Bir yanda din devletine doğru atılan adımlar, öte yanda AB ile uzlaşma arayışları sürerken, kültür yaşamımıza yönelik yasaklar birbirini izliyor. Popüler kültür alanı da artık özgür değil.

Cumhuriyet’in  100. yılını kutlarken

Hafta içinde TBMM’de kabul edilen ek bütçedeki rakamlar, kültür alanımızdaki gelişmelerin hangi yönde olduğunu açıkça gösteriyor. 2023 yılı bütçesinde 35 milyarlık bir ödeneğe sahip olan Diyanet İşleri Başkanlığı’na 16 milyarlık ek bütçe tahsis edilirken, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na verilen ek bütçe 1,3 milyar TL. Yani tam 12 misli… Sanat alanının üvey evlat konumunu iyice netleştiren bu kararın sorumlusunun AKP-MHP-Yeniden Refah- HÜDA PAR ittifakı olduğunu belirtmeye gerek yok herhalde.  

Cumhuriyetimizin 100. yılında, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Cumhuriyet’in temeli kültürdür” sözünden ne kadar uzaklaştığımızın bundan daha iyi bir göstergesi olabilir mi? Somut ve soyut kültür mirasımızın korunması, güncel sanat alanlarının desteklenmesi ile görevli bakanlığın turizmin şemsiyesi altından çıkartılıp bağımsız kılınması yönündeki talepleri göz ardı eden ‘tek adam rejimi’, Cumhuriyet’in temel felsefesini yerle bir etmeye kararlı görünüyor. 

Devletin sanat kurumlarının ödenekleri yerinde sayarken bu kurumların sağlıklı bir gelişme göstermesi mümkün mü? Üstelik bu mali boyunduruğun yanında bir de sansür ve oto-sansür mekanizmaları var. Kuruluş yasalarında özerklikleri güvence altına alınan/alınmayan tüm ödenekli sanat kurumları ciddi sorunlarla boğuşmak zorunda bırakılıyor ve doğal olarak sanatsal çizgilerinde bir düşüş gözlemleniyor. Zaten, amaçlanan da bu olsa gerek. Bu kurumları değersizleştirmek, işlevsizleştirmek ve yerlerini özel ‘teşebbüs’e bırakmaları yönündeki süreci hızlandırmak.

Popüler sanatçılar hedef tahtasında

Gerici ve popülist siyasetçilerin, bir zamanlar ‘yüksek sanat’ olarak tanımlanan, artık bu tanım kullanımdan kalksa da kapsamı çok net olan ‘nitelikli’ sanat ürünlerine ihtiyacı olmadığını biliyoruz. Onlar için, halkın en geniş kesimini oluşturan eğitimsiz/az eğitim görmüş kitleleri eğlendirecek, duygulandıracak ve gündelik sıkıntılarını unutturacak popüler kültür ürünleri yeterlidir, hatta  gereklidir (Salazar’ın üç f’sini anımsayalım: fado, futbol, fieta). Bizim muktedirler ise ‘ilahi’ ile ‘arabesk’ arasına sıkışmış görünüyor. Tabi bir de “Hey 15’ler… 15’ler”…

Popüler müzisyenlerimiz arasında, müzik ve festival yasaklarına, toplumsal cinsiyete yönelik karalama kampanyalarına karşı tavır alanların sayısı giderek artıyor. Muktedirler de çareyi konser yasaklarında arıyor. Melek Mosso’dan Hande Yener’e pop müziğin pek çok yorumcusu bu yasaklamalara hedef oluyor. Bir zamanlar (istisnaları bir yana koyarsak) yerleşik düzenin değerlerini yüceltmeyi görev edinen Yeşilçam’a da güvenleri kalmadı. Cem Yılmaz’dan Şahan Gökbakar’a sinemamızın popüler yıldızları bu gidiş karşısında suskun kalmıyor.        
        
Bu ‘ahval ve şerait’ içinde, hem popüler sanatta, hem de ‘nitelikli/yüksek sanat’ alanlarında iyi işler yapılmaya devam ediyor. İki alanda da en önemli sorun yükselen maliyetler. Bu durumda, İstanbul, İzmir, Eskişehir, Adana, Antalya, Mersin, Muğla gibi büyük kentlerimizin, Nilüfer, Çankaya, Bodrum, Ayvalık, Tepebaşı, Odunpazarı, Çukurova, Muratpaşa, İzmit, Safranbolu gibi ilçelerimizin yerel yönetimleri sanata sahip çıkarken, büyük sermayenin sanat kurumları da nitelikli etkinliklere destek oluyor, yayınlar çıkartıyor. Yapı Kredi Kültür Sanat ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları bu alanda önemli işlere imza atan kurumların başında geliyor. 

