Erdoğan dış politikanın Cumhurbaşkanı olacak

CHP’nin olağanüstü seçim başarısı toplumsal muhalefetin hemen her kesiminde büyük bir mutluluk ve umut dalgasına yol açtı. Öte yandan, seçim sonuçlarının değerlendirilmesine dönük tartışmalar da başlamış durumda. Biz de, CHP’nin başarısı ve önümüzdeki dönemin neler getirebileceğini, yeniden tartışılmaya başlanan sosyal demokratların 89 yerel seçim başarısının önemli isimlerinden, Ankara Belediye Başkanlığı, SHP Genel Başkanlığı, devlet ve dışişleri bakanlıkları, başbakan yardımcılığı gibi kritik görevlerde bulunmuş Murat Karayalçın’la konuştuk.

“Seçim sonuçlarına ilişkin en kestirme değerlendirmem şu: Yoksulluğa tepki, sağ partilerin bölünmesi ve Yeniden Refah Partisi etkisi, AKP seçmeninin küserek sandığa gitmemesi. Kuşkusuz bu CHP’nin bir zaferi ama CHP için büyük bir fırsat anlamına gelen bu zaferi bu üç etkenin yarattığını söylemeliyiz. CHP bu fırsatı iyi değerlendirerek kendisini iktidara taşıyacak yeni paradigmalara taşıyabilir.” Karayalçın’ın 31 Mart seçimine dair ilk değerlendirmesi bu.

Genel Başkan Özgür Özel’in seçim sonucunun salt CHP’ye ait bir başarı olmadığını, seçmenin ülkesini düşünerek Türkiye ittifakına oy verdiğini söylemesinin çok doğru bir saptama olduğunu söyleyerek, erken seçim talep etmeme düşüncesine de katılıyor. “Bu da doğru bir karar. AKP erken seçim istemez şimdi. Hiçbir seçimde yerel seçimi kaybeden bir iktidar bunun ardından mutlak iktidarı da kaybedebileceği bir seçime gitmez.”

ERDOĞAN DIŞ POLİTİKANIN CUMHURBAŞKANI OLACAK

Karayalçın’ın Erdoğan ve AKP’nin önümüzdeki dönemde izleyebilecekleri çizgiye dair söyledikleri oldukça dikkate değer. “Erdoğan ve AKP’nin dış politikayı öne çıkaran, yumuşak bir dil kullanan, ekonomiyi Mehmet Şimşek’in ‘rasyonel iktisat’ dediği hatta sürdürerek sıkı para politikaları ve enflasyonu düşürme hedefiyle ilerlerken, Erdoğan’ın dış politikada öne çıkacağı bir hat izleneceğini” düşünüyor. “Bunu Erdoğan’ın Irak ve ABD seyahatleriyle birlikte daha net göreceğiz. Her iki ziyaret ve oralarda alınan kararlar Ortadoğu’yu etkileyecek. Zaten Erdoğan da, yılın ikinci yarısından itibaren güney sınırlarımızda yeni gelişmeler olacağını söylemişti”, diyor.

Irak’taki olası gelişmelere ilişkin söylediklerinin merkezinde “alan kontrolü” kavramı var. “Türkiye 1994’ten beri PKK ile mücadele ‘alan kontrolü’ denilen çerçevede hareket ediyor. Silahlı kuvvetler alana gidiyor ve geri dönmüyor. Askeri çevrelerden orada konuşlu askerlerin saldırıya açık kaldığı şeklinde de eleştiriler geliyordu. Türkiye bugüne kadar ‘alan kontrolü’nü kendi başına yapıyordu. Anlaşılan o ki bundan böyle Bağdat ve Erbil’le birlikte yapacak. KYB pek hoşnut değil ama buna direnebilecek gibi de değil. Dışişleri Bakanı ve MİT Müsteşarı’nın gezileriyle bunun alt yapısı oluşturuldu. Erdoğan’ın ziyareti ile bu perçinlenecek.”

Karayalçın’a göre, ABD’nin Suriye’den çıkıp çıkmaması da bölgede önemli gelişmelere neden olacak ve bütün bu süreçte, Erdoğan daha çok dış politikanın cumhurbaşkanı olacak.

