Yapayalnız, kuşun uçmaya korktuğu, yırtıcı dağ kartalların kanatlarını çırpmadan sessizce geçip gittiği dağların içinde, daha geçen yüzyılın ikinci yarısında doğum yapan kadınlar bir süre tek başına bırakılmazmış. Gururlu eş, vefakâr kardeş, mutlu çocuk, konu-komşu yanında durur, gelini durmadan konuştururmuş. Yoksa Helqa Qızkıne gelir, genç annenin etrafından ayrılmaz, onu öldürürmüş. Helqa Qızkıne, yeni doğuran kadınlara birkaç gün boyunca musallat olan, saçı başı dağınık, kapkara ve dişi bir ölüm ciniymiş.

Ölümden sonra bazı ruhlar mahrumiyet ve cezalandırma için yeraltında bilinmeyen bir yere gidermiş. Bura, “suçlu” ölülerin kaldığı, cezalarını çektiği genellikle toprağın derinliklerinden de derin bir karanlık yermiş. “Gehenne”, kökenini pagan tapınakları ve ateşle yapılan çocuk kutsamaları ile ünlü Kudüs’e yakın bir vadiden almış. İsa zamanında bura, “kötülerin cehennemi” olarak sonsuz cezalandırmayı anlatan lanetli bir yermiş.

Musa’nın cehenneminde, ruhlar “soğuktan, kardan geçip sıcakların en dayanılmazına” gelirmiş. İslam, inananlar için firdevs’i, inanmayanlara ise “ateşte fiziksel olarak mümkün tüm işkenceleri” duyurmuş. Hıristiyanlık, “Tanrıdan ayrılanlara” ebedi ateş cezası müjdelemiş.

Dinler, yeraltına kapatılma, çöl sıcağından buzul soğuğuna vahşi bir azap, devamlı karanlık öğeleriyle cehennemi yaratmış. Cehennemi ise şeytan, cin ve sayısız iblisle doldurmuş. Psikopos Alfonso de Spina, beş yüz yıl kırk yedi yıl evvel, öteki tarafta 133.316.666 ayrı iblis hesaplamış. Bunlar cehennem ağzında, mahşerde durup beklermiş. Yanlarında da “yeraltı canavarları” varmış. Bu canavarlar, tuhaf hayvanlar, dev kuşlar, değişime uğrayarak kuru dallara, başka şeylere dönüşmüş bacaklar taşıyan insan bedenleriymiş.

Kötülük timsali şeytanın görünümü çok korkutucuymuş: Uzun pis bir kuyruk, yarasa kanatlar, keçiye benzeyen organlar. Kanatlar meleklik döneminde kalma, kuyruk apaçık bir iğrençlik izi, keçi sakalı ve bacağı ise Antikçağ Tanrısı Pan’dan mirasmış. Her halükarda bir hilkat garibesi.

Benim dağ doruklarında yaşayan, tek tanrısı Hızır adlı bir eski zaman piri olan, cehennemi de cenneti de bu dünyada görmüş halkımın, doğum yapan annenin ilk birkaç haftada geçirdiği tümüyle doğal bedensel ve psikolojik değişiklikleri anlamaya çalışırken yarattığı işte bu Helqa Qızkine, cehennemi zapt etmiş bu kötücüllerin eline su bile dökemezmiş.

Cehennem de, cennet de gerçekte yokmuş. İnsan, düzen ve kaos arasında, iyiliği yaymak, kötülüğü azaltmak, erdem, adalet, onur ve eşitlik gibi değerleri salık vermek, yakıcı problemlerine çözümler aramak için iblisleri, cinleri, şeytanı yarattığı gibi cehennemi ve cenneti bizzat kendisi hayal etmiş.

Dinlerinkinden beter bir cehennem yeryüzünde varmış. Dünya, “Ortadoğu” cehennemindeymiş. Çocukları, kadınları, askerleri kesen, tıpkı İsa gibi çarmıha geren, omuz üstünde baş bırakmayan IŞİD’çiler, kız kaçıran Boko Haramcılar, üç Yahudi genci öldüren Cihatçılar meğerse şeytanı, iblisleri ve cinleri korkutmuş. Bizim Helqa Qızkıne kara sakallı, eli bazukalıların fethettiği Irak’lı kadınların yanına korkusundan bir kez bile uğramamış. Musul’da tek bir gün içinde bin yedi yüz Şii’yi kurşuna dizen ve birkaç hafta içinde “Hilafet” ilân eden Ebubekir Bağdadi, “Suriye Suriyelilerin, Irak Iraklıların değildir” deyip, tüm Müslümanları Irak ve Suriye’ye “Allah için Cihat’a” çağırmış.

Dinlerin cehennemi en azından belliymiş. “İyiler” orada yokmuş. “Kâbe’yi yıkmak”tan, “Roma’yı fethetmek”ten bahseden, müzik dinlemeyi, sakal kesmeyi, kadınlara dışarı çıkmayı bile yasaklayan Halife El Bağdadi, sadece Irak ve Suriye’yi değil, “tüm dünyayı” insanlar için cehenneme çevirmek istermiş.