Ülkede kan gövdeyi götürüyor, bölünme senaryoları gerçekleşmek üzere, her gün ölümcül saldırılarda onlarca insan yaşamını yitiriyor. Ama dincinin derdi başka

Bir İslamcı fırsatçılığı:  Irak’ta alkol yasağı

Tabii ki dünyanın sonu değil. Laikliğe darbe gibi görülmesi de tuhaf kaçar. Laiklik kuşkusuz bu tür uygulamalarla değeri daha iyi anlaşılan bir olgu değil. Dolayısıyla dünyayı ayağa kaldırıp Irak’ta laik yaşam biçimine saldırı demenin de bir anlamı yok. Alkol yasağı bambaşka anlamlar ifade ediyor. Irak’ta bir ülkede olması aynı anda mümkün olmayan onca sorun varken en yaşamsal sorunmuş gibi alkolü yasaklamak her şeyden önce iki sonucu doğurdu. İlki, İslami yapıların ulaştığı gücü, ikincisi yaşam tarzlarına yönelik yasakların alkol yasağıyla yaşama geçirilebilme şansının bulunmuş olması.

Anlaşılıyor ki, Irak’ta her zaman, değişmez bir biçimde –eğer böyle giderse- kalıcı olan tek bir “muhalefet” var. O da İslamcılar. Şu son yasağın parlamentodan jet hızıyla geçirilmesi, sağlanması için uğraşılan “milli birlik” için verilen tavizdir. Aynı tavizi Saddam Hüseyin de vermiş, ülkede bir dönem alkol yasağı uygulamıştı.

2008’de Irak’ta El Kaide’nin etkili olduğu yerlerde kadınlara salatalık almalarını yasakladığı anımsanır. Kadınların aklına “kimi uzuvları” düşürebilir düşüncesiyle alınmış bir “önlem”di bu. Alkol yasağı da salatalık yasağı da gerekçesi ne olursa olsun elbette bir hizaya getirme önlemi. İslamcının olduğu her yerde var bu. Reuters’e konuşan önemli bir Sünni lider (dikkat buyrun Sünni) olan Şeyh Hameed al-Hayyes, Sünni El Kaide’nin “kuyruğu yukarıya bakan, cinsel organları da haliyle açıkta olan dişi keçileri” öldürdüğünü söyleyip yakınıyordu. Düşünün bu adam bile.

Ama aynı adam alkol yasağına herhalde “evet” diyenlerdendir. Bu yasak İslam’ın sorunları çözme mantığını bir kez daha ortaya seriyor. Kişiyi içkiye yönelten nedenler umurunda değildir İslamcının. Alkol madem ki aşkın bir güç tarafından yasaklanmıştır o halde içilmeyecek. Bu yasak savunulurken de insana zararlı olduğu (ki doğrudur) hatırlatılarak yapılıyor. İslamcının kamusal iyinin yani alkolün zararlı olduğu gerçeğinin arkasına saklanarak yaptığı dünya kadar uygulaması var böyle.

Ancak hem dinler hem de mezhepler çeşitliliği açısından zengin bir ülke olan Irak’ta bu yasağın anlamı az da olsa bulunan “serbestiyete” tahammülsüzlüğün son noktası olması. Bu konuda taviz kopartan Irak Meclisi’ndeki İslamcı gruplar şimdi başka tavizleri de koparacak elbette.

Koparamazsa Irak’ta istenen o milli birlikte yerini almayacak İslamcı oluşumlar. Bu birliğin oluşmasını dini kaynaklı yasakların hayata geçirilmesi şartına bağladıkları görülüyor.

İslamcının gündemi

Kargaşa, kaos, terör gibi korkunç sorunlarla boğuşuluyor olmasına rağmen İslamcının gündemi değişmiyor. Aslında bu dinin olduğu her yerde mevcut. 1800’lü yılların Batısı’nda da özellikle Hıristiyan metodistlerce alkol karşıtı bir hareket başlamıştı. Etkili de olmuştu doğrusu. Ancak yasağın kendisinin yasaklanan her neyse onu cezbeden bir etkisi olduğu anlaşılmıştı geç de olsa.

