kültürlerin teşviki devam etti. Tatarlarla ilgili tarihsel söylemler Kiev'deki neofaşist ortaklıklı yapıyla aynı resimde duran İslamcılar tarafından dile getirilirken, Moskova Kırım'da camiler açtı, turizm tanıtımlarına girişti. 2018'deki Kerç krizi Ukrayna ordusunun yeni hamlelerinin olası akıbetine dair işaretler barındırır.
SINIRLARIMIN DİBİNDEKİ STATÜKOYU DEĞİŞTİRMEYE KALKIŞIRSANIZ, BEN DEĞİŞTİRİRİM MESAJI
Rusya 2014'le kendi Kırım sorununu çözdü, ABD'ye 'sınırlarımın dibindeki statükoyu değiştirmeye kalkışırsanız, statükoyu ben değiştiririm' mesajı verdi. Buna rağmen Moskova Donbass'ta ilan edilen Donetsk Halk Cumhuriyeti ile Lugansk Halk Cumhuriyeti'ne Güney Osetya ve Abhazya'daki gibi yaklaşmadı. Bağımsızlık ilanlarını tanımadı ve Ukrayna'nın 'iç sorunu' kabul etti. Almanya ve Fransa ile birlikte 2014 Eylül'ündeki Minsk prokolü ve 2015 Şubat'ındaki Minsk Anlaşması yoluyla çözüm arandı. Yine mecbur kalınmadıkça, sınır değişikliklerinden kaçınma stratejisi. Batı'nın Kiev'i kullanarak yeniden saldırmaya yeltenmesi olasılığına karşı ileriye dönük önemli tek önlem Rusyalı nüfusa kimlik dağıtılmasıdır.
ABD'nin Ukrayna 2014 hamlesinin yankısı Ortadoğu'ya uzanmıştı. Kiev'in milliyetçi dalgası Donbass'a toslayınca, 'Putin Esad'ı terk ediyor' deyip duranlar 30 Eylül 2015'te Rusya'yı Suriye'de buldular. Yedi sene geçti. 2014'te Biden başkan yardımcısıydı, bu kez başkan. Amerikan askeri danışmanları ve milyonlarca dolarlık askeri yardımları alan Kiev, Donbass'ta Minsk anlaşmalarını uygulamak yerine kollarına Nazilerin SS Totenkopf bölüğünün nişanlarını kuşanmış askerleri eşliğinde yeniden savaş tamtamları çalıyor. Rusya'yı hedef tahtasına koyacak şekilde geçen sene NATO'yla kuzeyden 'Avrupa Savunucusu' tatbikatı icra eden ABD, bu yaz da güneyden Balkanlar, Doğu Avrupa ve Karadeniz'den 'Avrupa Savunucusu' tatbikatına girişiyor, Karadeniz'i ısıtmaya çalışıyor. Moskova bu kez 'Ukrayna'nın devlet oluş hali tehlikede' diyor.