El yakan derbi
Fenerbahçe-Galatasaray maçının derbi olmasının temel dayanağı sadece aynı şehrin iki takımı olmasından kaynaklanmıyor. Aksine, ki benim için de en önemli nokta olan; tarihsel bir kültür derinliğine sahip olan iki takımın, yüz yıllık tarihlerinin anlam kazanmasının en temel dayanağını temsil eden birbirlerine olan ihtiyaçları ve adeta birbirlerine muhtaç olma durumudur.
Eğer, her iki takım bugün sadece ülkemizde değil dünyada da bir derbi kimliği oluşturuyorlarsa, bunun nedeni iki takımında birbirlerine kattığı değerdir.
Ve bu yüzden birbirlerine sahip çıkmaktan başka yolları da yoktur.
Yenersin yenilirsin tabii ki bunun bir skor değeri ve birbirine üstün olma değeri vardır. Bu zaten tarihsel olarak sayısal bir dayanağa da sahip. Çünkü, bu sayısal değer üzerinden taraftarlar birbirlerine bir kıyas yaparak üstünlük sağlamaya çalışmaktadırlar. Zaten bu kadar sayının yüksekliği derbinin değerini de ortaya koymaktadır.
Bu derbide de genel klişeleşmiş bazı değerlendirmelerde yapılmaktadır. Bunların başında Fenerbahçe’nin her sıkıştığında bir Galatasaray maçının olması onların toparlanmasına yardımcı olması…
Bu maç öncesi de böyle bir değerlendirme yapmak sanırım yerinde olacaktır.
Maça gelirsek…
Sorunlu olan Fenerbahçe…
Ali Koç’un yönetim tarzı yüzünden, aslında yanlış stratejileri yüzünden tekrar yeni bir hoca ile anlaşmak zorunda kalan Fenerbahçe kulüp ile hoca, futbolcu ile hoca, futbolcu ile kulüp arasında bir strateji ortaklığı sağlayamamanın sıkıntısını yaşamaktadır. Bunun tek nedeni Ali Koç’un futbol yönetim mekanizmasını bilmemesinden kaynaklanmaktadır.
Mesut Özil’i transfer eden Fenerbahçe, antrenör Vitor Pereira ile anlaşırken Mesut Özil ile Pereira arasındaki uyum konusunda imza atmadan konuşmaması ve sürece dahil bir ortak görüş alışverişinde bulunmamasının sıkıntısını çekmektedir.
Ve bu sorunun hala çözülememesiyle birlikte derbiye nasıl yansıyacağı da merak konusu. Çünkü Ali Koç’un yaptığı talihsiz basın toplasındaki sistem ile ilgili değişim açıklaması nasıl ve ne şekilde sahaya yansıyacak veya yansımayacak belli değil.
Her iki sistemin, değişse de değişmese de kendine göre sıkıntısı içinde kalmakla beraber, derbi öncesi köklü bir değişimin oluşmasının riski çok büyük olabilir. Şayet duygusal bir tepki ve motivasyon ortaya konmazsa…
Mevcut sistem içindeki sorunların çözülememesi Fenerbahçe için sorunları ile sahaya çıkmasına neden olacak.
Oyunu analizi içinde; beşli defans kurgusundaki kenar çizgide oynayan oyuncuların hala bu sisteme uyum sorunu yaşaması ile orta ön ikili oynayan ve sürekli değişen oyuncu kurgusu ile önde oynayan üç oyuncunun kenar oyuncularının orta alanı dörtlü hale getirememesi, birinci bölgedeki savunma set oyunun bir türlü istenilen düzeye geçememesine neden olmakta.
Set oyunun oturtulamaması bölgeler arası geçiş oyunundaki taktiksel oyun kurgusunun da uygulanmasına engel olduğu gibi, oyun sadece oyuncu yetenekleri üzerinden doğaçlama oynanarak geçiş sağlanmaya çalışılmaktadır.
Bu konudaki en geçerli oyun sadece Antwerp maçında oynanan futbol ile tatminkâr olmuştu.
