“Annem geçinebilmemiz için çalışmaya başladı. En küçük kardeşime bakacak kimse kalmadı. Okuldan ayrılmak zorunda kaldım. Okulu bıraktıktan sonra kitaplarım kucağımda her gün ağlıyordum.”

Umay Aktaş’ın hazırladığı Uzun Hikaye’deki B.B.’nin hikayesi yüz binlerce çocuğun hikayesi. B.B. Şanlıurfa’da yaşıyor. 9. sınıfta yoksulluktan kaynaklı okulu bırakıyor. Mevsimlik tarım işçisi olarak da çalışıyor.

Salgın, yoksulluk, zamlar, deprem...

Yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin yapan sistemin sonucu halkın çocukları akın akın örgün eğitimden kopuyor.

Veriler salgından sonra okul terklerinin arttığını açık bir şekilde gösteriyor. Açıköğretimdeki öğrenci sayısı 1,5 milyonu aştı. Türkiye tarihi boyunca en yüksek sayıya ulaştı.

Çocukları örgün eğitim dışına çıkarmanın, çocuk işçiliğinin diğer adı ise mesleki eğitim merkezleri, MESEM’ler oldu. Bu sayı son 1 yıl içinde 160 binden 1,5 milyona ulaştı.

2021-2022 verileri ile 6-17 yaş arasında yaklaşık 600 bin çocuk ise tamamen eğitimin dışına çıktı.

Deprem 4 milyonu okul çağında olan 5 milyon çocuğu etkiledi. Kayıp çocuklar nerede bilmiyoruz. Deprem bölgesinden ayrılan çocuklara ilişkin son güncel resmi veriler paylaşılmadı. Bu çocuklar nerede?

***

Yaşama dair ne varsa satılığa çıkarmanın, piyasalaştırmanın meşruiyetini sağlayan temel ideolojik aygıt ise dinselleştirme politikalarıydı. Halkı, emekçileri grev yerine camiye, sendika yerine tarikata yönlendiren, aynı secdeye baş koyduğu için patronla aynı kaderi yaşadığına inandırılan, Aladağ’da, Ensar’da ve memleketin her yerinde yoksulluktan kaynaklı çocukları tarikatlara mecbur bırakan adımlardı.

Karma eğitimin yasaklanması tartışmaları ile de amaçlanan çocuk işçiliğinin, çocuk evliliklerinin, çocuk istismarının artırılması. Güncel durumda zaten karma eğitim uzun yıllardır fiili ve hukuki olarak kaldırılmış durumda. Okul terklerinin artmasının temel nedeni karma eğitim hakkının, kamusal, laik, bilimsel eğitimin ortadan kaldırılışı.

Özellikle 2012 4+4+4 yasası ile birlikte 9 yaşından itibaren imam hatip ortaokulu ve liselerinde fiilen karma eğitim kaldırıldı.

Yönetmelik değişikliğiyle tüm ortaöğretim kurumlarında karma eğitimin kaldırılması hukuki olarak ta hayata geçirildi. 4-6 yaş Kuran kurslarındaki çocuk sayısı 1 milyonu aştı. 4 yaşından itibaren karma, laik, bilimsel eğitim hakkı çocukların ellerinden alındı.

ÇEDES protokolü, karma eğitimin yasaklanması, Anayasa tartışmaları ve en temel demokratik hakların, eylemlerin, festivallerin yasaklanması ile kadınlar ve çocuklar hedef tahtası haline getirilerek otoriterleşme ile en büyük kuşatma hayata geçiriliyor.

İşlevini tamamen kaybetmiş meclis, milletvekili adaylıkları, tek kurtuluşu sandıkta gösteren, kendini kurtarıcı ilan edenlerin söylevleri ile 21 yıldır ve özellikle Gezi’den bugüne hepimizin mücadelenin öznesi olduğumuz, birlikte yarattığımız o büyüyü kaybettik. Barajlara, “sandık demokrasisine” sığmayacak sokakta, sandıkta en geniş muhalefet cephesini kurma çağrısı yapan sosyalistlerin, devrimcilerin çağrısını görmeyen, konuşmayan, işitmeyen bir “muhalefet” yaratıldı.

***

Şimdi Türkiye’nin en sağ, en gerici ittifakının tarihin en büyük saldırısına hazırlandığı günlerde tek çıkış yolumuz gençlerin, kadınların, emekçilerin en büyük mücadele cephesini kurmayı başarmak. Birbirimizin çaresinin biz olduğu gerçeği.

“Diyorsun ki işler bizim için kötüye gidiyor, karanlık üzerimize çöküyor, gücümüz tükeniyor. Yıllarca mücadele ettikten sonra şu an başladığımız yerden daha zor bir durumdayız. Ve düşman karşımızda eskisinden daha güçlü. Ve biz inkar edemeyeceğimiz hatalar yaptık. Biz akıntıyla sürüklenenler miyiz? Artık kimseyi anlamayacak ve kimse tarafından anlaşılmayacak yerde mi duruyoruz? Yoksa iyi şansa mı bel bağlayacağız? Tüm soruların cevabı sende...”