Çözüm!

16 yıl süren serüven henüz bitmedi!..
Her ne kadar açılan dava 14 yıl sonra sonuçlandı ve Mehmet Ağar "çete kurmaktan" nihayet mahkûm olduysa da, "Susurluk düzeni" tam anlamıyla yargının önüne çıkarılamadı...

****

"Susurluk Davası" olarak bilinen, devletin çete kurduğunu yargı kararı ile tespit eden "tarihi dava", son sanığını da mahkûm etti.
Türkiye’de kurulu "karanlık sistemin" yarattığı yasadışı olayların halk tarafından öğrenilmesine büyük katkı sağlayan bu davanın yargılanan son sanığıydı Mehmet Ağar!...

****

Yıllar önce İbrahim Şahin ve Korkut Eken’in lideri olduğu "özel harekâtçılardan" kurulu çete yakalanmıştı.
Siyasi ayağı "koruma kalkanı" altında olduğu için yargılanmamıştı.
Polisler yargılandılar ve hüküm giydiler.
Hatta cezaları infaz bile edildi.
Bir kısmı öldü. Bazıları yeniden tutuklandı…
Kalanlar şimdi serbest dolaşmaktalar..

****

"Susurluk kazası" sonrası ortaya çıkan entrikalar, devletin çete kurduğu gerçeğini gözler önüne sermişti.
TBMM Araştırma Komisyonu'nun büyük çabalarıyla bu "pisliğin" örtü altında kalan bölümünün bir kısmına ulaşılmıştı.
O zaman tespit edilen devlet eliyle işlenen yasadışı faaliyetlerin küçük bir bölümü bile, insanlarda dehşet yaratmıştı.
Olayların üzerine gidildikçe, devletin gücü soygunlarda nasıl kullanıldığı ve uygulanan şiddetin ne kadar insanlık dışı olduğu açıkça görülmüştü…

****

“Siyasetçi, bürokrat, mafya” işbirliğinde oluşan çeteler, “devletin âli menfaati” adına demokrasinin katledilmesine, kamu kaynaklarının sömürülmesine ve bu yapıya engel olan yurttaşların öldürülmesine neden olmuşlardı!..

****

Devletin 1950’lerden beri NATO geleneğinden kalma “yasadışı” ama resmi örgütleri bulunuyordu…
Bu örgütler vasıtasıyla birçok “örtülü iş” yapılmıştı…
İç politikada söz sahibi olmak isteyen kurum ve kişiler bu örgütler aracılıyla “derin ilişkiler “kurarak, ülkeyi seçilmişlerin yönetiminden uzak tutmuşlardı…
Aslında istenende buydu!.
Yani demokrasi olmasın!.
Hak, özgürlük ve eşitlik gibi kavramlar yok sayılsın!
Egemenliğin kayıtsız şatsız sahibi halk değil, asker/bürokrat devlet olduğu kabul edilsin!..
Bu anlayışı kabul etmeyen ve bu düzene uymayanların karşısına da yasadışı çeteler çıkarılsın!..
Karşı koyanlar, hak talep edenler, egemenlik mülkiyetine sahip çıkan olursa korkutulsun, zorlansın daha da ilerisi öldürülsün!..

****

1984 yılından sonra PKK olgusuyla mücadele eder görünen “bu derin yapı”, bir yandan sistematik olarak demokrasiden uzaklaşmış, diğer yandan oluşturduğu “vahşet çeteleriyle” hem kan akıtan eylemlere girmiş, hem de muazzam bir rant peşine takılmıştır…
Türkiye dünyadaki “yer altı” ekonomisinin önemli noktalarından biri haline gelmiştir.
Öyle ki dönemin başbakanı Mesut Yılmaz o gün; “Dünyada yakalanan uyuşturucunun yüzde 36’sı, Avrupa’da yakalanan uyuşturucunun ise yüzde 64’u Türk emniyet güçleri tarafından yakalanmaktadır” açıklamasını yapmıştır.
Bu açıklama “Güvenlik güçleri” için bir başarıdır.
Ancak Türkiye’deki uyuşturucu potansiyelini görmek açısından dehşet bir durumdur!..

****

Mehmet Ağar “Susurluk düzenin” önemli aktörlerinden biridir.
Hakkında 1987’lerden itibaren çeşitli raporlar tutulmuştur.
Ancak herkesle iyi ilişkiler kuran, her dönemde siyasilerin yanında olma başarısında bulunan Ağar hep taltif edilmiştir…
En son Adalet ve İçişleri Bakanlıklarına kadar yükselmiş, DYP’nin Genel Başkanı olmuştur.
Bugün sevmeyenleri kadar sevenleri de vardır…
Milliyetçilik duygularını çok iyi kullanır…
Bulunduğu mevkiler dolayısıyla her konuda, belli insanlar için epeyce bilgi sahibi olmuştur.
Siyasetçi, iş adamı, bürokrat, gazetecilerden fazlaca arkadaşı bulunmaktadır…
Şimdi cezası infaz edilmesi için yakalama emri çıkarılmasına rağmen, anayasanın eşitlik ilkesine ve yasalara aykırı, son derece rahat bir şekilde saklandığı yerden "hapishane yeri" beğenmeye çalışıyor…
Devletin en “has kara kutusu” olduğunu bir kez daha topluma gösteriyor!..
Her halde halk bu “kayrılmayı” ibretle izliyordur!..
Herkesin yasalar önünde eşit olduğu iddiasını defalarca yineleyen ve yargının tarafsız olduğu konusunda mangalda kül bırakmayan AKP iktidarı ne diyecek? Doğrusu benim için ciddi bir merak konusu!..

****

Olaylar ortaya döküldüğünde “Bin operasyonda dört bin kişi öldürdük!” diyen hamasetin yakalanışının yargılanması zaman aldı…
Mehmet Ağar’ın akılda kalan en önemli savunması, ”Ne yaptıysak MGK kararlarına uygun yaptık” sözüdür...
Ancak Cumhurbaşkanı Demirel, "MGK’nın böyle kararları yoktur” diyerek bu savunmayı çürütmüştür.
Vardır!.. Ya da Yoktur!..
Ancak bir gerçek ortadadır ki binlerce “faili meçhul cinayete kurban gitmiş insan” Anadolu’nun belirsiz bir yerinde toprak altında yatıyor!..

****

12 Eylül, 28 Şubat yargı önünde!..
Ancak yetmez!
“Susurluk Davası” yargının dışında duruyor!..
Mehmet Ağar’ın içinde bulunduğu kadro da dahil, devletin çete kurduğu yargı kararına bağlandı…
Ama “bu çete" ne eylemler yaptı? Bu yargılanmadı!..
Mali hangi güce erişti? Sorulmadı!..
Kimleri öldürdü? Araştırılmadı!
Ve asıl, bu “çeteyi kim ne amaçla kurdu?” bunun üzerine hiç gidilmedi!..
Gerçek failler dışarıda!..
Onlar bulunursa darbe ve darbe teşebbüslerinin sırrı da çözülür!..