Diğer bir sorun; üçüncü bölge hücum set oyununda takım topu rakip kaleye götürecek oyun arayışı içindeyken, arka üç stoper rakip alana geçerek, özellikle kenar stoperlerin kenar çizgi oyuncuların arkasında destek oyununa yeterince çıkamamaları ve ön alan oyuncular ile mesafenin 10-15 metreye kadar açık olması rakip takımın kaptığı topları bu alanda kullanarak çok rahat karşı atağa çıkmalarına neden olmaktadır.
Halbuki; bu alanda kurulacak baskı hem rakibin çıkışına engel olacağı gibi hem de kendi takım arkadaşlarının top geçişindeki süreyi ve hamlenin çabuk karşılık bulmasına neden olacaktır. Bunun olmaması hücum oyununda sıkıntıya neden olmakta.
Bunu tek sebebi gol yeme kaygısıdır.
Fenerbahçe’nin bu maça yönelik en önemli açmazı kaleci olarak görünmektedir. Bunu kırmanın yolu; ön baskı ile topu rakip alanda tutarak oyunu kontrol etmeye çalışmakla olur. Rakibi şut menziline sokmamak ana savunma hedef olmalı.
Galatasaray, kâğıt üstünde Fenerbahçe göre sahaya daha avantajlı çıktığı görünmekte.
En önemli sorunu olan stoper mevkiine Marcao’nun gelmesi bu sorunu çözdüğü gibi, oyunun karakterine de lider olarak etki etmesine neden oldu.
Özellikle orta alandaki üç oyuncusunun yumuşak ve topla oynamayı tercih eden oyunculardan kurulması, ikili mücadelelerde ve alan savunması içerisinde top kapma oranında sıkıntıya neden olmaktaydı. Marcao’nun gelmesiyle, arka dörtlünün orta alanı sıkıştırarak yakın oynaması, rakip takımın bu alanı kullanmasını engellemek için ortaya konan kademeli oyun içinde rakibin yeterince alan bulamamasına neden olduğundan, Galatasaray belki de en büyük sorunu da halletmiş oldu.
Fenerbahçe eğer bu alanı iki ön libero ile kontrol etmeye çalışırsa Galatasaray üstünlüğü bu bölgede ele geçirir. Muhakkak bu alanı ön üçlü kenar oyuncularından alacağı yardım ile dörtlü hale getirmesi gerek.
Her ne kadar milli maçtan kötü dönse de Muslera kaleci kıyaslaması açısından Galatasaray için avantaj olarak görünmektedir.
Galatasaray en çok katkı beklediği bek oyunundan istediği randımanı hala almamış olması, derbi için bu bek oyunlarının ve ön oyun kurgusundaki tartışmaların ne olacağını merak konusu haline sokmakta. Bu da oyunun karakterine ciddi olumsuzluk katmakta. Özellikle Morutan ve Feghouli tarafından oyun kurulurken 10 numara oyuncusu olan Morutan’ın buradan içeriye kat ettiği zaman diliminde, Yedlin’in muhakkak bindirme yaparak oyuna alternatif derinlik vermesi gerekmektedir ki burada sıkıntı hala devam etmekte.
Van Aanholt kendi milli takımında oynadığı tarzda oyunu oynayamaması, özellikle ters uzun toplarda oyunun yönünü değiştirmede ve ceza alanına yapılacak yüksek pas oranında istenilen sayıya ulaşamamasına neden oldu. Ama gene de Kerem’in önünde oynaması ile hücum bakımından en etkili yönü bu taraf olmasına neden olmakta.
Fenerbahçe, Kerem ve Van Aarholt tarafını kontrol ederken Morutan veya Feghouli ile Yedlin tarafını zorlayarak dengeyi sağlaması gerekir. Ferdi’yi sağ kanatta oynatarak hücum gücünü yakalaması ve Novak ile sol kenarda daha kontrollü oynayarak atakları kesmesi oyun dengesi bakımından önemli hamle olacaktır.
Beraberlik herkesi kurtarır. Ama mağlubiyetlerde özellikle Fenerbahçe’yi ciddi bir kaosa sokar.