Cumhurbaşkanı Erdoğan için İBB’ye aday gösterilen Murat Kurum bir tercih değil, parti içi birlik ve ittifak arasındaki denge üzerinden bir zorunluluktu. İstanbul için aday ismi aynı zamanda Erdoğan’ın 2028’i de içine alacak şekilde dümende kalma iradesinin beyanı oldu.

Erdoğan ‘Bensiz olmaz’ı ilan etti
TOKİ mağdurları, Çevre ve Şehircilik İstanbul İl Müdürlüğü önünde toplandı, AKP adayı Murat Kurum’u protesto etti. (Fotoğraflar: AA)

İstanbul seçimleri bir tarafa diğer tüm iller bir tarafa. Her yerde belediye başkanları yarışırken İstanbul’da (İmamoğlu bu durumu tercih etmese de) rejim ve ona karşı olanlar mücadele edecek. İşin özeti 31 Mart günü siyasetin nabzı İstanbul’da atacak. Dolayısıyla hem AKP hem rejim hem de Erdoğan için İstanbul seçimi belediye başkanlığının ötesinde bir şey. O yüzdendir ki açıklamak için bu kadar beklendi, konuşuldu, tartışıldı ve en nihayetinde 4-5 aydır var olan isme “aday budur” denildi.

Ekim ayından bu yana Murat Kurum’un İBB başkan adaylığının en ciddi ismi olduğunu çokça yazdık, konuştuk. Öne çıkan-çıkartılan diğer isimlerin Murat Kurum karşısında şanslarının zayıf olduğunu ifade ederken AKP içerisinden bir bilgiye sahip değildik. Rejimin ve Erdoğan’ın yol haritasıyla, İstanbul seçimlerini üst üste koyduğumuzda ortaya çıkan tablo bize bunu söyletiyordu.

Neydi bu tablo, ona bakalım:

1- SÜREKLİ KRİZ: Seçim bitmiş Erdoğan ve Cumhur İttifakı önemli bir eşiği aşmıştı. Ama sorun çözme kabiliyeti geriledi. Zorunlu olarak genişlettiği ittifaklarla geleceği daha da belirsiz hale geldi. Rejimin bu haliyle devam etmesi ve 2028’i karşılaması mümkün gözükmüyor. O yüzden her önemli başlık kriz nedeni oldu ve olmayı sürdürecek.

2- KLİKLER SAVAŞI: Bu süreçte iktidar içinde tek gerilim MHP-AKP arasında değil, partilerin de içerisinde ciddi ekipler oluştu. Özellikle Fidan ve Kalın siyasette ağırlığını hissettirdi. Bu isimlerin yanı sıra Ali Yerlikaya da sayılabilir. İktidarın siyasi yönelimi ve bürokrasi içinde bu isimler kendini iyice hissettiriyor.

3- AİLENİN DURUMU: Erdoğan saltanat tartışmaları gölgesinde rejimin ortaklarına kendini dayatmaya devam ediyor. Burada da en önemli sıkıntı ailenin bütün olmayışı. Bir oğul ve iki damat önümüzdeki günlere talip. Ama şu anda ne Erdoğan ne de rejimin diğer ortakları tarafından kabul görebildiler. Hatta iç rekabet gözle görünmeye başladı. Selçuk Bayraktar ve eşinin yeni vakfı bile bu rekabete delalet.

ZORUNLU OLARAK KURUM

Tablo böyle olunca Murat Kurum’un açıklanması bir zorunluluk haline geldi. Birincisi MHP ve AKP’de yol ayrımına neden olmayacak bir aday olmalıydı. Bu yüzden Sinan Ateş cinayetinde gerildikleri Ali Yerlikaya asla olamazdı. Selçuk Bayraktar ismi çok konuşuldu. Bayraktar’ın, siyasete İstanbul’la başlaması otomatik olarak 2028 ile kodlanması anlamına gelecekti. Yani Erdoğan’ın veliahttı. Bu durum ittifak içinde sorun yaratabileceği gibi aile için de kabullenmesi de zor birim durum. Doğal olarak o da baştan beri imkansızlar arasındaydı.

