Milan eski başarılarına dönmek için 2019'dan itibaren Çinli grubun kulübü satın almasıya birlikte yeniden bir yapılanma dönemine girdi. Bu yapılanma sonucunda özledikleri güzel günlere dönmeye bir hayli yakınlar.

Sporun profesyonelleşmesiyle birlikte kapitalist üretim sisteminin işleyişi spora egemen oldu. Sporun oyun olma özelliği farklılaştı. Spor artık ekonomik bakımdan kuralları olan bir alana dönüştü. Her şeye rağmen, sporun rekabet ve toplumsal yaşam içinde elde etmiş olduğu etkinin gücü küçümsenmeyecek düzeyde büyüktür ve başarı odaklı rekabet kurgusu içinde bir takım kültürel değerleri de barındırmaktadır. Spor, toplumun kültürel değerler üzerinden örgütlenen ve ondan beslenen bir organizmadır. Kültürel etkisi sayesinde, toplum içindeki bireyler ve gruplarla bağ kurarak güçlenmekte ve değer geçişlerini mümkün hale getirebilmekte.  

Futbolun günümüzde endüstriyel bir iş kolu haline gelmesiyle birlikte kendine ait bir iktisat kurgusunun olması, temel kurallarla farklılıklarının da olduğunu ortaya koymakta. Sevgili Tuğrul Akşar’ın dediği gibi: Spor sektöründeki rekabet ve işleyiş yasalarının, iktisadın temel kurallarıyla her zaman örtüşmediğini, asimetrik bir yapısının bulunduğu gerçektir. Tüm bu analizler çerçevesinde günümüz ekonomik ve sportif kurguya tabi olmak kaydıyla 7 kere Şampiyonlar Ligi Kupasını kazanmış (Şampiyon Kulüpler Kupası dahil), 19 kez İtalya Şampiyonu olmuş, 5 defa UEFA Süper Kupasının sahibi olmuş bir takımdan bahsetmek istiyorum size, Milan’dan… 1899 yılında kurulmuş olan bir kulübün geçmişine yönelik değerlendirme yapmak için değil, aksine, bugün kendini yenileyerek farklı bir işletme modeli ile ortaya çıkıp istikrar ve sürdürebilir başarı kazanmasından dolayı Milan’dan bahsetmek istiyorum.

GEÇİŞ DÖNEMİ

Temelde ise bizdeki ol(may)anı yapmaları. Ve aslında hiçbir şeyin çok zor olmadığını, halbuki her şeyin açık ve net olmasına rağmen zorlaştırılıp farklı amaçlar için kullanıldığını değerlendirmek için bahsetmek istiyorum Milan’dan.  21010-11 sezonundan sonra 2019 yılına değin bir geçiş dönemi yaşayan Milan, eski başarılarını sürdürebilmek için 2019 yılından itibaren Çinli grubun kulübü satın alamasıya birlikte yeniden bir yapılanma dönemine girdi. Bu yapılanmanın temelini bir sosyal olgu üzerinden, yani, kendi kültürel ve kurumsal değerleri üzerinden sürdürme strateji nedeniyle bunu tamamlayacak isimleri görevi getirerek süreci başlattı. Endüstriyel kurgu içinde, futbol eğer farklı bir iktisat yapısına sahipse, bunu geliştirecek olan ve istikrar ile sürdürebilir başarıyı sağlayacak olan tarihsel derinliğe sahip kulüp kültürünün yeni nesle benimsetilmesi ile sağlanır.


Öncelikli olarak Milan’da Asbaşkanlık görevine 1 Dünya Kupası, 3 Şampiyonlar Ligi Kupası (Şampiyon Kulüpler Kupası dahil) ve 6 İtalya Şampiyonluğu yaşayan ve alt yapıdan yetişip 20 yıl bilfiil oynayan eski kaptan ve oyuncu Franco Baresi getirildi. Yine anlı anlayışın temel taşlarından olan ve Teknik Heyet Sorumlusu olarak 5 Şampiyonlar Ligi Kupası (Şampiyon Kulüpler Kupası dahil), 4 UEFA Süper Kupa ve 7 İtalya Şampiyonluğu yaşayan ve alt yapıdan yetişip 24 yıl bilfiil görev yapan yine eski oyuncusu ve kaptanı Paolo Maldini göreve başladı. Eski futbolcularından 1 Dünya Kupası, 2 Şampiyonlar Ligi Kupası (Şampiyon Kulüpler Kupası dahil), 3 UEFA Süper Kupa ve 4 İtalya Şampiyonluğu yaşayan ve 10 yıl Milan forması giyen Daniele Massaro ise Yönetim Kurulu Üyesi görevinde bulunmaktadır. İtalya’da çeşitli takımlarda top oynamış olan Frederic Massara’yla Sportif Direktör olarak anlaşmaya varıldı. 

