Bu bir sülale hastalığı

Kolay değil, Columbia Üniversitesi’nden doktoralı biri olarak Can Paker’in yandaşlığı daha bilimsel olacak haliyle. Her ne kadar toplum bilimlerinden gelmese de müthiş bir sosyolojik tespiti var. Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkanlık sevdasına “Beyaz Türkler ile geniş halk kitleleri arasındaki mücadelenin son halkası” diyor Habertürk’teki söyleşisinde. “Halkın tercihi cehalet değil tam bir sınıfsal mücadeledir” belirlemesine ise, halk nasıl “sınıfsal” mücadele veriyor anlayamasam da, tutuldum doğrusu. Sınıflardan oluşan, birbirine karşı savaşan sınıfları içinde barındıran halkın kendisinin “sınıfsal mücadele” verdiğini söyleyen birini Columbia Üniversitesi’nde nasıl dövmemişler hayret doğrusu.

Memlekette Beyaz Türkler’den yakınması gereken en son kişilerden biridir bu zat. Çünkü son derece Beyaz Türk kurumları olan TÜSİAD’ın mensubu, meşhur kışkırtıcı George Soros’un Açık Toplum Enstitüsü’nün Türkiye Danışma Kurulu ile yine Soros destekli Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı’nın (TESEV) Türkiye Danışma Kurulu üyesi olarak önemli görevler almış biri. Belki de, bu yüzden “Beyaz Türklerin ne mal olduğunu biliyor” adam diye düşünülebilir de.

Bunların dili “burjuvazi” demeye varmaz, malum, “sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz” ne de olsa. Bir Nilüfer Göle uydurması olan Beyaz Türk tanımıyla durumu kurtarabildiler bunlar. Sermaye, burjuvazinin iktidarı, emeği sömürme, emekçiye çullanma, bunların hepsi Beyaz Türk tanımıyla karşılanır oldu. Bunlara göre olandan bitenden sınıfsal ya da siyasal olarak burjuva sınıfı değil ama seçkin Beyaz Türklersorumlu. Bunlar arasında bolca “laikçi teyze”, “göbeğini kaşıyan” zenginler de var. Şu sıralar Anayasa referandumunda “Hayır” oyu kullanacak olan bizler de Beyaz Türk sayılıyoruz, belli ki.

Burjuvazi arasındaki çelişkilerin doğurduğu kavgalar “halk ile seçkinler kavgası” olarak yorumlanınca andaki durumumuz, kendini böyle bir kavga olduğuna inandıranları “kutsal bir savaşçıya” dönüştürüyor. Bu kutsal savaşçılardan biri olarak tıpkı eniştesi Mehmet Barlas gibi AKP saflarına geçip, halkı keşfetmiş demek ki Can Paker.

Ne de olsa okumuş adam, yandaşlığı Şamil Tayyar düzeyinde değil, daha “bilimsel”. “Demokrasi talebinin orta sınıflaşma ile ilişkisi var” demesinden anlıyoruz bunu. Tabii Orta Direk’i kast etmiyor bundan, çünkü Orta Direk ile Orta Sınıf arasında farklılıklar var. Eğer “Orta Sınıflaşma”dan Marks’ın Komünist Manifesto’da Kapitalist Orta Sınıf anlamında kullandığı “burjuvazi”yi kast ediyorsa, demokrasi mücadelesini, döne dolaşa, o artık dışında olduğunu sandığı/iddia ettiği Beyaz Türkler’e yüklemiş oluyor ki ne yaman çelişki bu böyle. Takılmayalım, olur bu kadarcık çelişki.

O zaman Can Paker’e göre “orta sınıflaşma” iyi bir şey. “Bu Turgut Özal döneminde başladı” dediğine göre Özal’ı da Erdoğan’ın öncüsü görmesi pek bir doğal. Demek ki Özal, Orta Direk’i yıkıp (bir hayli yoksullaştırmıştı malum) orta sınıf inşa etmeye başlamış meğer. Peki Demirel’in, önüne attıkları zaman “bu ancak bir askeri darbeyle hayata geçirebilir” diyerek geri çevirdiği (öyle derler) 24 Ocak Kararları (Orta Direk’i yıktı doğru da) Orta Sınıf’ı oluşturdu mu?

Saygıdeğer Korkut (Boratav) hocamız 24 Ocak Kararları için “sermaye-emek dengesini bozdu” der. Bu kararlar yüzünden tarıma dayalı gelirin yüzde 80, memur gelirlerinin yüzde 50 düştüğünü de belirtir. Benim kendi adıma göremediğim (gördüğüm her geçen gün artan fakirliktir sadece) Orta Sınıflaşma sonucu demokrasi talebi artıyor memlekette Paker’e göre. “Geniş halk kitleleri” orta sınıflaştığı (!) için “demokrasi” ihtiyacı duyuyorlar, bu yüzden de Başkanlık gelsin istiyorlar. (Columbia’da ne okudu bu gerçekten?)

Ama başkanlık kötü değil ki. Çünkü “Tayyip Bey otoriter değil” diyor Paker. Ekliyor “o halkın eğilimlerine hitap ediyor”. Tuhaf, orta sınıflaşmayı başarmak üzere olan, bu nedenle de “demokrasi” isteyen halkımızın “otoriter” eğilimleri olduğunu biz söylesek “halk düşmanı” olurduk bir anda.

Çok eğlenceli adam. Her duruma göre değişen “fikirleri” var. Düşünün, bir ara Deniz Baykal’ın da danışmanlığını yapmıştı. “Demokrasi halkın doğruyu bildiği üzerine kurulu bir sistemdir” vecizesi de pek güzel, ama daha dün "Türkiye kendi dinamikleriyle demokratikleşemez” diyerek AB sevdasını dile getirmişti.

Eniştesi Mehmet Barlas, ablası Canan Barlas, yeğeni Cemil Barlas. Can Paker bu aileden. Nerede egemen varsa onun yanındalar hep. Şimdi de “halk”ı egemen sandıkları için ondan yana gibiler. Aslında öyle olmadığını fark etsinler anında “sine-i Beyaz Türk”tür gidecekleri yer.

Bekleyelim. Göreceğiz.