CHP, pazar günü olağanüstü bir kurultayla parti programını değiştirdi. Kurultayı dikkatle izledim. Kurultaya, eğitimle ilgili değişiklikleri izleyip sizlerle paylaşmak için gitmiştim....

CHP, pazar günü olağanüstü bir kurultayla parti programını değiştirdi. Kurultayı dikkatle izledim. Kurultaya, eğitimle ilgili değişiklikleri izleyip sizlerle paylaşmak için gitmiştim.

CHP, yeni programında eskisinin aksine din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu ders olarak uygulanmasında devam kararı vermiş. Eski program, iktidara gelinmesi halinde bu dersin seçmeli olacağını öngörüyordu. CHP, eski programında zorunlu eğitim süresini 12 yıl olarak belirlemişken yeni programda zorunlu eğitim süresi 10 yıl olarak öngörülmüş, İHL’lerin “çok amaçlı liselere” dönüştürülmesinden de vazgeçilerek bu liselerle yola devam kararı verilmiş.

Bu geriye dönük  değişiklikleri görünce sizinle paylaşacak bir şey olmadığı kararına vardım.

Biz daha ileri önerilerle tıkanıklığın önünü açmasını önerirken konjonktüre, geniş kamuoyu desteğine ve yargı (AİHM, Danıştay) kararlarına rağmen din derslerinin seçimlik olmasından CHP niçin vazgeçti anlamadım. Kurultayda bu yönde bir değişikliği fark etmiş olana da rastlamadım.

Türbanlılara verilen ilk taviz mi acaba diyorum.

Keşke Altan Öymen’in, Haluk Koç’un uyarılarına kulak verip tartışmak üzere program değişikliğini ertelemiş olsalardı.

Program, Algan Hacaloğlu’nun kaleminden çıktı diyorlar; eğitim bölümüne Nur Sertel’in müdahil olduğu da söyleniyor. Vebali bu iftirayı atanların boynuna…

İbret-i alem olsun diye eski ve yeni programdaki Din Eğitimi bölümlerini dikkatinize sunuyorum. CHP’nin geldiği nokta ile ilgili Yorumu siz yapın.

Eski Programın “Din Eğitimi” başlıklı bölümü

“…

CHP iktidarında; İmam Hatip Okulları orta öğretimin "Çok Amaçlı Okullar" sistemine dahil edilecek; çağdaş, nitelikli din görevlisi yetiştirecek öğretim ortamı geliştirilecektir. İlahiyat fakülteleri ise başta bu okullara öğretmen olmak üzere, toplumun aydın din adamı ihtiyacını karşılayacak şekilde, eğitim ve öğretim programları ile beraber, yeniden düzenleyecektir.

CHP, özel din eğitiminin devletin, yakın denetimi altında, amacı ve özü çerçevesinde faaliyet göstermelerini gerekli görmektedir.

CHP, eğitim sisteminde din eğitiminin sadece "isteğe bağlı" hale getirilmesini, din derslerinin düzenlenmesinde farklı inanç ve duyarlılıkların varlığının da gözetilmesini öngörmektedir.”

•••

CHP, eğitim sistemimizi; "Okul Öncesi Eğitim", "Temel Eğitim", "Orta Öğretim" ve "Yüksek Öğretim" olarak yenide düzenleyecektir. Temel eğitim ve orta öğretim 12 yıllık zorunlu eğitimin temel ayaklarını oluşturacaktır.

Yeni programın “Din Kültürü ve Ahlak Eğitimi” başlıklı bölümü

“İmam –Hatip (İmam Hatip Liseleri-Ü.Ö.) eğitimi, din görevlisi sayısına duyulmakta olan ihtiyaç çerçevesinde düzenlenecektir.

İlk ve ortaöğretim kurumlarında verilen din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin Anayasanın ön gördüğü amaca uyun bir müfredatla verilmesi sağlanacaktır.”

Ben de Hüseyİn Çelİk’İ İstİyorum

Kemal Kılıçtaroğlu, elinde sapan AKP’nin demagoglarını (TDK sözlüğü bu sözcüğü “laf cambazı” diye açıklıyor.) bir bir avlarken Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik unutulmasın. O da yetimlerin, garip gurebanın hakkını varsıllara dağıttı. Hem de Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından alarak. “Üzümünü ye, bağını sorma!” diyen halkımızın bundan haberi yok. (Ben bunların belgelerini bir gün lazım olur diye saklıyorum.) Ayrıca Hüseyin Çelik, bakanlığa başladığı günden bu yana, sadece bedava ders kitabı uygulamasıyla kamuyu 1 milyar dolar zarara uğratmasının hesabını vermelidir.

Bitmedi: Öğretim programlarının değiştirilmesi için kullanılan 2 milyon Avronun “çalıştay” adı altında nasıl çarçur edildiğinin de hesabı verilmelidir.

