Ne tankımız topumuz ne roketlerimiz ne de savaş uçaklarımız ve onları taşıyacak uçak gemilerimiz var. Sadece sesimiz, sözümüz ve dünyanın dört bir yanından uzanan elleri tutup sokakları doldurarak “Derhal ateşkes!” diyebilecek gücümüz var. Harekete geçirebilirsek, o ölüm makinelerinin sahiplerini zorlayacak ve tüm silahlarını durdurabilecek bir güç!

Biz her yerdeyiz aslında.

ABD Kongresi’nin dışında toplanan, içinde oturarak “ateşkes” diyen Yahudileriz. İktidarların Netanyahu’nun ateşine benzin döktüğü her Batı ülkesinde o iktidarlara karşı “barış” diyerek sokağa çıkanlarız. Arap dünyasının dört bir yanında, sadece kınayarak boş yapan hükümetlerini somut adımlar atmaya çağıranlarız.

Ve büyük cesaretle, aralarında çocukları Hamas tarafından kaçırıldığı halde “Gazze’de de anne-babalar acı çekiyor” diyenlerle, kendi faşistlerine dur diyen İsraillileriz.

Geçen gün Haaretz’de; “Bu katliam derhal durdurulmalıdır; iyi bir yere gitmiyor. Katliamlara katliamlarla cevap verilebilir, ancak İsrail'in güneyinde işlenen gibi korkunç bir katliam bile sınır tanımaz bir şekilde arkasından gelenleri meşrulaştıramaz.”, yazan Gideon Levy’iz.

Guardian’da; “Yahudiler olarak İsrail'in Gazze'de yaptıklarını kınıyoruz. Herhangi bir kitlesel katliam sadece İsrail'in değil, Amerika'nın da suçu olacaktır.”, diye uyaran ABD’li  Yahudiler Ellen Brotsky ve Ariel Koren’iz.

Onlar “İsrailli politikacılar tarafından benimsenen ölüm gösterisi”ni “gelişmekte olan soykırım” olarak tanımlıyor, “İsrail Gazze'yi ve sakinlerini yok etmek için zemin hazırlıyor”, “halkımızı başka bir soykırıma dâhil edecek her türlü eylemi kınıyoruz” diyor ve oylarıyla seçip başa getirdiklerine “Yeter artık!” diye sesleniyorlardı. “Yeter artık. Milletvekillerini bizim adımıza soykırım yapılmasını engelleyecek cesareti göstermeye çağırıyoruz.

Amerikan siyasetini etkisi altına alan Hamas’a aşırı vurguyu reddediyor ve bu son saldırıyı İsrail’in on yıllardır işlediği suçların ve kuşatmanın bir sonucu olarak görüyoruz. (…) Yahudi cemaatimize soruyoruz: hayatını kaybeden sivillerin Filistinli olduğu günlerde yas ve keder nerede? Çocuklar İsrail askerleri tarafından kaçırıldığında nerede? (…) Bundan sonra yaşanacak ölümler sadece İsrail'in değil, özellikle de uluslararası normları teşvik etme ve işgale karşı çıkma şansı varken bunun yerine seyirci kalmayı tercih eden Amerikalıların da kanı olacaktır.

Brotsky ve Koren’in bu sesleri bizim seslerimiz. Asıl duyulması ve çoğaltılması gereken sesler.

İsrail parlamentosunun etik kurulu tarafından, “Bu şiddeti İsrail istedi” dediği için 45 gün süreyle görevden uzaklaştırılan solcu milletvekili Ofer Cassif’in sesi bizim sesimiz.

Yıllardır sürdürdüğü ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi-Askeri İşler Bürosu Kongre ve Halkla İlişkiler Direktörlüğü görevinden, yönetimin İsrail’e “körü körüne destek” verdiği gerekçesiyle ve “Son on yıllarda yaptığımız aynı hataları tekrarlamaktan korkuyorum ve daha uzun süre bunun bir parçası olmayı reddediyorum” diyerek istifa eden Josh Paul da sesini seslerimize kattı işte.

Ne yazık ki, bütün bu sesler, olayları tarihsel bağlamından kopartıp iktidarların söylediklerini yansıtmaktan öteye gitmeyen, odaklandığı bir “an” üzerinde tepinirken de Filistinlilerin on yıllardır yaşadığı zulme ve “yerleşimci” terörüne kör sağır olan hakim küresel medya ortamında silikleşiyor.

Şimdi olması gereken; füzeleri kimin attığına değil düştüğü yerde yitirilen canlara odaklanıp bu sesleri duyulur kılmak! Birleştirip görünür kılmak! Sesimizin, sözümüzün ve eylemlerimizin merkezine “Derhal ateşkes”i koymak!