28 Haziran 2016 gecesinde Atatürk Havalimanı’nda gerçekleşen katliamın

yası içinde olduğumuz bugünlerde, Türkiye’nin acı ve karanlık geçmişinin diğer bir katliamı olan 2 Temmuz Madımak Katliamı’nın yıldönümündeyiz…

Adalet Bakanı’nın “Bizim geçmişimizde insanları diri diri yakmak yok” şeklindeki, tarihsel hafızayı yıkama girişiminden ibaret trajik ve ironik açıklamasına karşın, Sivas Madımak Katliamı, insan türünün düşünsel ve eylemsel alanda bugüne dek biriktirdiği tüm değerlerin üstünü kaplayan kara bir leke olarak, tarihteki yerini almış bulunuyor.

Bundan yirmi üç yıl önce Kültür Bakanlığı ve Sivas Valiliğinin katkıları ile Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından düzenlenen Pir Sultan Abdal Kültür Etkinliklerine katılmak üzere, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta bulunan onlarca sanatçı, tiyatrocu, yazar, şair ve katılımcı; Cumhuriyet ve laik düzen aleyhinde sloganlar atan örgütlü, büyük kalabalıkların sekiz saat süren saldırı ve kuşatması altında, Madımak Oteli’nde yakılarak katledildi.

Örgütlü şekilde otelin çevresini dolduran, polis kayıtlarına göre sayıları onbeş bin kişiyi bulan eylemciler, Sivas Valilik binası önünde, Sivas Kültür Merkezinde, taş ve kiremit yağmuruna tutmuş oldukları Madımak Otelinin önünde “Cumhuriyet Gidecek, Şeriat Gelecek” “İslamın Ordusu Laiklerin Korkusu”, “Kanımız Aksa da Zafer İslamın”, “Cumhuriyet Burada Kuruldu Burada Yıkılacak”, “Şeriat Gelecek Zulüm Bitecek” sloganları eşliğinde, “yak yak” bağırtıları altında oteli ateşe verip, ikisi otel çalışanı olmak üzere, otuz beş kişiyi katlettiler. Olayın seyri ve delilleri mahkeme kararı ve Yargıtay ilamı ile sabittir.



“Devlet, topluiğnenin başında vardır” diyen anlayışın tanımladığı devlet, o gün Madımak’ otelinin önünde değildi. Olaylar başladıktan sonra ve yangın başlamadan hemen önce, otelin önüne askerleriyle birlikte gelen rütbeli asker, kalabalığın “Asker Bosna’ya” sloganları eşliğinde, hiçbir müdahalede bulunmadan olay yerini terk etti.

Etkinliklerden önce Sivas’ta “Müslümanlar” imzasıyla dağıtılan kışkırtıcı bildirinin kimler tarafından, neden ve nasıl yazılmış olduğu yönündeki soruların yanıtı, tüm yargı aşamalarında ortaya çıkarılmadı. Yerel basının günler öncesinden yaptığı olumsuz ve kışkırtıcı yayınlar soruşturma kapsamına alınmadı. Gerçekleşen katliamı “Şanlı Sivas Kıyamı” olarak tanımlamış ve içeriğinde suçu ve suçluları öven yazıları kaleme alan kişilere ve bu yazıları yayınlayan Taraf adlı dergiye ve bu yazıların altında açıkça imzası olan gizli örgütlere karşı herhangi bir işlem yapılmadı!

5237 Sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu’nun 1 Haziran 2005 ‘te yürürlüğe girmesiyle; bu hükümlülerden on üçü; yeni kanunda ceza aldıkları maddeyi doğrudan karşılayan bir düzenleme olmadığı gerekçesiyle, haklarında infazın tehiri kararı verilerek, salıverildiler.

Atatürk Havalimanı’nda yaşanan saldırıda karşı karşıya kaldığımız “güvenlik zafiyeti yoktur” diyen, siyasal İslamcı terörü görmezden gelen, onu okşayan aynı resmi anlayışın görünümlerini oluşturuyor! Nitekim, bir gün önce Atatürk Havalimanı’ndaki patlamanın araştırılması için verilen önergeyi reddeden iktidar, dün de “Sivas’ın karanlıkta kalan tüm yönleri ile araştırılması için verilen önergeyi reddetti.

Bu anlayış: Maraş, Çorum, Sivas, Madımak, Gazi, Başbağlar, Roboski, Reyhanlı öldürümlerinde, Diyarbakır, Suruç, Ankara ve İstanbul da gerçekleşen katliamların hepsinde, toplumsal izleğimizi ve belleğimizi her seferinde söküp dağıtmayı amaçlıyor.

Buna izin vermeyeceğiz. Üstü örtülmeye çalışılan gerçeklerin ve adaletin ısrarlı takipçisi olacağız! Bir arada duracak, acılarımızı ve adalet arayışımızı birleştireceğiz!

(*) CHP Genel Başkan Yardımcıları Zeynep Altıok ve Şenal Sarıhan’ın Madımak Katliamı ile ilgi yaptıkları basın açıklamasını çok az kısaltarak sütunuma aldım. Her şeyi çok iyi anlatıyor, bu konuda yeni bir yazıya ihtiyaç bırakmıyordu.)