Irak’taki, Suriye’deki İslamcı yapılar başlangıçta ABD’den, Suudi Arabistan’dan büyük destek aldılar. IŞİD, El Nusra Cephesi, Suriye İslami Kurtuluş Cephesi başta olmak üzere irili ufaklı tüm gruplar Suudi Arabistan’la birlikte ABD tarafından mali, askeri, lojistik anlamda hep desteklendiler. Bunların arasında bu örgütlerin kendilerinden olmayanlara (hatta kendilerinden olup farklı ritüellere sahip olanlara) yönelik yaşam tarzı dayatmalarına da ses çıkarmadılar haliyle. Irak’ta parlamentoda bir uzlaşma sağlanacaksa İslamcıların alkol yasağı gibi taleplerinin kabul edilmesi de gerekmez mi? Bu ya da benzeri yasaklar Irak’ın gelecekte nasıl şekilleneceğinin de ipuçlarını veriyor.

Irak’a damgasını vuran İslamcılık tabii ki. Çok da fazla olmayan Hıristiyan, Yahudi toplulukların (alkol yasağına itiraz etmeseler bile) alkol yasağının açtığı yoldan diğer yasaklarla karşılaşmaları tehlikesi var. Irak’ta irili ufaklı tarikatların kendi meşreplerince konmasını istedikleri yasak listesi gün geçtikçe artabilir. Irak Merkezi Hükümeti ile Kuzey Irak’taki Kürt yönetiminin aralarındaki onca çelişkiye rağmen, Irak’ta da Kuzey Irak’ta da geniş taban bulan İslamcılık, ortak birçok noktaya sahip. Dolayısıyla ülkenin hemen her yerinde İslamcıların yasak talepleri büyük destek görüyor. Kuzey Irak’taki Şeyh Abdülkerim Bayara ile Şeyh Dr. Faik Nakşibendi’nin öğretilerini izleyen Nakşibendilerin etkisi yabana atılamaz. Nakşibendiler Tevala ile Halepçe’de çok etkinler. Erbil’de Nakşibendiler fazla etkin sayılmaz ama orada da yaşama hakim olanlar Kadiriler. Caferiler de bunlardan sonra gelen etkin grup. Kürt-İslam sentezcileri, Arap-İslam Sentezcileri, Nueyinler, Rufailer, İran Kürdü olan ama zamanla Araplaşmış olan Feyliler, Safaviler bunların hepsi aralarındaki onca farka rağmen İslamcı hayat tarzının Irak’ta yerleşmesine, devletin İslamileşmesine baş koymuş İslamcı yapılar.

Bu nedenle alkol yasağı sadece bir “yasak” olarak ele alınamaz. Hele ülkenin içinde bulunduğu böylesine kaotik bir ortamda bile bu tür bir yasağı parlamentodan geçirebiliyorlarsa, bu konudaki uzlaşmalarının daha bir çok konuda uzlaşmalarına yol açabileceğini de gösteriyor. Yani bölgede çok ciddi, çok güçlü İslamcı bir devlet oluşabilir. İşareti alkol yasağıdır.

Bu grupların hepsinin derdi Irak’ın içinde bulunduğu parçalanma tehlikesi falan değil. İslami yaşam tarzı dayatması ana gündemlerini oluşturuyor. Emperyal güçlerin bu talihsiz ülkede işlerini kolaylaştıran da bu zaten. İslam coğrafyasının neredeyse tamamında Sünnilerle ittifak yapmayı seçen İngilizler Irak’ta Şiilere destek veriyor örneğin. ABD’nin desteklediği gruplar ise çoğunlukla Sünni. Emperyal merkezlerden birine bağlı olmanın birbirlerine karşı verdikleri “siyasal” mücadelede bu grupların işi yokuşa sürmelerine yarayan bir yanı da var.

