Ülkemiz emeklilerinin mevcut hükümetten beklentileri bir kez daha boş çıktı. Son kabine toplantısından da sefalet aylıklarına mahkûm edilen milyonlarca emekliye müjdeli bir haber çıkmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan emekli aylıklarına artış için Ocak ayına gönderme yaptı. Bu emeklilerin 3 ay daha mevcut aylıkları ile geçinmeye çalışmaları anlamına geliyor. Üstelik bu 3 aylık süre içinde hiçbir mal ve hizmet alımı sabit kalmayacak, yani fakirlik daha da artacak, yoksulluk daha da derinleşecek. Türkiye’de aslında 7 bin beş yüz TL dahi olmayan ortalama emekli aylıkları hızla erimeye devam edecek.

Dün yapılan kabine toplantısından emeklilere olumlu bir haber çıkmaması aslında hiçte şaşırtıcı değildi. Hazinenin mevcut durumunu, hatta SGK’nın içinde bulunduğu ekonomik durumu yakından takip eden herkes bu durumu kolaylıkla tespit edebilirdi. Buna karşın kimi basın organlarının sürekli olarak emeklilere yönelik ümit vaat eden haberler yaymaları bu kesimde bir beklenti oluşmasına neden oluyor.

Evet.

Ortada açık bir durum var kanımızca her ne kadar Erdoğan emekliye atıfet kabilinden (yardım amaçlı) bir şeyler verip sayıları 15 Milyonu aşan bu kesimden puan toplamayı arzulasa da bunun bütçede karşılığı yok. Hazine ve Maliye Bakanının “rasyonel politikaları” emekliyi mutlu edecek haberlere engel teşkil ediyor.

Diğer taraftan Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı sebebiyle emeklilere verilmesi planlanan ikramiye konusu da ayrı bir hayal kırıklığına sebep oldu. Miktarın yetersizliği tartışmaları sürerken ortaya bir de ciddi bir ayrımcılık örneği çıktı. Dün yapılan kabine toplantı sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan Bayramın kutlanacağı Ekim ayında değil, Kasım ayında O da sadece çalışmayan emeklilere ikramiye verileceğini açıkladı.

Böylece hem istemeyerek çıkardıkları seçim primi niteliğinde ki EYT yasası ile yeni emeklilik hakkı eden ve çalışmaya da devam eden yeni emekliler, hem de düşük emekli aylıkları sebebiyle emekli olduklarından beri yıllardır çalışan eski emekliler bu ikramiyeden yoksun bırakıldılar. Bu Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırı olan açık bir ayrımcılıktır.

Ülkemizde 1986 yılına kadar emeklilerin çalışması yasaktı. Emekliler aylıkları kesilmesin diye kaçak ve sosyal güvenceden yoksun çalışırlardı. Devlet’ de bu kayıt dışı çalışmalar sebebiyle vergi, sigorta primi kaybına uğrardı. 1986 yılında çıkartılan bir yasa ile emekliler Sosyal Güvenliği Destekleme Primi (SGDP) ödemek suretiyle hem yasal statüde çalışabilme olanağı elde ettiler hem de emekli aylıklarını almaya devam ettiler.

Şimdi emekli olduğu halde güç ekonomik koşullardan dolayı çalışmak zorunda olan ve bunu kayıt içinde yaparak Devlete vergi ve sigorta primi ödeyen emekliler adeta cezalandırılıyor. Gerçekten de SGDP ödeyen bir emekli çalışanın bu primlerden dolayı emekli aylığı artmıyor. Bir başka deyişle ödediği bu prim sosyal güveliği destek adı altında Devlete gidiyor. Buna karşın emekli çalışanlar ayrımcılığa tabi tutulup kendilerine bayram ikramiyesi verilmiyor.

Şimdi bu ayrımcı uygulama aklımıza ister istemez emekli olup ta çalışmaya devam etmek isteyenler için şu nitelendirmeleri yapan Erdoğan’ın geçmişte kullandığı o sözleri getirdi:

“Ne olacak, emekli olacak diğer taraftan başka işte çalışmaya devam edecek. Yani çift dikiş. Böyle bir şey olamaz. Buna hak, adalet denmez. “

Evet.

Acaba emeklilerin üstelikte yasal statüde vergi ve sigorta primi ödeyerek çalışmalarını hak ve adalet olarak görmeyen Erdoğan onlara Cumhuriyetimizin 100. Yılında bayram ikramiyesi ödemeyerek hak ve adalet mi sağlamış oldu?

Bu sorunun yanıtını en çok düşünmesi gerekenler kanımca bu ülkenin emeklileri dul ve yetimleridir. Evlerinde oturup yandaş televizyon kanallarından, sürekli olarak emekliye yalan müjdeli haberler veren yandaş gazetelerden gelişmeleri takip ederek ancak bu sonucu elde etmek mümkündür. Çözüm ise elbette ki tüm yoksul ve ezilen kesimlerle birlikte halkın örgütlü mücadelesine katılmak olmalıdır.