Türkiye ile ABD, belki de uzun yıllar sonra, daha önce hiç olmadığı kadar yakın bir işbirliğine gidecek gibi görünüyor. Bunu iki ülke liderinin son derece sağcı olmalarından yola çıkarak söylüyor değilim. Bu da etkenlerden biridir belki ama her iki adı geçenin sağcılığı temel bir iki nokta dışında birbirine zıt bir sağcılıktır. Sağın bildiğimiz anlamda bir enternasyonalizmi yok, ABD’li sağcının muhafazakar değerleri ile Türkiye sağcısının muhafazakar değerleri (Uğur Mumcu’nun deyimiyle ‘karı muhafaza’ dışında) birbirini reddeder çoğunlukla. ABD ile Türkiye’nin “eskisinden daha da yakınlaşacakları” konusundaki tahminim Donald Trump’un, eğer gerçekleştirebilirse, çizeceği yeni dış politikasından kaynaklanıyor.

Trump'la Erdoğan arasında sıkı bir işbirliği gerçekleşebilir. ABD'nin, ipuçları seçim öncesinde de görülen, kendi içine dönük politikası müttefikleriyle ilişkilerinin biçimini değiştirecek kesinlikle. Yani yeni politikası gereği ABD’nin müttefikleriyle “az sorun” yaşayacağı bir döneme girmek üzereyiz. ABD’nin daha barışçı olacağı türünden saf bir düşünceye kapıldığımdan ötürü söylüyor değilim bunu. Eğer Trump, “başka ülkelere demokrasi götürmekten” vazgeçerse (böyle kurmuştu cümlesini. ABD’nin sahiden bunu yaptığına inanıyor) sadece ABD’nin “kendi sorunlarıyla” haşır neşir olacak, dolayısıyla başka ülkelere götürülecek demokrasi için Amerikalı vergi mükellefinin cebinden boş yere para çıkmamış olacak. ABD’nin “dış politikada” çıkarları olmadığına, ABD’nin askerileştirilmiş dış politikasından yararlanan onca silah tekelinin bu projesini hayata geçirmesine izin vereceğine Trump’ın nasıl inandığı ayrı sorun ama gerçekten “müdahaleci” dış politikadan vazgeçecekse, müttefikleriyle ilişkisi artık bambaşka bir hale bürünecek ABD’nin. Çünkü ABD “dış politikadaki” çıkarlarını müttefikleri aracılığıyla korumaya devam edecek. Bu müttefikler arasında elbette Türkiye de var. ABD, müttefiklerine vereceği tavizlerde ya da müttefiklerinin kimi politikalarına vereceği destekte daha cömert olacak. Yani “dışarıya” ilişkin düşündüğü, yapmak istediği ne varsa bunu müttefiklerine yaptıracak. Dolayısıyla “emredici” olmaktan çok insiyatifi “müttefikine” bırakan bir ABD dış politikası ile karşı karşıya kalacağımızı düşünüyorum.

Erdoğan “Trump kardeşim” diye başlayan cümleler kurmaya başladığında bir daha konuşuruz.

Örneğin, Türkiye ile ABDSuriye’de “güvenli bölge” kurulması konusunda anlaşmak üzereler. Trump önceki gün bunu istediğini açıkladı. Türkiye bunu yıllardır öneriyor. İki ülkenin anlaşamadıkları konu, Obama ile de bu konuda anlaşılamamıştı, Türkiye’nin, Suriye’ye doğrudan bir ABD müdahalesini istemesi. Trump tam da bu tür müdahalelerden uzaklaşacağını söylemiş, bu konuda seçmenine söz vermiş biri. Ancak Kürt meselesi başta olmak üzere, kendisinden çok şey beklediği Türkiye’nin birçok politikasına destek verecek Trump yönetimi.

AKP'nin dış politikada tükenmişliği, yandaşlar ne kadar tersini söylerse söylesin, saklanacak gibi değil. Erdoğan, Trump’a muhtaç biri. Türkiye izlediği politika nedeniyle Çin, Rusya, Orta Doğu ilişkileri açısından güven uyandırmıyor. Şanghay İşbirliği Örgütü de kollarını açmış Türkiye'yi beklemiyor. AB ile olan ilişki zaten sıkıntılı. Oldukça zor bir durumda yani Erdoğan. Artık kapalılığı seçen ABD’den başka “müttefik”i yok.

AKP, dış politikasının çöktüğünün farkında, son dönem uyguladığı tüm politikalarda geri adım atmaya hazırlanıyor. Bunu göreceğiz yakın bir zamanda. Yayılmacı dış politikadan vaz geçilecek, çünkü Türkiye tükendi bu alanda. AKP iktidarı Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde uygulanan bölge merkezli dış politikaya dönmek zorunda. Dönecek. Yaratılan büyük tahribat giderilebilir mi ayrı mesele ama Recep Tayyip Erdoğan nefret ettiği Kemalist politikalara tutunmak zorunda kalıyor anlayacağınız. Allah’ın sopası yok derler, doğruymuş.

Erdoğan’ın “İslam dünyası”nın (böyle bir dünya da yok ayrıca) “siyasal halifesi” olma sevdası sadece söylem düzeyinde kalacak. İç politikada “bölünme” korkusu üzerine oturttuğu milliyetçi söylem bir süre daha devam edecek ama gerisini getirmesi zor.

Dışarıya kapalı bir politika izleyeceği için müttefiklerine ihtiyacı olan Trump, bir çok alanda Türkiye’yi zorlamayacak.

Erdoğan “Trump kardeşim” diye başlayan cümleler kurmaya başladığında bir daha konuşuruz.