Hemen hepsinin emperyal bir hamileri olan örgütlere bakar mısınız? Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi, Ansar El İslam, Jund El İslam, İslami Çağrı Partisi, Kara Tugaylar, Irak İslami Kurtuluş Hareketi, Kürdistan İslami Hareketi, Kürdistan İslami Birliği, Devrimci Kürdistan Hizbullahı, Rabıta Kürdistan, Mücahit Hareketi, Dawa Partisi, Irak İslam Partisi, İslami İş Partisi.

Elbette Irak’ta Baas döneminden kalanları saymazsak laik bir damar olduğunu söylediği yok. Mesele bunu görmemekte. Irak’ta sağlanmasına çalışılan “milli birlik” millikten bizim anladığımızı anlamayan bu gruplarla mı oluşturulacak?

En fazla “millilik” özelliği gösterdiğini sandığımız Kürtler içinde etkin olan Rabıta Kürdistan doğrudan Suudi Arabistan’a bağlı. Jund El İslam Vahhabizm propagandası yapan bir örgüt. Kendisi dışındaki tüm İslami yapılara karşı amansız bir nefreti var. Irak’ta yeni oluşumlar oluşturulacaksa Suudi Arabistan dışarıda bırakılabilir mi? Haliyle Jund el İslam da oyunun bir aktörü. Nasıl bir örgüt bu? İdeolojisi malum, pratikte etkili olduğu yerlerde ne yapıyor peki? Güzellik salonlarını kapatıyor, dansı yasaklıyor, resim yapanları öldürüyor, en başta da kadınların eğitim görmelerini istemiyor. Alkol yasağıyla başlayan “delme” hareketinin dans, resim yasağına dönüşmeme ihtimali var mı peki? Jund el İslam’ın Irak’ta çok sayıda Hıristiyan politikacıyı öldürdüğünü söylemeye gerek yok. Biliniyor çünkü. Alkol de Hıristiyan da aynı derecede yasaklanması, yok edilmesi gereken İslam dışı unsurlar çünkü.

Bunların Irak’ın bağımsızlığını gerçekten istedikleri söylenebilir mi? Örneğin Jund el İslam’ı destekleyen Suudi Arabistan’ı Irak’taki senaryoların dışında tutmanın olanağı var mı?

Irak’taki “vekalet savaşı” içten içe sürüyor. Meclis’te de gruplar arası savaş sürüyor. Şimdi bu savaşan gruplar alkol yasağını geçirmede birleşebildiler.

Yarın ne yasağı geleceğini bekleyelim. Meselenin sadece alkolü yasaklamakla sınırlı kalmayacağını göreceğiz.

Artık Irak diye tek bir devlet yok. İslami grupların parçaladığı, bir araya gelmesi de mümkün olmayan bir ülke var. Kim ne parça koparırsa kendine kâr sayacak artık.

Türkiye neden Musul’da ısrarlı sizce?

***

Kürt Bölgesel Yönetimi alkol yasağını tanımadı

Irak Parlamentosu’nun alkol satışı, ithalatı ve üretimini yasaklamasını Irak Kürt Bölgesel Yönetimi tanımadı. Ara News’in haberine göre Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki (IKBY) yetkililer, alkol yasağının kendi bölgelerinde uygulanmayacağını açıkladı. IKBY’nin Dışişleri Bakanı Falah Bakır, bölgelerinde kendi meclisleri olduğunu hatırlatarak, “Hayır, bu yasa Kürdistan’ı etkilemeyecek. Bağdat hükümeti daha önemli konulara yoğunlaşmalı” ifadelerini kullandı.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde alkol daha çok Erbil’de, Hıristiyan azınlığın yaşadığı bölgelerde satılıyor. Yine de bölgedeki büyük şehirlerde dindar azınlıkların sahibi olduğu dükkanlarda alkol satışı yapılıyor.

Erbil’in yasağı tanımama kararının yankıları olacak mutlaka. Özerk Kürt Bölgesi’nde Barzani’ye karşı oluşan muhalefetin etkin unsurlarından olan İslamcı partiler için Barzani karşıtlığına bir neden daha çıkmış oldu.