Dahası var: Talim ve Terbiye Kuruluna “Kitap Borsası” yakıştırmasına bir açıklık getirmek zorundadır.

Tabii, hukuk aykırı olarak görevden alıp tekrar yargının görevine iade ettiği yöneticilere ödenen, miktarını açıklayamadığı ve milyonlarca YTL olduğu bilinen paraların da hesabı sorulmalıdır.

Anlaşıldığı gibi bu, Hüseyin Çelik’i karşıma çıkarması için Sayın Uğur Dündar’a açık bir çağırıdır.  

Sözleşmeli öğretmenlerin eş durumu dramını kendilerinden dinleyelim

Ben Bartın’da kadrolu öğretmenim, eşim ise Hakkari’de sözleşmeli öğretmen olarak çalışmakta. 2009 şubat özür gurubunda sözleşmeli öğretmenlere eş tayini hakkı verilip verilmeyeceği hâlâ belli değil (2008 özür gurubunda sözleşmelilere bu hak verilmemişti.). Sayın Bakan sözleşmeli- kadrolu öğretmen arasında fark yok demesine rağmen özür gurubu atamalarında bu hak sözleşmelilere verilmemekte ve binlerce sözleşmeli öğretmen ve aileleri mağdur durumdadır. Mağduriyet sesimizi duyurmanızı rica ederim. Saygılarımla...Ozan Arıcı

Lütfen yardım..! Sesimizi duyan yok. Elazığ’ın ücra bir ilçesinde sözleşmeli öğretmenlik yapıyorum. Henüz 16 aylık evliyim ama evliliğimin sadece 4 ayını eşimle geçirdim. Daha ne kadar ayrı yaşamaya dayanırım bilemiyorum bu şekilde görevime uyum sağlam olanaksız. Sözleşmeli öğretmenlere bir yıl çalışma şartı getirdiler, benim 1 yılım ocak ayında doluyor ama şubatta eş durumum muallakta çünkü geçen yıl yapmadılar bu yıl ne olacağımız belli değil ve hiç bir açıklama yok şuanda. Eşim ve ben artık dayanamıyoruz. Maddi olarak zaten batmış durumdayız; hem orda ev geçindiriyoruz hem burada. Ayrı yaşamak ise cabası… Her gün kavga... Ayrılma noktasına geldik artık.. İnsanı mesleğinden soğutur hale getirdiler. Konu açıldığında kadrolularla sözleşmelilerin haklarının aynı olduğunu söylüyorlar, halbuki kadrolular şubatta eş durumundan tyin isteyebiliyorlar ama sözleşmelilerde böyle bir durum söz konusu değil. Bütün haklarımızı elimizden alıyorlar. Sözleşmeli kölelik yapıyoruz resmen. Lütfen sesimizi duyurun. Sizlere güveniyoruz.

GÜLAY ALTINTAŞ

 

Ben ve eşim farklı illerde sözleşmeli öğretmen olarak çalışıyoruz. 1 çocuğumuz var ve 18 aydır ayrıyız. Kadrolu öğretmenlere verilen yarıyıl özür gurubu (eş durumu) tayin isteği biz sözleşmelilere verilmesini de istiyoruz. Milli Eğitim Bakanı öğretmenler arasında fark yok demesin gerçek olmasını istiyoruz. Saygılarımla..

NİHAL ERTUĞRUL

 

AÇIKLAMA

“16 Kasım 2008  tarihli “Sabancı Öğretmenevi, Çalık Ailesi ve Bir Atama” başlıklı yazınızda Başbakan’ın damadı sıfatıyla Çalık Holding Genel Müdürü Berat Albayrak’a atıfta bulunduğunuz akrabalık ilişkisi gerçeği yansıtmamaktadır.

Söz konusu yazıda adı geçen AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın,  Berat Albayrak ile hiçbir akrabalık ilişkisi ve tanışıklığı bulunmayıp, yazınıza konu ettiğiniz iddia ve görüşlerin hiçbir araştırma yapılmadan kalema alındığı ve gerçekle bağdaşmayan bir ilişkilendirme yapıldığı da açıktır.”

Global Tanıtım ve Halkla İlişkiler A.Ş.

Bu açıklama, söz konusu yazımızın özne ilişkin olmayan ancak ilgili kişi için önemli olduğunu düşündüğüm bir maddi hatayı düzeltti. Ama Berat Albayrak’ın, patronlarının gelini ve kayın pederinin milletvekili yaptığı Öznur Çalık’la “tanışıklığı”nın olmaması da doğrusu garibime gitti.

 

***

LAFMACUN

(Abdullah Gül’ün) Anne tarafından etnik kökenini araştırırsanız görürüsünüz.

Canan Arıtman

CHP İzmir Milletvekili