PIOLI ETKİSİ

Ekip kendi yapısını kurmasıyla birlikte, ilk iş olarak Takımın teknik direktörü olarak Stefano Pioli ile 2025 yılına kadar 6 yıllık sözleşme imzaladı.  Ve diğer önelimli iş ise İbrahimovic’i transfer etmeleriydi. Çünkü, bu kadar çaylak takımı sahada, soyunma odasında ve antrenmanlarda motive edecek, yön verecek ve rol model olacak lidere ihtiyaç vardı. ibrahimoviç’in daha önce 2010 ve 2011 yıllarında Milan’da oynaması aynı zamanda önemli bir öngörüydü.  2019 yılından sonra yapılan transferlerin çoğunun genç ve yatırım yapılıp geliştirilecek oyuncular olmasından dolayı Pioli ve İbrahimovic önemli isimlerdi.  Baresi ve Maldini bu konuda hata yapma şansları olmayacak kadar önemli görüşlere sahip olmaları süreç içinde onların haklı çıkmasıyla zaten ispatlandı. Nitelikli yönetici kulübünün kurumsallığı üzerinden hareket eder. Alınan her kararın ve her uygulamanın kurumsallık içinde gerçekleşmesinde ısrar eder. Tabii bu donanıma da sahip olması gerek.

EFSANELER İŞ BAŞINDA

Baresi ve Maldini bu konuda hata yapma şansları olmayacak kadar önemli görüşlere sahip olmaları süreç içinde onların haklı çıkmasıyla zaten ispatlanmış olmaktadır.   2019 yılından itibaren yapılan transferlere 223,24 milyon avro para harcandı.  Ama katedilen mesafe ve 2021-22 sezonundaki şampiyonlukla beraber, bu yıl Şampiyonlar Liginde yarı finale kalmalarına değin sürekli yukarıya giden performanslar hem kulübün yeniden rekabetçi kimliğine kavuşmasına hem de Milan isminin oyunculara farklı bir kimlik kazandırmasına neden oldu.  Bu sayede, 223,24 milyon avro harcanmasına rağmen bugün gelinen nokta da 27 oyuncu üzerinden bonservis değerleri 504,25 milyon avro seviyesine gelmiştir. Ortada 281,01 milyon avro gibi bir gelişim görünmektedir. Ortalama olarak oyuncu başına 10,4 milyon avro artı fark yaratıldı.  Bazı isimler üzerinden örnekleme yaparsak durum daha iyi anlaşılacağına eminim. Sporting altyapısından yetişen Rafael Leao, 2018 yılında bedelsiz olarak Lille giderken, 2019 yılında piyasa değeri 15 milyon avro iken 29 milyon avroya Lille’den Milan’a geçtiğinde 19 yaşındaydı. Şu an bonservis değeri 80 milyon avro.

OYUNCU ÜRETİMİ

Atletico Madrid altyapısından yetişen Theo Hernandez, 2017 yılında 15 milyon avroya Atletico’dan Real Madrid’e geçti. 2019 yılında kadrosunda düşünmeyen Real onu 21yaşındapiyasa değeri 15 milyon avro iken 22 milyon avroya Milan’a sattı. Şimdiki bonservis bedeli 60 milyon avro.  Brescia altyapısından yetişen Sandro Tonali, 2020 yılında 19 yaşında Milan’ın kiralaması sonucunda bir yıl oynadıktan sonra, 2021 yılında piyasa değeri 27 milyon avro iken 14 milyon avroya Milan’a transfer oldu. Şimdisi bonservis piyasa değeri 50 milyon avro.  Milan’ın altyapısından yetişen Davide Calabria, 2015 yılından beri takımda oynuyor ve takıma katkısıyla beraber sıfır maliyetle şu andaki bonservis bedeli 20 milyon avro. Evet futbolun kendine göre bir iktisat modeli var. Ama, sosyal olguların bu iktisat kurgusundaki yeri çok belirleyici olmaktadır. Yeni bir işletme modeli bu olguların sağladığı kurumsallık üzerinden şekillenmek zorunda. İtalya futbolunun bir ‘ekol’ olması ve 4 kez Dünya Kupasını kazanacak kadar değere sahip olması ulusal anlamda ona zaten bir ‘ekol’ üzerinden kimlik kazandırmaktadır.  Ama Milan gibi bir takımın İtalya futbolu içinde ulusal kimliğe bağlı kalmak kaydıyla, kendi kimliğine sahip çıkarak ‘endüstriyel futbol’ içinde kültürel ve kurumsal kimliğe bürünmesi tarihi bir sorumluluktu ve Milan bunu yapmak zorundaydı. Bu karar Milan gibi önemli misyona sahip tüm kulüpleri de bağlamaktadır.


Bizdeki dört büyüklerin toplam borcu 20,7 milyar TL iken, yeni bir işletme modeline ihtiyaç duymaları kaçınılmaz. Milan kurumsallık aracılığı ile bir yönetim kültürü ve işletme modeli üretildi. Bizde ise dört büyüklerin toplam borcu 20,7 milyar TL’dir. Bonservis bedelleri üzerinden oluşan enkazdan hiç bahsetmiyorum bile…  Bu bir başarısızlık ve bu başarısızlığın arkasında niteliksiz, kurumsallıktan uzak, kültürel kodlara sahip olmayan yönetici gurubu var. Bugün bu kulüpler tüm tarihsel kültür derinliğini ve kurumsal kimliğini kaybetmeleri neticesinde buralara gelmiştir.  İşte Milan örneği ve Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray, Trabzonspor…