75. yıldan 100. yıla

Bu yıl 100. yaşını kutlamakta olan Cumhuriyetimizin sanat alanında kat ettiği mesafeyi gözler önüne seren temel yayınlara ihtiyacımız var. Cumhuriyet’in 75. yıldönümünde Türkiye İş Bankası’nın yayımladığı “Türk Resmi” (Kaya Özsezgin), “Türk Tiyatrosu” (Sevda Şener), Türk Karikatürü (Semih Balcıoğlu), Türk Mizahı ve Hicvi” (Ferit Öngören) gibi kitaplar içeren dizinin bir benzeri 100. yıl için düşünülüyor mu acaba? Sözünü ettiğim değerli yazarların hiçbiri bugün aramızda olmadığına göre, 100 yılın sanatını farklı yazarların kaleminden okuyabilecek miyiz? 

Sevgili dostlarım Yiğit Gülöksüz’ün Proje Genel Koordinatörlüğünde, Oya Baydar’ın Dizi Koordinatörlüğünde tasarlanan ‘Bir Çağdaşlaşma Projesi Olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 75 Yılı’ projesi kapsamında Türkiye İş Bankası’nın desteği ile Tarih Vakfı tarafından hazırlanan “Cumhuriyet’in Sesleri” (Editör: Gönül Paçacı), “Cumhuriyet’in Renkleri, Biçimleri” (Editör: Ayla Ödekan) ve “75 Yılda Değişen Yaşam Değişen İnsan - Cumhuriyet Modaları” gibi kitaplar örnek alınması gereken yayınlardı. Böylesi bir çalışmayı hangi kurum yapabilir bu günün koşullarında, bilemiyorum…  

Şu an elimizde farklı disiplinlere ilişkin kitaplar var. Birkaç örnek vermek gerekirse, Fırat Kutluk’un derlediği “Cumhuriyet’in Müzik Politikaları”, Sibel Öz ve İsmail Afacan’ın hazırladığı “Arabesk Yeniden - Müzikte, Sinemada ve Edebiyatta 2000 Sonrası” ilk akla gelenler… Ama, Cumhuriyet’in Sanat ve Kültür Politikasındaki değişimleri ve farklı dönemlerin olaylarını, yapıtlarını topluca değerlendiren bir yayın yok. 

Cumhuriyet’in Popüler Kültür Haritası

Bu hafta ‘Popüler Kültür’ alanına ilişkin bir çalışmaya değinmek istiyorum. Yapı Kredi Yayınları içinde çıkan üç ciltlik “100. Yılında Cumhuriyet’in Popüler Kültür Haritası“ herkesin kütüphanesinde bulunması gereken temel kitaplar arasında. Derya Bengi ve Erdir Zat tarafından hazırlanan ve kronolojik sıralama içeren bu ansiklopedik yayının 1923-1950 yılları arasını kapsayan ilk cildi “Her savaştan bir yara” başlığını taşıyor. Dönemin ilginç olayları, yapıtları ve kişilerini içeren kitapta, Afrodit Davası’ndan Aşkın Gözyaşları’na, Bobstil’den  Boğaziçine Sığınanlar’a, Cinotri’den Çarliston’a, Deniz Kızı’ndan Fosforlu Cevriye’ye, Gençlik Parkı’ndan Heykel Seferberliği’ne, İçimizdeki Şeytan’dan Kültürpark’a, Lüküs Hayat’tan Laterna’ya, Missouri’den Nü’ye, Propaganda Savaşları’ndan Radyoda Alaturka Yasağı’na, Tombala’dan, Yahudi Fıkraları’na, insanımızın gündelik yaşamını etkilemiş kavramları ve deyimleri öğrenmek olası.   

1950-1980 yıllarını kapsayan ve “Belki duyulur sesim” başlığını taşıyan ikinci ciltte Af, Aranjmanlar, Ayak Bacak Fabrikası, Avanak Avni, Cibali Karakolu, Fotoroman, Hababam Sınıfının Üçlü Yaşamı, İşçisin Sen İşçi Kal, Köy Enstitülerine Veda, Ne Yapsam İçimde O Eski Sinemalar, Sanat Güneşi, 141-142 gibi sanat tarihimize ışık tutan maddeler var. Benzer bir yaklaşımla hazırlanmış ve 1980-2023 yıllarını kapsayan “Yollar bize memleket” başlıklı üçüncü ciltte de ilginizi çekecek konular yer alıyor: Babylon, Barışa Rock, 900lü Hatlar, Ekşi Sözlük, Emek Sineması, Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana, First Lady, Gezi, Issızlığın Ortasında, Maganda, Nerdesin Aşkım, Pop Çağı Ateşi, Plastip Şov, Türkü Bar, Yasak Oyunlar bunlardan yalnızca birkaçı… Elbette sübjektif bir seçki bu. Siz de kendi sözlüğünüzü yaratabilirsiniz, bu kitapları okuduktan sonra… Derya Bengi’nin dediği gibi “Cumhuriyet tarihinde siyasetin ana istasyonlarına uğramayı ihmal etmeden, yolda pencere kenarından gözüken manzarayı seyredecek, gündelik hayatın küçük zevk ve alışkanlıklarına, ayrıntılarına eğilecek; toplumsal olay ve olguların farklı yorumlarının, değişen anlamlarının peşine düşeceksiniz.”