CHP’nin 38’inci olağan kurultayına 20 gün var. Başkan adayları toplumu, seçmeni hatta örgütü heyecanlandırmayan ‘ortaya karışık’ demeçlerle durumu idare ederken kurultayın kazananı ise çoktan belli oldu.

CHP’de kongrenin kazananı belli oldu
Fotoğraf: AA

Kemal Kılıçdaroğlu başkanlık dönemi boyunca en çok zorlanacağı kurultaya hazırlanıyor. İlk kez büyük iller dahil olmak üzere hazır bir rakiple karşı karşıya. Bu durumun parti örgütünden başlayarak topluma yayılan heyecan uyandırması gerekirdi. Ama durum öyle değil. Neden öyle olmadığını anlatacak bir yazı yazmaya hazırlanırken Selçuk Candansayar’ın olayı çok güzel özetleyen yazısı geldi. O yüzden benim CHP yazısı daha sonraya kaldı. Ama başlığa dokunmadım. Dokunmadım çünkü ne zaman çok okunan bir haberimiz ya da makalemizi konuşmaya başlasak birgun.net yayın koordinatörü arkadaşımız Uğur Koç’un “başlık okutuyor abi” sözü aklıma geldi. Uğur bu alanın uzmanı ve değerlendirmesine güvenirim. Bu başlık okutur.

BİZ NE YAPABİLİRİZ Kİ!

Nereye gitsek nerede konuşsak, kiminle görüşsek hep aynı cümle kuruluyor; “Biz ne yapabiliriz ki?” İktidar ve muhalefetin en büyük başarısı milyonlarca insana “biz yoksak siz bir şey yapamazsınız” duygusunu kabul ettirmeleri. Milyonları berbat, keyifsiz, kalitesiz oyunlarını seyretmeye zorunlu kılmaları gerçekten büyük başarı. Bir kez daha altını çizmek lazım ki bunu iktidar tek başına yapmadı. Ülkenin yarısının bu duygu içerinde olmasında provokasyon, sandık, seçimden başka bir şey söylemeyen muhalefetin kabahati çok daha büyük.

Oysa ülkede yaşananlar çok farklı. Daha dün “HKG davası” olarak bilinen 6 yaşındaki bir çocuğun tarikat eliyle istismara uğraması ile ilgili bir dava sonuçlandı. Üç sanık 30 ile 16 yıl arasında ceza aldı. Yeterli mi tabi ki hayır. Ama bir düşünün gazeteci arkadaşımız Timur Soykan bu haberi yapmasaydı, BirGün bu haberi manşetine taşıyıp peşinden koşmasaydı, kadın örgütleri davayı takip etmeseydi karar böyle mi çıkardı? Kuşkusuz hayır? Dava bile açılmaz ya da kimsenin haberi olmadan kapatılırdı. Bu dava iktidar destekli cemaat ve tarikat karanlığına karşı verilen savaşta sadece küçük bir cepheydi. Çok açık ki sonuçları tatmin edici olmasa bile iyi bir sınav verildi.

Bir kız çocuğunun hikayesi belki onlarcasını kurtaracak. Farkında olmazsak bile geleceğe çok önemli iz bıraktı. Tıpkı Akbelen, Trendyol, Boğaziçi Üniversitesi ve onlarcasında olduğu gibi.

Hak aramanın hem de bunu örgütlü yapmanın gücü muhalefet partileri tarafından uzun yıllardır küçümsendi. Onun yerini reytingi yüksek figürler, her biri saman alevi olan iyi sözler, cesur çıkışlar aldı. Geldiğimiz nokta belli.

Kadın cinayetleri, tarikat ve cemaatlere teslim edilen eğitim, ÇEDES, emeklilerin maaş zamları, artan hayat pahalılığı, barınma sorunu, kent ve doğa yağması. Çok uzun bir liste yazmak mümkün. Tamamı hayatımızı ilgilendiriyor. Tamamından iktidar sorumlu. Görülüyor ki bir yandan tüm bunlara itiraz ederek, hayatınıza, ülkenize sahip çıkarken aynı zamanda iktidarı durdurmaya katkı sağlamak pekala mümkün.

Tüm bunların sıradan insanlar tarafından yapılamayacağını söyleyip tekrar sandığı gösterenlere artık itibar etmenin bir anlamı yok. Son seçimler bile gösterdi ki bunlar yapılmadan yani örgütlenmenden gidilecek her seçim hezimetle sonuçlanacak.

KİM Mİ KAZANDI?

Ülkenin sadece yüzde 10’luk dilimi dışında toplumun ekseriyeti hayatından memnun değil. Yüzde 10’luk kısmı da cemaat-tarikat, AKP elit ve bürokratlarla birlikte yandaş iş insanlarının oluşturduğu bir toplam. O yüzden Türkiye’yi topyekûn sağcı ilan etmek ve bunun üzerinden politika yapmak muhalefetin en büyük yanlışı.

Gelelim yeniden CHP kurultayına. Ülkenin bu kadar çok sorunu varken, milyonlarca insan bu kötülük çağının bitmesi için harekete geçmeye hazırken konuşulanlara bakınca sadece bir şey söylemek mümkün; Kalan sürede büyük bir atılım olmazsa hangi isim başkan olursa olsun bu kongrenin de galibi statüko olacak. Seçimle, kongreyle ayakta kalabilen statüko.