Türkiye 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece çok büyük bir felaketin eşiğinden döndü.

Bütün gece süren askeri darbe girişimi önlendi!

Demokrasi kurtuldu!

Ülke yeniden huzura kavuştu!

Öyle mi?

Meydanlarda her gece mitingler yapılıyor.

Mitingler devlet töreni halinde örgütleniyor.

Başbakan “Demokrasi bayramıdır” diyor.

Öte yandan 250 kişiye yakın ölen insan var.

Ülkenin dört bir yanında cenaze namazları kılınıyor. Ateş düşen evlerde evlat acılarının yası yükseliyor.

Tam olarak Goran Bregoviç’in orkestrası gibi bir durum var: Düğün ve Cenaze!

Askeri darbe tam bir çılgınlıktı. Darbe sonrası yaşananların akıl fikir ile bağdaştırmak da kolay değil.

Gazetelerin başlıkları da durumu özetliyor:

Devlet çöktü!

Operasyonlar sürüyor.

YÖK 1500 dekanın istifasını istedi.

50 bin devlet memuru açığa alındı.

Bu yapılanların tümünün “sakin kafa” ile alınmış kararlar olduğunu düşünmek saflık olur.

Darbe demokrasiye karşı yapılmıştı. Önlendiğine göre demokrasinin güçlenmesi gerekir değil mi?

Ama öyle bir gelişme yok.

Tam tersine son derece katı önlemlerle demokrasinin önü tıkanıyor.

Askeri darbenin yapamadıklarını darbeye karşı alınan önlemler başarıyor. Sanki bir atletizm yarışında bayrak değiştirme anını yaşıyoruz.