Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü

Bir zamanlar 8 Mart’lar

İlhan Selçuk 1970’li yıllardaki bir yazısında insanlığın ileriye doğru attığı her adımın toplumsal gelişmişliğin “sol” adımı olduğunu ileri sürmüştü. İnsanın atası kabul edilen “insansılar” arasından örnek vermişti:

 

-İlk ayağa kalkıp iki ayak üzerinde yürüyen solcudur!

 

Tarihi gelişmişliğe bakınca “solcu” olmanın ayrıcalığı daha iyi ortaya çıkıyor. Mesela bugün “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” olarak her kesimde kutlanıyor.

Peki, nasıl oldu da 8 Mart Kadınlar Günü kabul edildi?

Çok özet olarak “1910, II. Enternasyonal ve Clara Zetkin” diye anlatılmaya başlanır. Ayrıca 8 Mart’ın gerçek adı da “Kadınlar Günü” değildir:

“Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü”dür!

Türkiye’de 1970’li yıllarda kutlamaya başladığında sağ cenahta yer alan siyasetçiler, akademisyenler, yazarlar, gazeteciler, sanatçılar hep birlikte bu etkinliklere karşı çıkmışlardı:

 

-8 Mart komünist kadınların günüdür!

 

 

Şaka değil aynen böyle demişlerdi. Şimdi hep birlikte 8 Mart kutlamaları yapıyoruz. Onlar da ayağa kalktılar sonunda!...

 


QUANTİTATİF

 

 

Güzel kadınları severim

 

 

İşçi kadınları da severim

 

 

Güzel işçi kadınları

 

 

Daha çok severim

 

ORHAN VELİ (Varlık Dergisi/15 Mart 1940)

***

Türkiye’nin kadın yüzü 

Türkiye’de artık 8 Mart “coşkulu” biçimde kutlanıyor. Bu 8 Mart’ta da –inşallah- öyle olacak.  Tabii Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilat içine “özel bir genelge” yayınlayıp elemanlarını uyarmışsa:

 

-Bugün kadınları dövmeyin!

 

Bu ülkede her canı isteyen kadınları, kadınlarını, kızlarını, kız kardeşlerini “özgürce” dövebiliyor!!!

Yukarıdaki satırlar anlaşılacağı üzere canı isteyenlerin tamamının erkeklerden oluştuğu belli oluyor her halde… Çünkü bu memlekette “olağan erkek eylemleri” arasında tecavüzler baş sırada geliyor.

Mine Kırıkkanat “Örtülü Özgürlük” adlı son kitabında aleni örnekler veriyor:

 

“Gün geçmiyor ki, 94’lük bir nine, bazen bir köpek, bazen bir keçi-koyun, hatta tavuk tecavüze uğramasın!!! Bir kadın reddetti diye öldürülmesin, bir çocuk bazen kendi babası tarafından ırzına geçilmesin…”

 

Mine insanlığın neresinde olduğumuzu da kıyaslamalı biçimde anlatıyor:

 

“En vahşi türleri bile dişi hazır olmadığında çiftleşmeyen hayvanlar arasında tecavüz yoktur, mümkün de değildir!”

 

 Dünya ölçeğinde başarıları(!) da aktarıyor Mine:

 

“Ekonomik Dünya Formu raporuna göre kadınlara en kötü davranan 10 ülke arasında Türkiye de yer alıyor. Bu 10 ülkenin 9’nu ise bizim Müslüman din kardeşlerimiz oluşturuyor.”

 

Türkiye’nin kadın yüzü işte böyle…

 ***

Vefalı ulus: Abhazlar

Abhazya Gürcistan’a bağlı özerk bir cumhuriyet olarak Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin finaline kadar geldi. Abhazya Parlamentosu 23 Temmuz 1992 Perşembe günü saat: 13.40’ta bağımsızlık kararı aldı.

Yılı, günü, saati, dakikasına kadar biliyorum. Çünkü o gün başkent Sohum’daki parlamentoda bulunan tek yabancı gazeteciydim. Gelişmeleri kelimesi kelimesine Mümtaz Öztürk (Şanba) çeviriyordu.

O gün Milliyet’e geçtiğim kısa teleks notunda “Kafkasların Bosna’sı yola çıktı” demiştim.

Bağımsızlığın ardından Gürcistan birlikleri Abhazyayı işgal etti. Savaş bir yıl sürdü. Sonra pata bir durum oluştu. Gürcistan ile Abhazya sınırı hala kapalı bulunuyor. Bu dönemde Abhazya’yı sırtlayan Vladislav Ardzinba iki yıl önce vefat etti. Canlar Ülkesi Abhazya’daki benim can dostum Mümtaz Şanba da artık aramızda değil.

Ama Abhaz ulusunun vefası dimdik duruyor. Geçtiğimiz Pazar günü Selimiye’deki Kakfkas Abhaz Derneği’ne davet edildim. Ardzinba için bir anma toplantısı yapılacak denilmişti. Beni de lütfedip konuşmacı olarak çağırmışlardı.

Fakat toplantının başında söz alan Abhazya’nın İstanbul Temsilcisi Vladimir Auzba ayağa kalktı, uzun bir konuşma yaptıktan sonra eline aldığı “Abhazya Devlet Başkanlığı Nişanı”nı kutusundan çıkartıp, bu satırların yazarının göğsüne taktı!

Onur duydum!

1992’den 2012’ye yirmi yıl geçmiş. Ama Abhazlar eşsiz vefalarını bir kez daha göstermişler bağımsızlık savaşlarını ilk yazar Türkiyeli gazeteyi ülkelerinin en büyük nişanıyla onurlandırmışlardı.