İçine sürüklendikleri rejim krizinde belli oranda aşama sağlanmadan, Erdoğan’ın bir an bile dümenden elini çekme şansı yok. Dolayısıyla gerekli olan, yerel seçimlerde de öne çıkacak bir figür değil, Erdoğan’a yapışacak, onun gölgesinde yürüyecek bir isimdi. Yukarıda da belirttik o isim, parti ve ittifak içi dengeleri derinden etkileyecek biri de olmamalıydı. Erdoğan’ın öncelik verdiği başlıklar bunlar oldu. Kazanacak bir isim arayışı ikinci öncelik haline geldi. Sonuçta her koşulda İstanbul seçiminin Erdoğan ve İmamoğlu arasında geçeceği varsayımıyla son derece rasyonel bir tercih olarak da kabul edilebilir.

Murat Kurum, Fahrettin Koca, Mehmet Ergün Turan bu tanımlara uyan isimlerin başında geldi. Aile tarafından bilinir olması, Emine Erdoğan’la yakın çalışma arkadaşlığı, depremin çok konuşulacağı seçim kampanyasının düşünülmesi, genç olması gibi başka koşullar da eklenince Murat Kurum isminin öne çıkması sürpriz olmadı.

Kuşkusuz İstanbul seçim sonucunun önümüzdeki dönem siyaset dengeleri açısından önemi büyük. Sadece iktidar açısından değil muhalefet ve İmamoğlu açısından da önemli. Ama bu başka bir yazının konusu olsun ve biz iktidar açısından nasıl sonuçlar doğurabilir önce ona bakalım.

Her şeyden önce Murat Kurum tercihi rejimin 2028 için lider arayışından vazgeçtiğini gösteriyor. Tüm bu zorlu sürecin tepesinde Erdoğan olacak. Hatta bu süreç 2028 seçimlerini de içine alacak şekilde ilerletilecek. Erdoğan’ın bir kez daha cumhurbaşkanı olması için tüm yollar denenecek tüm koşullar zorlanacak. Bu ya Meclis içinde yeni ittifakla erken seçim ya da yeni bir Anayasa anlamına geliyor. Her halükarda 360 üzerinde bir vekil desteğine ihtiyaç var. Yani MHP’yi yanında tutarken İYİP ya da DEM’in desteği anlamına gelecek. Bu hem Cumhur içinde hem de genel siyasette yeni kriz alanları anlamına geliyor. Yerel seçim dahil Türkiye her önemli kavşakta 50+1 ve hilafet bayrağı konularında olduğu gibi birkaç parçaya bölünmüş reaksiyonlar gösterecek. Gerilim artacak, fay hatlarında enerji birikmeye devam edecek. 

Bu arada halkın dertleri, sorunları rafta sahipsiz şekilde beklemeye devam edecek. İşte tam da burada muhalefetin yaptıklarının ve yapmadıklarının tayin edici olacağını söylemek gerekir. Muhalefet eski alışkanlıklarına devam edip seyirci kalırsa Erdoğan büyük felaketlere de yol açsa bir yolunu bulacaktır. Ama halkın temel sorunları ve talepleri etrafında saflaşan bir Türkiye, rejimi nefessiz bırakacaktır.

İKİ ADAY TANITIMI

İstanbul 48 saat içinde iki aday tanıtım etkinliğine tanıklık etti. Ekrem İmamoğlu’nun CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile birlikte İstanbul’a ilişkin vizyonunu açıkladığı toplantı tam anlamıyla Batı esintisi taşıyordu. Konuşma sırasında arkasında yer alan insanların varlığı ile “ekibimle varım” derken kürsüde yaptıklarıyla da tek kişilik liderlik gösterisi yaptı.

AKP aday toplantısı ise çok bilindik. Erdoğan ve diğerleri olarak sıralanmış ve aday isimleri sıradanlaştırılmıştı. Bu görüntü aynı zamanda önümüzdeki dönemin siyasal çekişmesinin kodlarını da oluşturacak.