Öğretim programlarına ilgimi bilen okurlar arayıp soruyor; Milli Eğitim Bakanlığı öğretim programlarını yine değiştirmiş gördün mü, diye. Yorum bekleyen talepler üst üste gelince açtım baktım:

Talim Terbiye, değişikliğe gideceği 20 dersin öğretim programlarını WEB sitesinde yayımladı. Yayımlanan, programların kabul edilmiş hali değil, taslağı. Anasayfasında kocaman puntolarla "Taslak Öğretim Programları Kamuoyunun Görüş ve Önerilerine Sunuldu" uyarısı var. Bu duyuruya rağmen herkes programları onaylanmış kabul ediyor. Neden? Okumayı bilmiyor, okuduğunu anlamıyor değil bu insanlar. Tabi ki anlıyorlar; fakat artık insanlar, AKP döneminde taslak diye vatandaşın görüşüne sunulan her şeyin AKP parti merkezinden gönderilen talimat olduğunu bildikleri için oradaki "taslak" sözcüğünü "yasallaşacak" olarak okuyorlar. Biliyorlar ki "duyuru", öneri ve görüşlerinize sunduk demek içindir.

Programların değişeceğini eğitim bakanı Nabi Avcı öğretim yılı başında duyurmuştu. Sürpriz değil, Davutoğlu hükümetinin programında da var. Peki ama AKP tümünü defalarca değiştirdiği programları tekrar neden değiştirme gereği duydu? Taslak da olsa bilgi güncellemesi, materyal düzenlemesi değil yapılan. Hüseyin Çelik ve ekibi tarafından getirilen “yapılandırmacı” yaklaşım tamamen terk edilerek yine onların mahkum ettiği “davranışçı” modele geri dönüş yapılıyor. İlkokulun ilk üç sınıfının temel dersi Hayat Bilgisinin 1995 programındaki “Okul Hayatımız”, Ben ve Okulum; “Evimiz ve Ailemiz”, Ailem ve Evim; “Sağlığımızı Nasıl Koruyalım”, Sağlıklı Hayat ve Güvenli Hayat; “Bizim Bayramımız 23 Nisan”, Ülkemi Seviyorum adıyla geri dönüyor. 2003’te kaldırılan “Cumhuriyet Bayramı ve Atatürk”, “Yeni Yıl”, “Doğa ve Çevre” ünitelerine haliyle yer verilmemiş.

Geriye dönüşten, işlemediği için yapılandırmacı modelden vazgeçildiği, eleştirilerden yararlanıldığı anlamı çıkarılmamalı. İlkokul 1, 2 ve 3’üncü sınıflarda ünite sayılarının ve konularının azaltılması, bazı derslerin haftalık süresinde azaltmaya gidilerek 19. Şurada bu sınıflara din dersi konması kararının uygulamaya geçileceği izlenimini veriyor. Özellikle Hayat Bilgisi dersi konularının yarı yarıya azaltılmış olması bu öngörümü güçlendiriyor. Sanırım din derslerinin tüm sınıflarda haftada iki saate çıkarılması önerisi de plana dahil.

Buradan çocukların yararına,ülkenin geleceğine dair iyi bir şey çıkar mı? Önyargılarım çıkmaz diyor. Öncelikle programların hazırlanma süreci ve mantığı bana bu güveni vermiyor. 20 program için 15 günlük inceleme ve görüş oluşturma süresi yeterince güven sarsıcı. Sonra, programlardan çok sınıfa giren öğretmen, çocuğun eline verilen materyal, onların amacını gerçekleştirmek üzere örgütlenmiş eğitim yönetimi eğitimsel amaçlara ulaşmayı sağlayacak nitelikte değil. İyi hazırlanmış da olsa her program, amacı çocuğun yararı olmayan örgütsel yapılar ve araçların elinde paçavraya döner.

Öğretim programları, her ne kadar öğretmen ve ona uygun hazırlanan eğitim materyalleri ile anlamını bulsa da eğitimin siyaset belgesidir diyebiliriz. Politik metinler olduğu tartışılmayan müfredatlar devletin, devletleşmiş hükümetlerin vatandaşı görme biçimini yansıtır. Öyleyse, yeni ve başka bir hükümetin yönetimi devralmak üzere olduğu bir zamanda zorunlu da olsa müfredat değişikliği kurulacak yeni hükümete bırakılmalıdır. 7 Haziran seçimi iktidarın gücünü sınırladı. AKP, hükümeti tek başına kuramayacağına göre dün olduğu gibi parti karargahında ve Erdoğan'ın aile şirketi TÜRGEV'de planladığı eğitim politikalarını topluma dayatmaktan vazgeçmelidir. Tek başına hükümet kuramayacağına göre hükümet ortağı olacaksa da ortağını beklemelidir. Dışında kalacaksa zaten bu işi yeni hükümete bırakmalıdır.

12 Haziran’da başlayan görüş ve öneri sunma süresi yarın sona eriyor. Süresinde ilettiğim önerim (son paragrafı verilen adrese ayrıca ilettim), bakalım kabul görecek mi.