Türkiye Cumhuriyeti’nde tepe mahalle sakinlerinin “moral depoları” tarihin derin dehlizlerinde saklı durur. Lazım olduğunda birer, ikişer porsiyon çıkartılıp kitle iletişim araçları...

Türkiye Cumhuriyeti’nde tepe mahalle sakinlerinin “moral depoları” tarihin derin dehlizlerinde saklı durur. Lazım olduğunda birer, ikişer porsiyon çıkartılıp kitle iletişim araçları aracılığıyla servis edilir:

-Çııııktıııık aaaçık alınlaaaaa, oooon yılda her şavaştaaaaaaan!

1923’te ilan edilen Cumhuriyet’in 75. yılı “10.Yıl Marşı” ile kutlanmıştı. En büyük coşkuda bile 65 yıl geri gitmek zorunda kalınmıştı.

10. Yıl Marşı’nı aşan durumlarda Sakarya Meydan Muharebesi devreye sokulur. Olmazsa Anafartalar, Çanakkale… Sonra Osmanlı zaferleri ile moral şerbeti dağıtılır:

-Viyana önlerindeeeee!..

(Bozguna uğradık ama önemli değil…)

Biraz daha geriye gideriz, olur biter:

-1453 yılının 29 Mayıs sabahındaaaaa…. Fatih Sultan Mehmet, atını denize doğru sürerken, Osmanlı kalyonları da Haliç’te devriye geziyordu!

•••

Gelecek yıllara ilişkin hayallerimiz, umutlarımız, beklentilerimiz, hedeflerimiz yok mu?

Eskiden yaşlılarımız “Allah sonumuzu hayır etsin” derdi. Onlar daha Mine Kırıkkanat’ın kitaplarını okumadan böyle söylüyorlardı.

Bir de okumuş olsalardı?

Mine Kırıkkanat dört yıl önce olası İstanbul depremini konu aldığı “Bir Gün Bir Gece” kitabında kentin nasıl işgal edileceğini politize bir kurgu-bilim diliyle anlatmıştı.

Mine, bu hafta çıkan “Destina” adlı yeni kitabında Türkiye’nin “parlak geleceği” için tarih veriyor.

Yıl 2024… Yani Cumhuriyet 101 yaşında… İstanbul artık 1453’ten beri sahibi olanların elinden çıkmıştır! Kentin yeni adı aslında eski adı olan Nova Roma olmuştur. Nova Roma Ortodoks’luğun başkenti haline gelmiştir. Kitaptaki olaylar Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti, Brüksel, Paris ve New York ekseninde gelişir.

Kırıkkanat’ın romanı, yıllardır bir yerlerde duran, ama kimsenin getirip önümüze koymadığı tarihsel gerçekleri de içeriyor.  En dikkat çekici olan, Büyük Kostantin’in ve onun reenkarnasyonu olarak romanda kaleme alınan Kanuni Sultan Süleyman’la tarihsel gerçeklere dayanan benzerlikler. Yazar, iki hükümdar arasındaki kader aynılığını, roman örgüsü içinde okuyucuyu şaşırtan, bilgilendiren, bilim kurgu öğeleri ile bezenen akıcı ve meraklandırıcı bir dille anlatılıyor.

•••

Ülkelerin tarihinde 100 yıl çok önemli. Aynı zamanda da kritik bir ölçü olarak önümüzde duruyor. 1998’de Ermenistan’ın Başkenti Erivan’daki ünlü Ararat Konyak Fabrikası’nı geziyorduk. Mahzenin bir köşesinde büyük bir camekân içinde koca bir fıçı duruyordu. 1917’da fıçılanan konyak, Ekim Devrimi’nin 100. yılında açılıp şişelenmek üzere 2017’ye tarihlendirilmişti.

Konyak fıçıda bekliyor ama artık 100. yılı kutlanacak bir Sovyetler Birliği bulunmuyor.

Mine Kırıkkanat “Destina”sını niye yazmış derseniz onun yanıtı hazır:

-Türkiye çok stratejik bir bölgede ve halkı hızla cahilleştiriliyor, bilinçsizleştiriliyor, yozlaştırılıyor, kendine yabancılaştırılıyor… Böyle bir toplumun bu toprakları uzun vadede (hatta orta vadede) elinde tutmasına imkân yok!

Yazıları, kitapları ve fikirleriyle her zaman tartışma yaratan Kırıkkanat diyor ki: -Bu roman benim imdat çığlığımdır!

Destina,  Rumca “yazgı” (kader) anlamına geliyor. O yüzden Mine’nin bu seslenişi aynı zamanda “Destinanın da çığlığı” oluyor.