“Gülmek devrimci bir eylemdir. Dik dur ve gülümse” demiş Che Guevara. İzmir Uluslararası Mizah Festivali’nin gündeminde mizahçı gözüyle insan hakları ve 100. yılda Cumhuriyet dönemi mizahı vardı.

Cumhuriyet’in Mizahı

Mizah içermeyen bir sanat dalı düşünebilir misiniz? Tiyatrodan sinemaya, edebiyattan görsel sanatlara tüm alanlar mizahın gücünden yararlanmıştır. Toplumumuzda mizahın kökenleri çok eskilere gider. Dede Korkut masallarından Nasreddin Hoca fıkralarına, Karagöz’den Ortaoyunu’na her dönemde mizah baş tacı edilmiştir. Yüzbinlere ulaşan tirajları ile mizah dergilerimiz, gişe rekoru kıran filmlerimiz okurun ve izleyicinin mizahçılara ve mizah ürünlerine verdiği değerin kanıtı değil de nedir?   Okurların, izleyicilerin gözdesi olan mizahçıları baş tacı etmeyenler de olmuştur elbet; tarihimizin farklı dönemlerinde mizahçıları baskılarla, yasaklarla, hapislerle sindirmek isteyen politikacılardan ve bürokratlardan söz ediyorum. İşte onlara karşı dik durabilen ve gülümseyen mizahçıları anmak boynumuzun borcu. Başlangıcından bu yana İzmir Uluslararası Mizah Festivalinde bunu yapmaya çalışıyoruz.  

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği festivalde ‘Aziz Nesin Mizah Ödülleri” vermemiz bu büyük ustaya saygımızın sonucu. Dünyanın dört bir yanında kazandığı ödüllerle ülkemizin gurur kaynağı, mizah yapmak isteyen tüm sanatçılara ilham kaynağı olan Aziz Nesin’in Rıfat Ilgaz, Mim Uykusuz, Sabahattin Ali gibi ustalarla giriştiği Markopaşa serüveni mizahın bir başkaldırı, bir direniş olduğunu gösteren en güzel örneklerden biridir. Ne yazık ki son yıllarda bu geleneğin izinden giden mizahçıların sayısı azaldı. Siyasetin baskılarına boyun eğen mizahçılar suya sabuna dokunmayan işlerle para kazanma derdine düştü.  

Ustalar ve gençler  

İstisnalar yok mu peki; elbette var. İşte bu festival onların festivali… 7 yıl içinde kimler gelip geçmedi ki İzmir Mizah Festivali’nden; Müjdat Gezen’den Ali Poyrazoğlu’na, Köksal Engür’den Mehmet Esen’e, Yüksel Aksu’dan Reis Çelik’e, Ahmet Gülhan’dan Müfit Can Saçıntı’ya, AST oyuncularından Metin Uca’ya, Umur Bugay’dan Aydın Engin’e nice mizahçı; Turhan Selçuk (Abdülcanbaz), Tonguç, Tan Oral,  sergileri… Bu yıl, Arnavut-İtalyan çizer Agim Sulaj, Niyazi Yoltaş ve 17 genç karikatürcü ‘İnsan Hakları’ temasını işleyen karikatürleriyle katıldılar festivale. Eflatun Nuri ustayı anmayı ihmal etmedik, tıpkı geçen yıllarda Aziz Nesin’i, Muzaffer İzgü’yü, Haldun Taner’i, Şair Eşref’i, Rıfat Ilgaz’ı, Ferhan Şensoy’u, Levent Kırca’yı, Turgay Yıldız’ı, Kemal Sunal’ı, Cemal Nadir’i, Oğuz Aral’ı, Charlie Chaplin’i, Ernst Lubitch’i, Peter Bacso’yu unutmadığımız gibi.           

Ülkemiz sanatının yanı sıra, dünyanın farklı köşelerinden mizah ürünlerine de yer veren İzmir Mizah Festivali’nde bu yıl ‘Oyun İşleri’ tiyatrosunun kurucusu Şükrü Veysel Alankaya’dan dünya edebiyatının ustalarından Gogol’ün “Palto”sunu izledik. Sesini ve bedenini kullanmaktaki yeteneği kadar uyarlama ve sahnelemedeki başarısı ile övgüyü hak eden genç tiyatrocuyu ayakta alkışladı sanatseverler. Gogol’ün, yoksulluk ve bürokrasi eleştirisi içeren, mizahi dokunuşlarla trajik bir öykü anlatan “Palto”su gibi acıları anlatırken mizaha başvuran bir başka yapıt da bu akşam izleyeceğimiz İtalyan kökenli Fransız yönetmen Alain Ughetto’nin, kendi ailesini, kendi köyünün öyküsünü anlattığı “Köpekler ve İtalyanlar Giremez” adlı animasyon filmi. Yoksulluk, savaş ve ayrımcılık temalarını işleyen, ‘İnsan Hakları’ temalı festivalimize çok yakışan bu filmi kaçırmamanızı öneririm.       

Mizah bir tür mü? 

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını kutladığımız 7. Festivalin ana temalarından biri de ‘Cumhuriyet’in Mizahı’ idi. Festivalin panellerinin önemli bir bölümü bu tema çerçevesinde gerçekleşti. İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayınları iki kitap yayınlandı bu tema çerçevesinde. Dr. Efdal Sevinçli’nin ‘İzmirli Karikatürler 1908-1928’ Sergi kataloğu ve “Cumhuriyet’in Mizahı -1”. Değerli eleştirmen Ömer Türkeş Cumhuriyet edebiyatını, Dr. Yasin Kayış dönemin mizah dergilerini, mizah tarihçisi Turgut Çeviker Cumhuriyetin karikatürcülerini, Prof. Oğuz Makal sinemamızın mizah anlayışını ele alan makaleleri ile kitaba katkıda bulundular. 

