Milli Eğitim Bakanlığı’nın Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yaptığı son değişiklikler dinselleştirme ve piyasalaştırma politikaları üzerinden inşa edilen siyasal İslam rejiminin seçim sonrası hızlandırılacağının temel adımlarındandı. 

Özel okulların belediyeler ile “Örgün eğitim programlarına destek amaçlı ücretsiz kurs” açılabilmesine yönelik protokol il milli eğitim müdürlükleri üzerinden imzalanacak. Bu değişiklik eğitimde kesintisiz sürdürülen piyasalaştırma ve dinselleştirme politikalarının seçim sonrası ÇEDES, karma eğitimin yasaklanması açıklamaları ve devamında bu yönetmelik değişikliği ile ne denli hızlandırılacağının açıktan deklare edilmesidir. Halkın vergileri, kamu kaynakları sermayeye, yandaşlara ve tarikatlara ait okullar için hafta sonu kursları adı altında belediyeler eliyle peşkeş çekilecek. Yalnızca okullar da değil. Eğitim materyalleri adı altında yandaşlara, sermayeye, tarikat ve cemaatlere ait yayınevlerine de halka ait olan kaynaklar sınırsızca aktarılacak. 

Bu protokollerin "il milli eğitim müdürlükleri" onayından geçecek olması da hangi materyallerin kullanılacağından hangi okullara ne kadar kaynak aktarılacağı konusuna kadar siyasi iktidara sonsuz bir alan açıyor. 

***

Son Milli Eğitim Şurası’nın temel amaçlarından birisi de 4-6 yaş Kuran kurslarının yaygınlaştırılmasının amaçlanmasıydı. Diyanet’in son açıklamasında bu kurslara katılan öğrenci sayısı bu kararın alınması ile birlikte bir milyonu aşmış durumdaydı. Yönetmelik değişikliğinde yer alan destek amaçlı özel kurs adı altında belediye destekli ücretsiz kuran kursları sayısının artırılmasının da amaçlandığı çok açık. Bu kurslarda kimlerin ders vereceği, ders verecek kişilerin belirlenme süreçleri de ciddi soru işareti ki bu sorunun cevabını eğitimdeki istihdam politikalarının aynı zamanda ciddi bir siyasi kadrolaşma hareketi olduğunu da bizzat yaşayanlar olarak çok iyi biliyoruz. 

Bu değişiklikte imzası olan isimler de bize hiç yabancı değil. Bu isimler eğitimin dinselleştirilmesi ile piyasalaştırılması politikalarının ayrılmazlığının kanıtı. Şu anki MEB Bakan Yardımcıları Kemal Şamlıoğlu ,Ömer Faruk Yelkenci eski özel okul yöneticisi ve özel öğretim genel müdürlüğü kökenli. Nazif Yılmaz ise Din Öğretimi Genel Müdürlüğü Programlar ve Öğretim Materyalleri Daire Başkanıydı. 

Bu değişiklik kamu okulları ile özel okullar arasında oluşan devasa eşitsizliği daha da artıracak bir düzenleme. Kamu okullarında başta yoksul mahalleler olmak üzere ikili eğitim devam ederken, özel okulların tamamında tam gün eğitimin zorunlu hale getirilmesi, belediyeler üzerinden kamu kaynaklarının kurs adı altında özel okullara aktarılacak olması ve yine son yapılan düzenleme ile destekleme ve yetiştirme kurslarının (ki DYK’lar da her açıdan başlı başına tartışmalı bir mesele) 8.11.12. sınıflarla sınırlı tutulması salgınla, depremle, ekonomik krizle ve sınav merkezli yarıştıran, rekabet ettiren eğitim sistemi ile birlikte yaşanılan eşitsizliği, zorunlu okul terklerini geri dönüşü olmayan bir şekilde arttıracak. 

***

Eğitimin paralılaştırılması ve dinselleştirilmesi politikaları ile okul terkleri, öğrencilerin örgün eğitimden kopuş sayıları, memleket tarihi boyunca görülmemiş bir boyuta ulaşmış durumda. Ki böyle bir sorunun olmadığını ısrarla vurgulayan MEB, “örgün eğitimdeki öğrencilerin açık liseye nakil süreçlerini zorlaştıracağız” açıklaması yapmak zorunda kaldı. 

Okulda olması gereken ama nerede olduğu “bilinmeyen” yarım milyonu aşkın çocuk, bir buçuk milyonu aşkın açık lise öğrencisi, MESEM adı altında okuldan koparılan sermaye için bedava iş gücü haline getirilen bir buçuk milyon öğrenci, depremin kayıp çocukları… 

Eğitim, çocukların, gençlerin gelecek umutları tarihin en büyük kuşatmasını yaşıyor. 

Kayıp çocukların ülkesiyiz artık. Hayallerini, umutlarını, yaşamlarını kaybetmiş çocukların memleketi bizim memleketimiz. Laik eğitim mücadelesinin kamusal eğitim mücadelesinden ayrılmazlığını yirmi bir yılın sonunda yüz binlerce çocuk “kayıp yaşamlarıyla” bize haykırıyorken iktidarın attığı her adıma karşı her okul, her mahalle bir mücadele alanı olmak zorunda… Çocuklarımızın, memleketimizin geleceği için tek çıkış yolu…