Erbakan’ın "Anadolu’da yıllardan beri ebelerimiz 14, 15, 16 yaşında evlenmiş, mutlu yuva kurmuşlardır. 14 yaşında biri cinsel olgunluğa eriştiğine göre rızası geçerlidir, yüzyıllarca Anadolu’da böyle olmuş.” cümleleri 21 yıldır neoliberalizmin ihtiyaçları doğrultusundaki rollerini “üstün başarıyla” sürdüren Cumhuriyet tarihinin en gerici, ırkçı ittifak bileşenlerinin tarihsel misyonlarını bir kez daha ilan edişiydi aslında.

Seçimin hemen sonrasında ÇEDES protokolünden, kadına, kız çocuklarına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve istismar, manevi danışmanlığın eğitimden, sağlığa, sosyal hizmet kurumlarında, sığınaklarda yaşamın her alanında yaygınlaştırılması, nafaka hakkının, 6284 “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”un hedef gösterilmesi, LGBTİQ+ haklarına, eylem ve etkinliklerine yönelik saldırılar, yasakların artışı, Anayasa tartışmaları, laikliğin son kırıntılarının yok edilmesi ile siyasal islam rejimi inşasının hızlandıracağı çok açık.

Seçim öncesi kadınların seyahat etmesini, karma eğitimi yasaklayan, çocuk yaşta evlilikleri, erkek çok eşliliğini olağanlaştıran açıklamalar, "başörtüsüne özgürlük” adı altında kamusal tüm yaşam alanlarında kadınların nasıl giyinmesi gerektiğini tarif ederek ve -HÜDAPAR ittifakı ile başörtüsüne, tesettür de eklenerek- tüm kadınlara örtünme zorunluluğu getiren, eğitim, çalışma hakkından, miras, boşanma hakkına kadınların yıllardır mücadele ederek kazandığı tüm hakları Anayasa değişikliği tartışmaları ile hedef alan bir saldırının ne denli büyük boyutta olacağının da işaretiydi. 21 yıllık AKP iktidarı süresince siyasal islam rejimi inşası kapitalizmin ihtiyaçlarının ve sermaye sınıfının emperyalizme bağımlılığını görünmez kılanın temel aracı oldu.

***

Kapitalizmin krizi ile “Devlet Feminizmi” olarak kavramsallaştıran bir durum ortaya çıktı. Kadınlar eğitimli anne ve kalkınmaya faydalı bireyler olmalıydı. Milli ve manevi değerler adına ataerkil ilişkilere rıza göstermeliydi. Yine Erbakan’ın söz konusu olan “kendi” kız çocukları olduğunda “İki kız çocuğu babasıyım. 15-16 yaşında evlenmesini değil, üniversiteyi hatta yüksek lisansı bitirdikten sonra evlenmelerini isterim” cümlelerinde olduğu gibi. Çocuk yaşta evlilikler de çocuk yaşta işçilik te ancak yoksulların, emekçilerin çocukları için geçerli onlar için. Siyasal islam rejimi de tam da bu anda devreye giriyordu. Cumhur İttifakı’nın milli ve manevi değerler adına diyerek başlattıkları her konuşmalarının icazeti ve ittifakı aynı zamanda Vatikanla, emperyalizmle, kapitalizmle kurdukları ittifak.

90’lı yıllarla birlikte militan bir “toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtlığı” gelişti. Dünya genelinde sağın toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef alan ilk saldırılar Vatikan eliyle hızlandırıldı. Vatikan, toplumsal cinsiyet eşitliğinin aile kurumuna zarar vereceğine işaret etti. Ardından çeşitli Katolik ağlar bu uyarıyı esas alarak yeni örgütlenmeler oluşturdu. Birleşmiş Milletler’de Vatikan, Katar, Mısır ve Rusya güçlerin başına çektiği “Aile Dostu Grubu” oluşturuldu. Bu grupta 126 devlet ve 28 tane uluslararası kuruluştan oluşan bir koalisyon var. Türkiye’de çok sayıda benzer ağlar, yapılar oluşturuldu.

Dünyanın pek çok bölgesinde Katolik Kilisesi`nden güç alan STK’lar ve kilise üzerinden örgütlenmeye başladılar. Ama asıl olarak merkez ve aşırı sağ seküler kesimleri de içeren geniş bir koalisyon olarak davranan bu hareketler geniş bir sağ koalisyon oluşturmuş durumdalar. Medyada, partilerde temsilcileri var. Lobi faaliyetleri, kitlesel sokak hareketleri örgütlüyorlar. Türkiye de dahil pek çok ülkede benzer özellikler gösteriyorlar. (Nafaka mağduru erkekler,erken yaşta evlilik mağdurları vb)

***

Bu ideoloji birden ortaya çıkmadı, belirli bir sürece yayıldı. Güçlenen kadın hareketi zamanla toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini dalga dalga güçlendiren bir büyüklüğe ulaştırır hale gelince erkek egemen sitemin, kapitalizmin krizi de büyüdü. Kapitalizmin bekasına yıllar öncesinden bir uyarı olan “bir işgal ordusu gibi sürekli yeni alanlar ele geçiren” kadınların “genişleyen, agresif gücü” sistem için büyük tehlikeydi.

HÜDAPAR’ın sözcüsünün seçim öncesi kurduğu “Kadın narindir naziktir, çalışmak zorunda bırakılmasın” cümlesindeki referans aldığı yer de tarih boyunca ayrılmaz bağlarla sadık kaldıkları emperyalizmin, kapitalizmin temsilcileriydi. Amerika’nın kurucu babası Thomas Jefferson da, “ailedeki mutluluğu her şeyin üzerine koyma sağduyusuna sahip” ve “politika ile uğraşıp alınlarına kırıştırmayacak kadar akıllı kadınları” övüyordu.

Türkiye’nin en gerici ittifakı çok geniş bir ittifak. Ancak feminist mücadelenin de memlekette ve dünyanın her yerinde onlarca bedelle yazdığı bir tarih var.

Sağı daha fazla sağcı olduğunu ispatlamaya çalışarak “yenmeyi” amaçlayan bir kısım muhalefete de yıllardır baskılara,barikatlara,zulme karşı mücadelesiyle ders vermeye devam ederek…

 “Kendi araçları ile efendinin evini parçalayamazsınız.”