Murat Karayalçın: Genel Başkan Özgür Özel’in, seçim sonucunun salt CHP’ye ait bir başarı olmadığını, seçmenin ülkesini düşünerek Türkiye ittifakına oy verdiğini söylemesi çok doğru bir saptama. (Fotoğraf: CHP)

ERKEN SEÇİM VE ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ OLMAZ

Seçim sonuçlarına bağlı olarak tartışılan konular arasında erken seçim ve anayasa değişikliği vardı. Karayalçın, dünyanın hiçbir yerinde olmayan ve Türkiye’deki pratiği ile birlikte de iflas eden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni AKP’nin de değiştirmek isteyebileceğini düşünüyor. Aynı cumhurbaşkanının kendi atadığı bakanlar tarafından irrasyonel ve rasyonel ekonomi politikalarına onay vermesini, 99 depreminde anında sahaya inen askerlerin 6 Şubat’ta 3 gün talimat beklemesini sistemin başarısızlığının örnekleri olarak sayıyor. Sonra da ekliyor; “Şimdi, hele de bu seçim sonuçlarını gördükten sonra, bu başarısız sistemde değişiklik yapmayı daha çok isteyebilirler. Ancak, bence anayasa değişikliği konusu gündemden kalkmıştır. AKP bu seçim sonuçlarıyla anayasa değişikliği yapabilecek meşruiyetten iyice uzaklaştı. Dahası buna takatı da kalmadı.”

Önümüzdeki dönemde, ekonomide enflasyonu düşürmeyi hedefleyen, Mehmet Şimşek’in “rasyonel iktisat” dediği çizgide ilerleneceğini, temmuzda emekliler için bir şeyler yapılmaya çalışılacağını, Erdoğan’ın da daha çok dış politikayla ilgilendiği bir dönem olacağını söylerken, aynı dönemde CHP’nin ne yapacağını tartışmayı daha fazla önemsiyor. “CHP için büyük bir fırsat doğdu. Parti bir zafer sarhoşluğuna kapılıp kendine çeki düzen vermekten ve yeni bir program hazırlamaktan vaz geçmemeli.”, diyor.

BELEDİYELERDE YAPILACAKLAR ÖNEMLİ

Karayalçın, kazanılan tüm belediyelerin yarından itibaren yapacaklarıyla CHP’yi iktidara taşıyan yolda belirleyici olabileceklerini, bu doğrultuda, her yerin özelini de dikkate alan ortak bir politika ve pratiğin izlenmesi gerektiğini vurguluyor. Bir de bu süreçte kontrolün önemini!

“Bu yüzden belediyelere müdahale edecek merkezi bir yapı gerek. Bir düzenleme, bir yazılım belki. Söz gelimi, personel giderleri belli bir düzeyi geçince alarm verecek ve merkezi uyaracak bir sistem. Benim zamanımda (90’lar) gelir dağılımı konusu tümüyle merkezi yönetimin işi olarak düşünülürdü. Bu gelir dağılımı konusu şimdi neredeyse belediyelerin asli görevi haline geldi. Önümüzdeki 5 yılda daha da önem kazanacak. Sosyal yardımlar çok önemli ancak dengeyi kaçırır ve bildiğimiz kentsel hizmetlerde aksamalara yol açarsanız, bu sefer kentin bütününün tepkisiyle karşılaşabilirsiniz. Bu nedenle, kimi göstergeler üzerinden, tüm belediyelerimizin performansını sürekli izlemek ve gerektiğinde müdahale etmek gerek.”

Karayalçın’a göre, belediyeler CHP’yi iktidara taşıyacak yoldaki en önemli avantaj. Ancak henüz bir kavram birliği bile sağlanabilmiş değil. Sosyal demokrat belediyecilik, toplumcu belediyecilik, halkçı belediyecilik gibi kavramlar dolaşımda… O yüzden, belediyecilik konusunun yeni programda esaslı bir şekilde yer alması ve artık noktalanması gerektiğini vurguluyor. Sözlerini de, “Umarım, 31 Mart seçim sonuçlarının önümüze serdiği fırsatı iyi değerlendiririz” uyarısıyla noktalıyor.