İhsan Eliaçık gün geçtikçe bizim Rowan Williams’ımız oluyor, herhalde farkındasınızdır. Tıpkı Anglikan Kilisesi’nin eski başpiskoposlarından Williams gibi o da inandığı dinin pratiğine uzun zamandan beri çok ciddi eleştiriler getiriyor. Bu konuda cesur davrandığı söyleniyor ki, herhalde doğrudur. Tabii bu “cesaret” bolca yanlış yapan günümüz İslamcıları ile kimi kanaat önderlerine verdiği yanıtların gücünden kaynaklanıyor. Yanlış olanı düzeltiyor olmak, kararlı bir İslam savunucusu yapıyor Eliaçık’ı. Yani ne yapıyorsa inandığı dinin doğru anlaşılması için yapıyor hep. Bu onu cesur kılan bir haklılık zemininde durması demek. Dolayısıyla hiçbir dindar Eliaçık’a “dinsiz, imansız” diyemez. Dininin “doğrusunu anlatma” çabasına neden karşı olunsun?

İslam coğrafyasının başka köşelerinde de Eliaçık’ın çabasını sürdürenler vardır mutlaka. Ben İran’dan Abdülkerim Süruş’u bilirim biraz. O da çok sert eleştiriler getirir mevcut İslam’a. Anlaşılan birkaç yüz yılımız da şu herkesin var olduğuna inandığı “gerçek İslam”ın aranmasıyla geçecek belli ki. Tuhaf olanın da bu “gerçek İslam”ın imansızlardan çok dindarlara anlatılacak oluşu. “Bugüne kadar size anlatılanlar yanlıştı” ifadesini duyan dindarın durumu çok zor gerçekten.

İslamcıların yaptığı savunulması zor tutumlar söz konusu olduğunda hemen dile getirilen şu “gerçek İslam bu değil” cümlesi kurtarıcı bir cümleye dönüştü biliyorsunuz. Bunu duyan bir dindar günümüz İslamcısının olumsuz tüm uygulamalarını reddedebilir. Bunun ona nasıl bir rahatlık sağladığını belirtmeye gerek var mı?

Eliaçık’ın yakın bir tarihte yaptığı konuşmada “bugün yaşananlara bakıp ateist olduysanız caizdir, ben de bu dinin ateistiyim” dediğini okuduğumda düşündüm “gittikçe Williams’a benziyor” diye. İlginç bir adamdı bu Williams. Bazen televizyonda, Noel’de özellikle, konuşmalarını dinlerdim. İyi bir hatip olduğuna kuşku yok. Bir din adamının konuşmalarının arasına esprili ifadeler serpebileceğine inanmayanların Williams’ı dinlemelerini isterdim gerçekten. Dünyaca ünlü ateist Richard Dawkins de aslında sever Williams’ı. “Tüm Hıristiyanlar onun gibi olsa ortada hiçbir sorun kalmazdı” demiştir Williams hakkında.

Şu, 200 bine yakın insanın yaşamına mal olan tsunami felaketini yorumlarken “yakınlarını kaybedenlerin tanrıya küfür etme hakları vardır” gibi bir lakırdı etmişti Williams. Sorumlusu tanrı olduğuna göre inananların da böyle bir hakkı var anlamında söylemiş olmalı. Tanrıyı, hesap sorulabilir, yaptıklarının yanlışlığı karşısında eleştirebilir bir imanlı tipi arzuladığı belliydi Williams’ın. Kıyamet kopmadı tabii. Papalık bozuk attı biraz ama zaten, Williams’ın temsil ettiği Anglikan Kilisesi ile yüzyıllardır kavgalılar, pek bir etkisi olmadı.

Büyük Huizinga’nın Ortaçağ’ın Günbatımı’nda okumuştum sanki. Orta Çağ’da tanrıya küfür etmek de “imanın bir parçası” olarak değerlendirilmiş kimi din adamlarınca. “İnandığı için küfrediyor, bu hiç inanmamasından daha iyidir” gibi bir mantığa dayandırılıyor bu. Nedeni, mantığı ne olursa olsun hiçbir kutsala elbette küfür edilmemeli.

Eliaçık, Williams’ın ya da Huizinga’da geçen o din adamlarının aşırılığını taşıyor değil elbette ama “bugünkü duruma bakıp ateist olursanız bu caizdir” demesiyle, Williams’ın “felaketin sorumlusu olarak tanrıya çıkışabilirsiniz, bu hakkınızdır” demesi arasında ciddi bir benzerlik var. Bir kere ikisi de açık açık, olan bitenler, kişiyi dinden, imandan edebilir diyorlar. Ama, Eliaçık, “bugünkü din, din değil” diye inandığı için olmayan bir dine karşı olunmasında bir sakınca görmüyor, o nedenle “ateist olun” çağrısı bir anlam ifade etmiyor. Dine karşı olmayı “ateizm” sanması dışında anlaşılmaz bir tarafı yok bunun. Williams’ınki daha sert de olsa o da “Tsunamiyi falan yapan tanrı dolayısıyla dilediğinizi söyleyin” diyerek tersinden bir imani çağrıda bulunuyor. “Yeter ki tanrının yaptığına inanın” çağrısı bu. Yani Eliaçık da Williams da dinlerinin tebliğcileri. Biri “gerçek din”e, diğeri “tanrıya” çağrıda bulunuyorlar.

Ama sonuçta olandan bitenden birisi dolaylı da olsa “dinini”, diğeri de “tanrısını” sorumlu tutuyor. Bu durumda kişiyi, dinden, imandan soğutanlar, dinsizler, ateistler, laikler falan değil, “din” ile “tanrı” oluyor haliyle.

Sağ olsunlar. Kendi adıma bu durumdan sorumlu tutulmadığım için pek bir rahatladım. Papa Francis’in “ateistler de cennete gider” açıklamasını duyduğum günden beri ise keyfime diyecek yok.

Geceleri pek bir rahat uyuyorum.