Yeni dönemin Erdoğan ile birlikte Hakan Fidan ve İbrahim Kalın etrafında şekilleneceği çok açık. Yaşananlar değişim değil tam anlamıyla rejim tahkimatı. Muhalefetin buna göre pozisyon alması gerekiyor.

Dereyi geçtiler ata gerek yok!
Fidan, MİT Başkanlığı’ndan Dışişleri Bakanlığı’na atanırken Kalın ise Saray sözcülüğünden MİT Başkanlığı’na atanmıştı. (Fotoğraf: Arşiv)

Erdoğan 14 Mayıs seçimlerinden bir yıl öncesinde kendisine bir yol haritası belirledi. Adım adım tüm süreci buna göre işletti. Güvenlikten, ekonomiye kadar tüm politikalar seçime göre ayarlandı.

Hatta bakanlar bile bu sürecin nasıl işleyeceğine dair dizayn edildi.

Süleyman Soylu ve Nureddin Nebati gibi isimlerin varlığı bile bunun üzerinden değerlendirilmeli. Erdoğan’ın sözcülüğünü yaptığı “agresif” siyasetin en sadık ve başarılı uygulayıcısı oldular.

Halkı ıstırap içinde bırakan, şiddet ve kaosun hüküm sürdüğü tüm o aylar içinde Erdoğan’ın bu isimlerin arkasında durmasının da nedeni onlara tanımlanan işlerini büyük bir titizlikle yapmalarıdır. Rejimin devamı için her ne pahasına olursa olsun seçim kazanılmalıydı. Erdoğan o yüzden dereyi geçerken at değiştirme önerilerine de sürekli kapıyı kapattı.

YENİ DÖNEM BAŞLADI

14 Mayıs seçimi herhangi bir seçim olmadığı gibi çok daha kalıcı sonuçlar üretme potansiyeline sahip. Seçimin üzerinden geçen 120 günlük süreç bununla ilgili çok önemli ipuçları da verdi.

Erdoğan, 22 yıllık iktidarı boyunca çok fazla isimle çalıştı. Başlangıçtan bu yana birlikte olduğu isim sayısı bir elin parmağı kadar. Kendisi dışında kimsenin vazgeçilmez olduğunu hissettirdi. Partiyi birlikte kurduğu Abdullah Gül’den damadı Berat Albayrak’a kadar bu durum hiç değişmedi.

Ama artık durum biraz farklı. Yeni dönemde durumun biraz daha farklı olacağı çok açık. Bunu söylemek için belki biraz erken ama artık Erdoğan merkezli siyasetin yanına daha güçlü figürler kendini hissettirmeye başladı bile.

Son günlerin en önemli gündemi İsrail’in Gazze’ye düzenlediği saldırılarda bu net bir şekilde görüldü. Daha önce benzer şekilde yaşanan gelişmeler düşünüldüğünde AKP iktidarının tutumunda belirgin bir farklılık var. Bunun da ötesinde bu kadar önemli bir konuda ilk kez Erdoğan’ın daha geride durduğu bir döneme tanıklık ediyoruz. Tüm diplomasi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın etrafında yürüyor. O kadar ki Fidan’ın tavrı AKP iktidarının genel tavrı haline gelmiş durumda. Erdoğan bu konuya dair itirazını ancak cümle içinde mırıldanarak geçirebiliyor. Tıpkı ekonomide Şimşek’le ilgili hissettikleri gibi.

Bu durum ülkede tek adam döneminin bittiği, artık en azından kabinenin özerk bir alanı olduğu anlamına gelmiyor. Tam tersi daha da tahkim edilmiş bir baskıcı döneme start verilmiş oluyor.

BAŞKANIN BÜTÜN ADAMLARI

Rejimin geçmek zorunda kalacağı büyük bir dere kalmadı. Yanı önünde galip gelmesi gereken önemli bir seçim yok. İktidar bugüne kadar ayakta kalmak için sürekli pedal çevirmek zorunda olan bisiklet sürücüsü gibiydi. Ama bu şekilde rejimin devam etme şansının çok fazla olmadığı işin sahipleri tarafından da artık kabul ediliyor. O yüzden durmak zorunda kaldıklarında ayakta durmak için birden fazla kolona ihtiyaç duyuyorlar. Bu anlamıyla Erdoğan önümüzdeki dönem çok alışık olmadığı bir deneyimi yaşayacak. Ama şu kadarını söylemek gerekir ki Erdoğan bu duruma ikna edilmiş görünüyor. Hatta yeni duruma adaptasyonu da hızlandı. Yeni dönemin Erdoğan ile birlikte Hakan Fidan ve İbrahim Kalın etrafında şekilleneceği de çok açık.

MUHALEFET DE ALIŞMALI

Erdoğan’la kavga ederek seçmeni konsolide etmeye alışmış muhalefet partileri için de yeni bir dönem başlıyor. Meclis’te yüksek sesle Erdoğan’a karşı cesur konuşmalar yapmak tek başına çok fazla bir şey ifade etmeyecek. Rejim artık Külliye ve Meclis’ten sahaya inmiş durumda. Muhalefet güçleri rejimin uygulamalarını sahada karşılamak zorunda kalacaklar. Bu yeni durum yeni bir mücadele anlayışı gerektiriyor. Şu kadarını söylemek gerekir ki Erdoğan’ın gösterdiği hızlı adaptasyonu muhalefet göstermiş durumda değil.

Emperyalist bloka yapışık, gerici iktidar daha uzun yıllar ülkeyi yönetmek için hazırlıklarını sürdürüyor. Yaşananlar değişim değil tam anlamıyla rejim tahkimatı. Bu tahkimatı durdurma için artık atlarla uğraşmayı bırakmak durumundayız.