Ömer Türkeş’in yazısında temas ettiği önemli bir nokta, mizahın ayrı bir edebi tür olmadığıydı. Kariyerlerinde mizah kitapları da olan önemli yazarlarımızdan örnekler veren Türkeş, edebiyat ile mizahın ayrı türler olarak ele alınmasının yanlışlığını anlatırken, “Mizah hikâyesi apayrı bir kökten türemiştir ve gelişmesi basının koşullarına bağlıdır” diyen Ferit Öngören’den farklı düşündüğünü ve “mizahı eğlendirici bir vakit geçirme işleviyle sınırlandırmadan ele almak niyetinde olduğunu” vurguluyor. Türkeş, ‘mizah yazarı’ olarak tanınan Yusuf Ziya Ortaç’ın romanlarında mizahın araçlarından yararlanmadığını, taşlama ve yergi yazılarıyla Osmanlı dönemi mizahına damgasını vurmuş Refik Halit Karay’ın ise edebi eserlerinde mizaha az ya da dolaylı olarak yer verdiğini, Memduh Şevket Esendal, Reşat Nuri Güntekin, Orhan Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Melih Cevdet Anday, Necati Cumalı, Haldun Taner gibi ustaların eserlerinde ince bir mizahın, ironinin ve durum komedisinin varlığını anlatıyor.      

Dr. Yasin Kayış, Osmanlı’dan günümüze süreli mizah dergilerinin serüvenini ele aldığı yazısında, renkli bir mizah yayıncılığına sahip olan Cumhuriyet’in ilk yıllarının önemli mizah yayınları arasında Zümrüdüanka, Kelebek, Papağan, Yeni Kalem, Cem, Karagöz, Akbaba, Yeni Köroğlu, Karikatür’ün yer aldığını, siyasi karikatürlerin ön planda olduğunu vurguluyor. 1940’larda Şaka ve Amcabey dergileri katılıyor kervana. 

Çok partili yaşam ve sansür  

Tek partili dönemde siyasi iktidar çizgisi ile çatışmayan, hatta zaman zaman devlet desteği alan karikatür dergilerinde 1946 sonrası çok partili dönemde muhalif tavırların öne çıkması kaçınılmazdır. Markopaşa ile başlayan yasaklar günümüze dek sürer. Yasin Kayış, 1922-1977 yılları arasında yayını sürdüren Akbaba’nın uzun ömrünü, Yusuf Ziya Ortaç’ın iktidarlarla kurduğu ‘gayri ahlaki’ ilişkilere  bağlayarak, ‘Düşündüğünü söyleyen, ilkeli davranan basın mensuplarıyla yayınların karşılaştığı yaptırımlar ve ödenen bedeller ise sayısız örnekle Türkiye’nin basın tarihinde yer almıştır” der. 

Yazısız karikatürün öncüsü 50 kuşağının en önemli dergisi Dolmuş’taki siyasi karikatürlerin iktidar kanadında rahatsızlık yarattığını, dergiye karşı soruşturmalar ve davalar açıldığını, toplatma kararları verildiğini söyleyen yazar, 60’lı yılları “mizah yayıncılığının en kısır dönemi” olarak nitelendirerek, “Darbe sonrası özellikle basında ve muhalif camiada kısa süreliğine de olsa II. Meşrutiyet dönemindeki ‘Hürriyet’in İlanı’ havası hâkim olmuştur” dedikten sonra, genel seçimlerde seçmenin DP çizgisindeki partilere yönelmesinin mizahçıları bunalıma sürüklediğini, topluma yeni bir şey söylemekte zaafa uğrattığını söylüyor. Kayış’ın araştırması, 70’lere damgasını vuran ‘Gırgır Olayı’ndan ‘Gırgır Takımadalarına ve Leman’a, oradan 21. Yüzyılın ana akım ve ana akım dışı yayınlarına uzanıyor. 

Cumhuriyet döneminde karikatür sanatımızın serüvenini ana hatlarıyla ele alan Turgut Çeviker, “Karikatürcülerin Abdülhamid ve Menderes’ten sonra AKP döneminde de büyük zulüm gördüğünü” vurgulayarak, karikatüristleri sever gözüküp, kuyularını kazanların iktidarlardan, mizahtan - özel olarak karikatürden - hoşlanmayan AKP iktidarına uzanan süreçte karikatür dergilerinin ve mizahçıların karşılaştıkları güçlükleri anlatıyor. 

Kitabın son bölümünde Prof. Dr. Oğuz Makal’ın ‘Cumhuriyetle Gelen Güldürü Sineması’ yazısı yer alıyor. Sinemamızda Batı sinemasına yakınlaşma çabalarını, geleneksel güldürünün izinde gidenleri, tiplemelerin ortaya çıkışını, Sinemamızda Arzu Film etkisini, değişen sinema ortamını ve günümüzün ‘baharatlı şekerlemeleri’ni anlatan Makal, son dönemde ‘güldürürken eleştiren/sorgulayan’ komedi filmleri olmamasının nedeninin ‘çelişki ve hayal kırıklıklarıyla yüklü’ toplumsal sistemde aranması gerektiğini vurguluyor. Sahne sanatlarında, müzikte ve görsel sanatlarda mizahı irdeleyecek ikinci cildi 8. Mizah Festivali kapsamında yayınlanacak olan ‘Cumhuriyet’in Mizahı -1’ kitabını ‘İZBB Yayınları’ndan edinebilirsiniz.